• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Güven sorunu

16 Aralık 2020
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Bir ansiklopedide okumuştum: İlk kilit, dört bin yıl önce keşfedilmiş. İnsanoğluna ait en eski kilit, Ninova Harabeleri’nde bulunmuş. 

Demek ki, “güven sorunu” hiç de yeni bir şey değil. İnsanlar, en az dört bin yıldır, birbirlerine güvenmiyor.

Müşterek dert: Güven duygusu, insanların arasından hızla çekiliyor. Birbirimize güvenmiyor, birbirimizle dertleşemiyoruz. Hep birlikte yalnızlık çekiyoruz. 

Bugün özellikle büyükşehirlerimizdeki durum tam olarak böyle: Güven duygusu azaldıkça, güvenlik katsayısı / tedbirleri artıyor. Birbirlerine güvenmeyen insanlar, her yeri güvenlik cihazlarıyla, kameralarla donatıyor. Yüksek güvenlikli ofislerde çalışıyor, yüksek güvenlikli evlerde kalıyoruz.

Evet, belki, güvenlikli evimiz ve işimiz, hayatta kalmamızı sağlıyor. Peki, sahiden hayatı yaşıyor muyuz? Daha doğrusu: Hayatta kalmak ile hayatı yaşamak aynı şey midir? Aradaki farkın neye karşılık geldiğini biliyor muyuz?

Bilen bilir, hatırlayan hatırlar. Anadolu’nun birçok yerinde, kapı kilitlemenin ne olduğu bile bilinmezdi. Düşük güvenlikli dükkânlarda ve evlerde, yüksek yaşam kaliteleri vardı.

Bir taraf hayatı yaşarken, diğer taraf hayatta kalmaya çalışıyor. Fark budur.

Bütün bunları yazmaktaki, hatırlatmaktaki amacım şudur: Son zamanlarda, ancak evimizde veya tenha bir yerde kendimizi güvende hissedebiliyoruz. Eskiden, yanlarındayken güvende olduğumuz, hissettiğimiz insanlar vardı. Üzülerek söylemeliyim ki, her geçen gün azalıyorlar. 

Dünya, gerçek insanlar için, güvenli bir yer olma özelliğini yitiriyor. Müslümanlar arasında olması gereken güven hissi yıkıma sürükleniyor. Neredeyse kimse kimseye güvenmiyor. Topyekûn bir “güven bunalımı” yaşıyoruz.

Yıllar önce Alibeyköy mezarlığının önünde bir afiş gördüm. Üzerinde şu cümle vardı: “İstanbul’un mezarlıkları artık daha güvenli.” Anlaşılan o ki, artık mezarlıklar bile güvenli görülmüyor. İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz.

Meselenin bir diğer, belki de esas olan yönü güven vermekle ilgili. 

Böyle biliyor ve inanıyoruz: “Mümin güven yurdudur.” 

Mümin, öncelikle güven veren, ardından Müslümanlara güvenen kimsedir. Malum “itimat, itikattan önce gelir” derler. Yani sıralama, güvenmek ve inanmak şeklindedir.

Mehmet Kaplan, şöyle diyor: “Birbirine yalan söyleyen ve birbirini aldatan insanlar haydut çetesi bile kuramazlar.”

Şimdi biraz düşünelim: Çevremizde, tam manasıyla bize itimat eden, edebilecek olan kaç insan var? Bu duyguyu yahut teminatı onlara verebilmiş miyiz? 

Makâlât’ta geçiyor: “Dünyada yaratılmış her nesneye güven vermek…” 

Güven vermek, itimat edilecek bir insan olmak, yani mahremi gizlemek, kusurları örtmek, açıkları kapatmak, vefa göstermek, manevî kardeşliğe sadık kalmak.

Şunu anlatmak istiyorum: Her şeyi karşımızdakinden, başkalarından bekleyemeyiz. Güven duymak için, önce güven vermeliyiz. İtimat edecek bir insan bulmaktan ziyade, itimat edilecek bir insan olmaya çalışmalıyız. 

Herkes içindekini bilir. Allah da bilir. Nihayetinde kendimizden ve ölümden kaçamayız. Belki de güven veremediğimiz için, güven duyacak; emaneti, yani sözümüzü, derdimizi, mahremimizi teslim edecek birilerini bulmakta zorlanıyoruz. 

Kemal Sayar, Güven başlıklı bir yazısında şunu söylüyor: “İnsan hakları, ‘benim neye hakkım var’ veya ‘ben ne yapabilirim’ sorularına cevap ararken; ‘ben neyi yapmalıyım’ veya ‘sorumluluklarım nelerdir’ sorularını es geçer. Galiba başkalarının bizim için ne yapması gerektiğine, bizim onlar için ne yapmamız gerektiğinden daha fazla odaklanıyoruz.” (İtibar, Sayı 65, Şubat 2017)

Kısacası, içine düştüğümüz güven bunalımından kurtulmanın birinci yolu, güvenilir insan olmaktan geçiyor. Güvenilir değilseniz, başkalarına da güvenemezsiniz. 

Öncelikle buradan; kendimizden başlamalıyız.

Bunun başka çaresi yok.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Hüseyin Aksoy

Ayhan kardeş yazını bir solukta okudum. Yağ gibi aktı gitti. Büyük bir derdimize parmak basmışın. Kardeş kardeşe baba oğluna dahi güvenmez oldu. İnsanlar hep en yakınından kazık yiyolar.

Ahmet YAHYA

AYHAN Bey yazılarınızı iştiyakla bekliyoruz. teşekkürler
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23