• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Fasıllar...

24 Temmuz 2017
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

İnsanoğlu her ne kadar Ahsen-i takvim yaratılmış ise de, günaha meyledici, meylettirici ihtiraslarının da zebunu kılınmıştır. Halik-i Zülcelal tarafından böylesi bir yapıda dünyevi kalıbımıza dökülmüşüz…

 Bir yanımızda peygamberler diğer yanımızda da şeytanlar. Ve insanoğlu, ikili bir yol çatısının önünde.,.

 Aydınlığa da sapar, karanlığa da dalabilir. Tercih, kulunun kendisinin…

Aydınlık, duyu organlarımızla varlığından kuşku duymadığımız dünya hali olduğundan, haz yüklü bir hayat tarzıdır…

Karanlık olan ise, duyu organlarımızla test imkanı bulunmayan ölüm ötesine has olup, ancak Resuller tarafından idraklerimize şırınga edilen anlatımlardadır…

Hal böyle olunca, insanoğlu materyalist bir mantıkla elleyip koklayabildiklerine meyledip, haz duygularının çekiciliğine ilaveten Resullerin anlatımları da dünyevi gözle görülüp ellenilemediğinden, insanoğlu, yaşadığı anı yaşanılabilir kılmanın yoluna sapıyor…

Karanlığa…

Kurtulmak içinse, başlıyor içindeki kendi şeytanıyla savaşmaya…

Günümüzün her alan ve zemininde göze çarpan, “benim hırsızım iyidir”li çıkara dayalı ben merkezli hazcılık felsefesi, bu sapıştan neşet ediyor…

Türkiye bildiğim bileli, Cumhuriyet rejimiyle yönetiliyor. Bir Meclis var kanun yapacak. Hükümet, memleket işlerini çekip çevirecek. Mahkemeler de haklıyı haksızdan ayırıp suçluluğuna kanaat getirdiği kimseleri soyuna sopuna bakmadan kitabına göre cezalandıracak.

Yargının, ileride açılacak davaların ön hazırlığıyla görevli yardımcısı, Meclis’in kendisidir. Meclis üyeleri, yine görevleri gereği denetleme faslından olmak üzere, her hangi bir bakan hakkında inceleme soruşturma yapılmasını isteyebiliyor. Ve Meclis, bu istek üzerine toplanıyor…

Amma ne fayda. Hakkında güvensizlik duyulan bakanlar başbakanların emir ve komutası altında…

Benim hırsızım iyidir “ felsefesi de işte tam bu noktada aktif hale geliyor. Gelebiliyor...

Bizim yerli Jules Verne’ler, bir vakt-i zamanında Meclis içtüzüğünü hazırlarken söz konusu bu felsefenin uyarılarıyla bugünleri düşünmüşler ve yargıya hazırlık faslında, Meclis içi soruşturmalarını grup kararlarından muaf kılmışlar…

Bu muafiyet ise, hakkında şaibelerin uçuşturulduğu vekillerini adaletin eline teslim görevinde mebusların önünü kesiyor…

Böylece bila istisna iktidar mebusları, öte dünyada taşıyamıyacakları kul haklarını güle oynaya burada, Meclis içinde sırtlanıyorlar…

Bir tek Bayar - Menderes ekibi ve o da, son döneminde hakkında suç isnad edilen mebusların bakanların yargılanmasına ön hazırlık babında Meclis Tahkikat Encümenini kurunca, karşılığında da asker, hiç vakit geçirmeden hemencecik ayaklanıverdi…

27 Mayıs 1950!.. 

Konuyu biraz geniş açıdan ele alırsak görürüz ki, memleketi çekip çevirenler katında geçerli Cumhuriyet rejiminin dört elle sarıldığı “Benim hırsızım iyidir” felsefesinin ictimai ve siyasi zeminde açtığı tahribattır, AKP’yi, hiç beklenmedik bir zamanda iktidara getiriveren...

Bu ani ve beklenmedik iktidar değişikliğinin, özellikle büyük şehirlerdeki hayat tarzını da kökten değiştireceği tahmininde bulunanlar, feci şekilde yanıldılar…

Çünkü, kadınlar çuvala sokulmadı

Sokulmadığı gibi Kemal Derviş’in “sosyal liberal sentezine” de dört elle sarılındı…

Sarılındı da ne oldu?..

Bir yanda tesettür anlayışıyla birlikte mütesettirlik modaya tabi kılınırken, iki-üç bin liralık aynalı telefonlar çocukların eline veriliyor ve diğer yanda da, talebelere tanınan SGK sağlık destekleri, mezuniyet sonrasının yirmi beşinci yaşlarına kadar uzatıldı…

Hem sosyallik, hem de liberallik…

İkisi bir arada…

Dünya hali işte. Kime niyet kime kısmet derler ya, 

Ecevit’in binbir umudla kolundan çekiştirip Türkiye’lere kadar getirttiği Kemal Derviş, kendisinin yerine, hem de kronik muarızı Recep Tayyip Erdoğan’a yar oldu…

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23