• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Av. Yaşar Baş
Av. Yaşar Baş
TÜM YAZILARI

Türkiye, Afrin’i nasıl yönetecek

23 Şubat 2018
A


Av. Yaşar Baş İletişim: [email protected]

Gündemimizde Türkiye’nin Afrin harekâtının sadece askeri boyutu yer alıyor. Daha önceki Cerablus-El Bab harekâtında da gündemimizde sadece askeri konular vardı.

Türkiye’nin beka mücadelesi için yola çıkan askerlerimizin güvenliğinin her şeyden daha önde görülmesi son derece normal. 

Devlet kurumları, Afrin operasyonu konusundaki kara propagandalara cevap vermeye çalışıyor. Askeri harekâtın tek nedeni olarak Türkiye’nin meşru güvenlik kaygıları gösteriliyor. Askeri harekât başarılı bir şekilde tamamlandıktan sonra nelerin olacağı konusuna ise hiç girilmiyor.

Bugün Türkiye’de kime sorsanız, Türkiye’nin güneyinde bir terör koridoru açılmasına izin vermemek için Suriye topraklarına müdahale ettiğini söyler. Buraların askeri olarak kontrol altına alındıktan sonra ne yapılacağı konusunda elit siyasetçilerin büyük bölümü de dahil olmak üzere hiç kimsenin herhangi bir fikri yoktur.

Geçen hafta Adalet ve Medeniyet Derneği ve Uluslararası Kültürel İşbirliği Derneği (UKİD) tarafından ortaklaşa hazırlanan FIRAT KALKANI İZLENİMLERİ CERABLUS EL BAB başlıklı rapor paylaşıldı.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı Operasyonu ile askeri olarak kontrol ettiği Cerablus ve El Bab bölgelerini nasıl yönettiğini gösteren olağanüstü bir gözlem raporu.

Cumhuriyet tarihinde ilk defa sınırları dışında bir bölgenin kontrolünü sağlayan Türkiye’nin, kontrol ettiği bölgelerde kamu düzeninin sağlanması, temel hizmetlerin yönetilmesi, yönetim ve adaletin hizmetlerinin yürütülmesi konusunda neler yaptığını gösteren muazzam tespitler var.

Rapordan şunu anlıyoruz ki, Türkiye askeri olarak kontrol altına aldığı bölgelerin asayişini ve yönetimini o bölgenin yerel meclislerine bırakmış, sadece dış tehditlere karşı koruma sağlıyor.

İkinci olarak şunu anlıyoruz ki, Türkiye’nin askeri harekâtı sadece kendi güvenliğini sağlamıyor Suriye’nin çeşitli bölgelerinde silahlı ve hukuksuz çete yönetimlerini ortadan kaldırarak modern devlet mekanizmalarını inşa ediyor.

Suriye harekâtının meşruiyet zeminini sadece Türkiye’nin güvenlik kaygıları oluşturmuyor, aynı zamanda rehin alınan yerel halkın kurtuluşunu, temel insani hakları ile buluşturulmasını hedefliyor.

Türkiye’nin Afrin operasyonu ile ilgili dezenformasyon kampanyalarına cevap vermeye çalışan devlet kurumlarının hiç birinin çalışması Adalet ve Medeniyet Derneği ile Uluslararası Koordinasyon ve İş Birliği Derneği (UKİD) raporu kadar değerli bir açılım yapamadı.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’nin kontrol altına aldığı bölgeler on yıllar sonra ilk kez insan gibi bir yönetimle karşılaşıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk kez sınırları dışında bir yönetim inşa eden Türkiye’nin başarısı en az askeri başarısı kadar önemli.

Niye şimdiye kadar işin bu tarafı gerek Türkiye’nin gereksese dünyanın gündemine gelemedi? Bunu sadece Türkiye’ye karşı yürütülen kirli ittifaklara bağlayamayız. Hadi dünyada öyle. Hadi dünyadaki kirli ittifakın Türkiye’de de uzantıları var. Peki, Türkiye’nin yanında olanlar neden işin bu tarafını yeteri kadar ele almadı.

Demek ki problem sadece Türkiye’nin düşmanlarının saldırganlıklarında değil. Türkiye’nin yanında olanların formasyonunda da geliştirilmesi gereken taraflar var.

Aynı çalışmalara Afrin konusunda da ihtiyaç var. Afrin konusunu sadece Türkiye’nin operasyonel performansı ve karşımızda olan terör örgütünün personel ve silah kapasitesi, coğrafi koşullar ve uluslararası işbirlikçilerinin davranışları temelinde izlememiz yeterli olmuyor.

 Afrin’i şu anda kimler yönetiyor? Demografik yapı nasıl? Afrin’i rehin tutan çetenin Afrin’le ne ilişkisi var? Temel hizmetler, asayiş ve adalet nasıl sağlanıyor? Gelirlerinin kaynağı ne? Harcamalar nasıl kontrol ediliyor?

Cerablus’un yönetimini Cerablus’lulara, El Bab’ın yönetimini El Bab’lılara, Azez’in yönetimini Azez’lilere teslim eden ve onları dışardan saldırılara karşı koruma altında alan Türkiye belli ki Afrin’de de aynısını yapacak.

Münbiç, Münbiç ile hiç ilgisi olmayan bir çetenin işgalinde ve halkı rehin durumda. Keza Kobani’de öyle. Kamışlı, Rakka, Telabyad gibi bölgelerde Kürtler azınlıkta oldukları halde kendisine Kürt diyen Marksist çeteler bu bölgeleri rehin almış durumda. Kamışlı ve Haseke de Kürt nüfus çoğunlukta ama, hiçbiri buraları işgal eden Marksist çetenin işgalini kabul etmiyor.

İşin ilginç tarafı postmodern dönemin ilk Marksist devletini, soğuk savaş döneminde antikomünist propaganda ekseninde toplumları terörize eden ABD inşa etmeye çalışıyor. Bazı eblehler de anti Amerikancı sloganlarla ama Amerikan silahları ile sokakta. 

Türkiye askeri hedef olarak belirlediği bölgelerin halen nasıl yönetildiği ile Türkiye’nin kontrol ettiği bölgelerin nasıl yönetildiğini yan yana koyarak açıklamak işgal iddialarına karşı yeterli cevap olmaz mı?

Hatta Türkiye’nin Afrin’i askeri olarak kontrol altına aldıktan sonra nasıl yöneteceğini ve halkın refah ve güvenliğini nasıl sağlayacağını baştan deklere etmesi daha olumlu bir etki oluşturmaz mı?

Marksist çetelerin işgali altındaki bölgelerde işlenen insanlık suçlarını ve özellikle uyuşturucu kaçakçılığı başta olmak üzere küresel etki yaratan suçları listeleyerek deşifre etmemiz gerekiyor.

Batı toplumu dediğiniz sadece yönetimlerinden ibaret değil. Bu toplumların kamuoyunu harekete geçirecek iş planlarına sahip olmamız gerekiyor. Kamuoyunda yeterli duyarlılık ortaya çıkarsa, siyaset tarafı öyle ya da böyle bunu takip etmek zorunda kalacaktır. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23