• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Karpuzu tuzlamak…

31 Ekim 2014
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

ABD’nin güney eyaletlerinde pek yaygındır karpuzun üzerine tuz serpmek. Fransız kökenli bir arkadaşım vardı ABD askeri. Bir gün gördüm ki, sofrada karpuzun üzerine tuz serpiştiriyor.

Tuhafıma gitti sordum kendisine...

Tuzla şekerli şeyler hiç birbirine karıştırılır mı?

ABD bu, kıta genişliğinde bir coğrafi alana sahip. Üst tarafından Kuzey Kutbuna yapışıyor, alt tarafında da Ekvatorla komşuculuk oynuyor.

Bizim oralarda demişti. çevrede sıcak iklim hakimdir. Çok terlediğimiz için tuz kaybımız büyük oluyor, sofra geleneğimizde de tuzsuzluk başattır. Kaybettiklerimizin yerine açığımızı nasıl kapatacağız. Öncüllerimiz düşünüp araştırmışlar ve karpuzda karar kılmışlar...

‘Karpuz safi  sudan ibaret bir meyve, üzerini hafif tertip tuzladığında, karpuzun suyu kayalıkların tuzunu kendi içinde eriterek zayıflatıyor. Bu şekilde karpuzun tadı hoşa gidici bir tarzda rayihalaşırken, vücudun tuz ihtiyacı da giderilmiş oluyor’...

O zaman anlamıştım, tuzlu aspirin kutularının Amerikan nakliye gemilerindeki çeşmelerin konsollarına niye konulduklarının gerekçeli hikmetini...

General Blackford gemisi yüklenmiş Seferihisar’dan üçbin kişilik Türk askerini, Kore’ye müteveccihen. Gemi büyük, ambarları karanlık ve havasız. Askerler de sıcaktan ter üzerine ter dökmekte ve tabii metabolizma da sürekli tuz kaybına uğramakta...

Halsizlik mi hissetmeye başladın?. Başın ağrımakta ve gözlerin de kararmakta. Yanaşacaksın çeşmenin musluğuna ağzına bir tuzlu aspirin, dudaklarınla da emeceksin musluğun emziğini, az sonra turp gibisin maşallah...

Hayattaki her hareketin mutlaka ve mutlaka gerekçeli bir sebebi var. Zeytinburnu’ndaki silüet bozucu yüksek yüksek binaların, oraya dikilmesinde Devlet Başkanı Erdoğan’ın bile sinirlerini bozucu bir sebebi olmalıydı.

Ya sebepsizlikten ya da sebebinin açıklanamıyacak derecedeki ayıplığından olacak ki, mahkemeler binalardaki fazlalıkların törpülenmesini emretti...

Şimdi de ülkemizin kalkınma lokomotiflerinden Ali Ağaoğlu’nun Bakırköy havzasındaki inşaatına mahalli belediyeden aldığı söylenen altmış küsurluk yükseklik  ruhsatını, Ankara’dan politik mahreçli bir izinnameyle yetmiş metrelere kadar sündürdüğü haberleri ortalıkta uçuşuyor.

Eğer doğru ise, elbette bunun da bir sebebinin bulunması ve eğer var ise, bu sündürmenin, kamu yararına olup olmadığının da, kitabiyatta egemenliğin gerçek sahibi gösterilen halka açıklanması gerekmez mi... 

Ali Ağaoğlu’nu tanımam amma severim. O, seksen doksan milyonluk Türkiye’de tek değilse de, maalesef benzeyeni de çok değil. İsterdim ki, çoğunluğun da fevkinde bir  çoğunlukTürkiyelisi Ağaoğlu gibi olsun.

Bir kere hemen hemen hepimizin düzineyle özel ve model otomobili olur ve bunlardan hiç değilse birini ikisini kendi özel ölümlüğüne ayırır ve cenaze arabası olarak kullanılmak üzere, garajın en münasip bir köşeciğinde istim üzerinde bekletirdi....

Bendeniz efendim, bu yazıya asansöre girerken başlamıştım. Kaza sonrası asansör, alıp başını giderken, kapasitesi dolu kamu mezarlıklarından taa ötelerdeki özel mezarlıklara doğru çekip sürükledi...

Amma sürüklenirken de şunları gördüm. Unutmadan söyliyeyim. Türkiye’de, eskisinde olduğu gibi yenisinde de öyle işler oluyor ki, ne sebep ne gerekçe, Hepsi Hak getire...

Sadece gaipten bir ses geliyor, 

Yürü...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23