• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Üç kuvvet…

05 Eylül 2016
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Aralarında çıkar çelişkisi bulunan üç kuvvet birbirleriyle kıyasıya savaşıyorlar. Vatan, millet, milli bütçe, bağımsızlık, demokrasi, ulusal egemenlik gibisinden bir takım değer yargıları, bu savaşta pek önemsenmiyor…

Varsa da yoksa da ben.. Benden sonrası tufan…

Kuvvetlere gelelim…

Birinci kuvvet, kadının kendisidir. Mevzun vücutlu, şuh şakraklığa kaçkın, nevi şahsına münhasır kupon sayılma sevdasında ve vaktinden evvel sarkmamanın peşinde…

Kuvvetlerin ikincisi, ticari hastaneler. Bilanço varlıkları arasında kaydı bulunsun bulunmasın, tüm beşeri unsurlarıyla beraber, hastaneler…

Birbirleriyle amansız savaşa tutunmuş kuvvetlerin arasındaki en zayıf ve kırılgan olanıysa, devlet

Birinci kuvvet, aslında devleti hiç mi hiç takmaz. Takmamakta haklı da yani. Devletin nesine gerek kadının gebeliği, yahuuu…  

Kalsın mı kalmasın mı? Doğursun mu doğurmasın mı? Devlet hele bir de kadının üzerine gitsin, valla bastırıverir yaygarayı…

Ben senin bildiğin kadınlardan değilim, hadi git işine

Hastaneler ise, yarı ticari yarı döner sermayeli hastaneler ise, demokrasilerde her problemin çözüm formülünün bulunduğunu, bulunabileceğini bildiklerinden ve de kendileri de çözümcülükte number one olduklarından, devletin pazu gösterisine bıyık altından gülüp geçerler…

Sağlık Bakanımızın şahsında devlet, modernizmin yenilerde ortaya çıkan yeni bir baş belası sendromunu diline dolamış…

Matrak bir epidemik hal…

Eskilerde, kadınların bu kadar açılıp saçılmadıkları, sarkmalarına pek aldırış etmedikleri, semt, mahalle ve kasabalarındaki hemcinsleri arasında kupon olma sevdasına düşmedikleri yarı medeni yarı bedevi hayat tarzının geçerli olduğu eskilerde, gebe karılar arasındaki sezaryen oranı yüzde elliler civarındaymış…

Demokrasimizin kemal noktasına erişmesiyle birlikte bu oran yüzde seksenlere, hatta doksanlara kadar yükselmiş…

Sağlık Bakanımız isterler ki, kadınlar, kendilerinin yanında çocuklarının da sağlıklı gelişmelerini istiyor iseler, behemehâl, doğum yolunu tercih etmeli…

Ciddi bir Force Majour durum var ise, o başka, neşter altına yatılabilir…

Medeniyeti, tek dişi kalmış canavar olarak tanımlıyordu Mehmet Akif ErsoyTek dişli canavar, aslında fıtratın da, ta kendisi. Allah’ü Aşimüşşan’ın fıtrat törpüsüyle zamanla orantılı olarak tümsekleri törpülenen kadın ister mi, pörsümüş balona benzemeyi?

Allah’ın fıtratını alt etmek için (haşa) tek dişli medeniyet canavarı, bu kez de elindeki neşter ile giriyor devreye…

Hastaneler kazanıyor, neşterle gençleştirilen kadınlar  kuponlu günlerine dönerken, devlet hazinesi de mum gibi eriyip bitiyor…

Biraz da ciddiyet olsun…

İstanbul Halkalı’da yenilerde hizmete girmiş bir hastane, büyük, gelişkin ve tam donanımlı. Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi. Poliklinik hizmetleri üç kata taksim edilmiş. Hastanenin girişi zemin katı, iki stadyum büyüklüğünde ve muntazam…

Her üç katın da merdivenleri, zaten hepsi iki merdivenden ibaret olup, katlar arasına birer sahanlık yerleştirilmiş. İnip çıkanlara kolaylık sağlıyor ve dinlenme fırsatını da veriyor…

Ne var ki, katların geniş hem de gerçekten çok geniş koridorlarından merdivenlere ulaşım, kapılarından iki kişinin zor geçebileceği hapishane hücrelerini andırır odacıklara girilip çıkılarak mümkün...

Hastane yetkilileri ya da Sağlık Bakanlığı, sorumluluğu üzerlerine alırlar mı, alabilirler mi bilemem. Usulüne uygun beş dakikalık bir yangın alarmı verilse, haybeden tabii, en azından yüze yakın ezilmeden mütevellit yaralanma ve kırk elliye de yaklaşan bir can zayiatı, hatıra olarak kalır geleceğin aydınlığına…

Bizden duyurması, kamu yararına…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23