• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Hızlı trene de karşı çıkmışlar…

11 Nisan 2016
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Renkler ve zevkler kişiye özgü iç estetik hallerindendir. Kimileri vardır ki, damarlarındaki kan grubu sorulsa, vereceği cevap, sarılı kırmızılı olur. Veya, siyahlı beyazlı. Bendeniz mesela, bamyaya pek bayılırım. Pirzolayı iteler, bamya tabağını önüme çekerim. Kimileri de, eli imanlı göğsü Kur’an’lı gördüğü Baba’ya taparcasına tutkundur… Kraliçenin biri de, Erdoğan karşıtlarına, elindeki kurbacıkla (kurbağacık değil), sözde hızlı tren reddiyecilerine özdeşlik ayarı çekiyor…

Hızlı tren; mal olarak da, hizmet olarak da memleketin yararına nesnel bir gerçek. İnsanoğlu kendisine ve topluma yararlı ve faydalı bu ve benzeri  nesnelerden memnun kalırken, çıkarına dokunduğu yerde de, ekmeğini elden kaçırmamak için, karşıtlığını gizlemez...

Mesela, ister mi meyhane ya da kerhaneciler, meslektaşlarından birinin, kendi elindekilerden daha palikarya mal ve hizmet elemanlarıyla gelsin de, tam karşısında tezgah açsın?..

Farzedelim ki, karayolları sektöründeki lastik tamircisinden benzincisine, sürücü kurslarından motorlu vasıta üreticilerine kadar muhtelif emek ve sermaye sahiplerinden birkaçı, Erdoğan’ın hızlı treninden memnuniyetsizlik sergilemiş olsunlar…

Politik tercihleri farklı seçmenler bir yana, AKP’ye oy verenler arasında dahi bunların var olabilmeleri mümkün iken, kişinin kendine has iktisadi özel durumuna bağlı bu “hızlı tren” karşıtlığını, hangi mantıkla karayolları sektöründen ekmek yiyenlerin tümüne teşmil ederek  Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurbacıkla vatan hainliğine eşleyebilirsiniz, mesela ?...

İnsanın ne şalvarı ve sakalı, ne de tepesindeki  Romani türbanı bu yalakalığa cevaz verir...

Her neyse. Sizlere bir demiryolu hikâyesi, nane şekeri misali, havayı tebdil amacıyla…

İzmir’den Aydın’a demiryolu hattı döşenecek…

Demiryolunun güzergahı tesbit edilir ve gerekli makine teçhizat İngiltere’den, Kırım savaşında kullanılmış olup harp sonunda geriye götürmektense orada terk edilen malzemeler arasından da, rayları getirilir…

İnşaat başlar. Sert kayalar arasında bir aylık çalışma sonunda yolun birbuçuk km.lik kısmı bitirilir…

Şirket yabancıdır. Sermaye yetersizliğinden bir süre çalışmalara ara verir. Çalışmalar tekrar başladığında bir tepeye doğru ilerlerken, köylüler arazinin yumuşaklığından bahsederek heyelan tehlikesinden söz ederler. Şirket mühendisleri köylüyü takmaz. Amma, çalışmalar da toprak altında kalmaktan kurtulamaz…

Şirket tekrar işe sarılır, her şey güllük gülistanlık gösterilir. Yağan yağmurlar, kayan topraklar, tünellerin su altında kalışından hiç bahsedilmez. İşlerin yürüyormuş gibi gösterilmesine rağmen, aksine şirket, mühendislerin bu yalanlarına kendini kaptırınca, para da suyunu çekme kertesine gelir…

Bazı köprülerin ayakları çöker, kemerlerin bir kısmı bel vermeye başlar ve yapılan tünellerin hiç birinde hava bacası da yoktur.

İnşaatı üstlenen müteahhit bir İngiliz firmasıdır. Bir süre önce Llyord firmasından 20 kuruş çaldığı için işten atılan bir genç, demiryolunu yapan şirket taşeronlarından birinin tercümanı olarak burada çalışmaya başlar. Kısa zaman içerisinde de hesaba kitaba gelmez bir zenginliğe kavuşur.

İngiltere elçisi, “Parasız bu genç, buradaki kısa süreli çalışma sonunda böylesine bir servet edinebilmişse, kimbilir inşaatta sorumluluk yüklenmiş paralıların durumları şimdi nasıldır?” diye meraklanmaya başlar ve durumu İngiltere’ye bildirir.

Nihayet güç bela demiryolu hattı tamamlanır ve işletmeye açılır. İzmir-Aydın demiryolu ulaşımı, Osmanlı Devletinin son dönem hükümetlerine yararlı olur. Bölgedeki üreticiye faydası dokunur. Halkın da hoşuna gittiği gibi, elini demiryolu işlerine sokarak her ne şekilde olursa olsun abad olmak isteyenleri de fazlasıyla tatmin eder…

Osmanlı hükümeti, “Yap işlet” formülüyle işletmeci inşaatçı şirkete “yük navlun, yolcu bilet” garantisi verdiğinden, taşınmamış insan, hayvan ve mahsulatın navlun ücretini de, sözü ağızdan çıkartan kural gereğince, milletin kesesinden kuruşu kuruşuna öder…  

Şimdilerde ülkemizde, hızlı trene karşı çıkanlar olabilir. Mümkündür, köprülere ve üçüncü meydanlara ve Kanal İstanbul’lara iztemezüüük çekmeler görülebilir. Unutmayalım, Yuvacık Barajı için de az mı itirazlar yükseltilmişti?..

Müteahhide denilmişti ki;   

Sen bu barajı yap. Biriktirdiğin su için, tiko para, müşterisi benim….

Adam da yaptı barajı, müşterisi ise kullanmayacağı  suyu da, hesap kitap bilmezliğinden ötürü daha öncelerden garantilediği için, hepsinin parasını, ücretini, bedelini, halkın kesesinden tiko para ödedi…

Bilmiyoruz şimdi, hükümetin ya da devletin son dönem “yap-işlet” modeli  büyük yatırımlarında da müteahhitlerine “Aydın-İzmir ve Yuvacık” modelinde görüldüğü gibi “yük navlun, yolcu bilet” türünden kilometre ve galon garantileri verilmişse eğer, hızlı tren itirazların kökeninde de mümkündür ki, bu türden garanti kazıklarıdır, karşıtlığın sebebi…

Gelelim tren masalının özüne…. 

1800’lü yılların Osmanlı’sıyla, eskisi ve yenisi birlikte, 2000’li yılların Türkiyesi, birbirleriyle pek benzeşmektedirler... 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23