• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Herkes faydalanabilir mi?

22 Ağustos 2014
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Soru, İnce ayrıntıları hesaba katmadan ortaya atılan bir nitelik taşıdığından, cevabı da “evet” olmak durumunda. Oysa ayrıntılı şartlar işin içine karışınca, cevabı da “hayır”a dönüşebilecektir...

Konuyu biraz açalım...

Kalkınma ve gelişme diyoruz, bilfarz, fert başına bin liralık milli gelirimizin onbin liraya yükselişinden kıvançla  bahsediyoruz. Bu artış, aralarındaki ictimai, harsi ve üzerine oturdukları postlar arasındaki farklılıklara bakmaksızın toplumun tüm fertlerinin gelirlerine ayni nisbette yansır mı...?

Joseph Stiglitz, Nobel ödüllü bir ekonomist, üç-beş gün oluyor “BM Kalkınma Programı çerçevesinde İstanbul”da verdiği bir konferansta, ekonomik büyümelerin yarattığı refah rüzgarından toplumun bütün fertlerinin ayni nisbette ve adil bir şekilde faydalanmasına yol vermeyen bu “hayır” faktörünü işledi...

“2008’deki resesyondan bu yana oluşan kazanımların yüzde 95’i en üst kesime gitti. Büyüme, yalnızca bazı kesimleri kapsamına almamakla kalmıyor, yoksullara karşı da bir tavır geliştiriyor. Ekonomik büyüme yaşandığında bundan en fazla mağdur olanlar, en alt gelir grubunda bulunanlar oldu”

Ekonomi büyürse herkes bundan faydalanır” deniliyor. Bu görüşün tutarsızlığından bahseden Striglitz, Amerikalıların çok büyük bir kısmının ülkenin artan refahından yeterince pay sahibi olmadığını söylüyor...

Nobelli Striglitz’i bir kenara  bırakıp kendi halimize bakalım. Ülkemizde milli gelir paylaşımında fert başına düşen payın ikibin küsür dolardan onikibinlere yükselişinin iftihar ve gururunu yaşıyor, yaşatılıyoruz. Bunun en açık ve net doğrulayıcı belgesiyse, hangi tarafa dönsek karşılaştığımız devasa gökdelenlerle alışveriş merkezleri. Duble yollar memleketin bir başından diğer başına uzanıyor, dünyanın en büyük tayyare meydanıyla Boğaz’da yeni bir üçüncü köprü ayakları şimdiden atılmış vaziyette. Demek ki kefeni yırtmışız. Amma boşanmalarla yoldan çıkıp çamura saplanan gençler ve çocukluk çağını yaşayanların nisbetiyse, yüzde elliye yakın artışa geçmiş...

Bir ülke ve insanları zenginleştikçe, ya samanlıkların seyranlık olma vasfını ve niteliğini korumadıkları için yoldan çıkıyorlar, veya paranın mutluluk getirdiği gerçekse, ekonomideki büyüme oranında herkes bu refah artışından faydalanamıyor... Daha açıkçası toplumun egemenleri, artan refahı kendi zimmetine geçiriyor. Kısacası, namussuzluk gemi azıya alarak şaha kalkıyor...

Büyümenin istihdam yaratmadığını görüp söyleyebilmek için insanın Striglitz olması gerekmiyor. Bu gerçeği Prof. Erol Manisalı da 1978 yılındaki “Gelişme ekonomisi” isimli kitabında açık ve net biçimde izah etmişti. 

“Büyüme, “istihdam yoğun” olmayınca, arttırılan refah da dengeli biçimde paylaşılamaz”... 

“İşsizlik az gelişmiş ekonomilerin temel sorununu oluşturuyor. Tarımdaki gizli işsizlik yanında yatırım yetersizliği ve robot teknolojisinin yarattığı teknolojik işsizlik”, gibi...

Bu sorunlardan birisi de Striglitz’e göre “İşsiz ekonomi sorunu”dur. Yüksek düzeyde uzmanlık gerektirmeyen sıradan bir işçilik yapısının ortaya çıkması, şirketlerin daha fazla üretim amacıyla otomasyona ağırlık vermeleri. Bunun da sonucu, işsizliğin bir kez daha kendini yeniden takviyesi...

Striglitz Türkiye’ye dışarıdan gelmiş Nobelli bir misafir amma, ülkemizin hallerini bu ülkede yaşayanlardan çok daha net şekilde okuyabiliyor...

Bazı şirketlerle  sermaye gruplarının arasında ayrıcalık düşünülmemeli. İktidarlar eğer bir tercihleme yapıyorlarsa bu tarz politikalar, iş alemine kolaylaştırıcı ve yol gösterici iş ortamı hazırlamak değildir. Mülkiyet hakları söz konusu olduğunda ve hukukun üstünlüğü arandığında, yargının bağımsızlığı ilk şart...

Özel sektörün sosyal sorumluluk bilinciyle vergi ve hukuk sistemi politikalarının geliştirilmesinde aktif rol oynaması gerektiğini savunan Striglitz, ancak bu politikaların yaratacağı ortamda yoksulluğun üstesinden gelinebileceğini vurguluyor...

Aklı başında ve vicdanı paralanmamış yerlilerimiz de siyasete atılmadan önceki politikaya hazırlık evrelerinde de, aynen İslamdan olmayan bu Yabancı gibi konuşurlardı.  “Perakende sektörürün temel direği bakkal amcalarımızı bu sektörün para yüklü kasalarını taşımakta zorlanan devlerine lokma ettirmeyeceğiz” laflarıyla sahne alıp, kasabalara kadar her köşe başına kalkınmışlığımızın simgesi yerli yabancı demeksizin, alışveriş merkezlerini diktiler, üzerine üstlük küşad-ı resmiyesini de bizzat kendileri yaparak...

Siz sanıyor musunuz ki, hemen herkesin elinde köpek dili mesabesindeki kulaklıklı cep telefonları, refahın tabana yayılmışlığın göstergesidir...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23