• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Cübbeli Hocanın kasko fetvası...

13 Şubat 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Cübbeli hocamız,  laik düzenin KASKO sigortasına karşı olsa da, şarta bağlı olmak kaydıyle, bunu kabul edilebilir görüyor.. KASKO denilen işlem bir harabiyet güvencesidir. Kişinin  ya kendi eliyle, ya da harici bir odaktan mal ve canına her hangi bir zarar geldiğinde, kasko denilen mali dayanakla, bu zararlar kısmen de olsa telafi edebiliyor. 

Cübbeli hoca ise, genelinde “Sigortalarda faiz olma tehlikesi bulunduğundan, bunlara cevaz yoktur” diyor...

Hocafendi, sigortaları para kazanma amaçlı ve özel sektöre has ticari işletme olarak görüyor. Sigorta anlaşmalarındaki aldım verdim işlemlerinin faizli işlem  olabileceğini düşündüğünden, sigortaya, ve onun bir türü olan kaskoya da karşı çıkıyor...

Lakin sigortayı kurup işleten müteşebbisin devlet olması halinde durum değişirmiş. Çünkü devlet, para kazanmak yerine, yardımseverane (TEAVUNİ) hareket ediyormuş. Buradan da, Cübbeli Hocanın siyasi tercihinin, erken İslam’ın devletçi politikasına yönelik olduğu görülüyor.

Hocamız aynen diyor ki, 

“Kaskonun ve özel sigortaların dayandığı noktaların faiz olma tehlikesinden dolayı bunlar yasaklanmıştır”. ÇÜNKÜ”yü bastırdıktan sonra, “senden 20 sene para kesilir belki sen 80 sene yaşarsın. Verdiğin paranın 40 katını geri alırsın, arada böyle dengesizlik var. Tabii ki devletin yaptığı sigortalar teavunidir. Yardımlaşma amaçlı olup para kazanma amaçlı değildir”...hükmüne varınca anlaşılıyor ki, devlet sigortaları helal, özel sektör sigortaları haram veya yasak...

İyi güzel de hocafendinin devletçi mantığı biraz sakat. Bugünlere dek tüm çektiklerimizin, krizlerin, darbelerin, banka soygunlarıyla ve bunların ateşledikleri bütün günahların, devletin çalışmalarında yardımlaşma amaçlı (teavuni) hareket etmesinden ve para hırslı olmamasından kaynaklandığını görmezden geliyor. Oysa kimi Çalışma Bakanlarımız hiç çekinmeden ağızlarından, “devlet bütçesine en hayırlı vatandaşlarımızın, ömrü iki yılda noktalanan emeklilerdir” lafz-ı kutsilerini sağa sola döküveriyorlardı...

Cübbeli Hocafendi ucu devletçiliğe açık görünümlü özel teşebbüsçü koyu muhafazakar. Devlet ve hükümet ise, bir zamanlar diktaya açık laik Kemalizm havalısı idi. Son on, onbeş yıldır muhafazakar sularda yelken açmış görüntüsü veren laik liberal bir yelkenli... Kısacası birisi eski Türkiye, diğeri de yeni Türkiye...

Her iki Türkiye’de de devlet, Cübbeli Hocada yarattığı intibaa göre “vatandaşından 20 sene keserken güya yaşayanlara da 80 sene ödeme yapıyor havasında”. Eski Türkiye’de devlet koyu şeriat düşmanı olduğundan, bu işlemlere sosyal sigorta damgasını vurmuştu. Yeni Türkiye’de ise, cami yapmak ve namaz kılmak devlet erkanı arasında oldukça yaygın bir politik sigorta modası olduğundan, söz konusu işlemlerdeki “SİGORTA” kavramı çıkarıldı ve yerine “GÜVENLİK” oturtuldu.

Böylece “20 sene kesip, 80 senelik ödeme” düzeneğine şimdi “Sosyal Güvenlik Kurumu” deniliyor. Yani sadece semer ile paldum takımı değişti... Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sigortalı işçiye yaptığı söylenen, “aldığının kırk katındaki” aslı olmayan ödeme söylemleri de, masal olmaktan öteye gidemedi...     

Hocafendi der ki, “toplumsal destek ve yardımlaşma amaçlı, teavuni olanlara müsaade edilmiştir. Amma özeller, para kazanma amaçlı yapmaktadırlar, bundan dolayı özel sigortalara, kaskolara alimlerin çoğu fetva vermemektedirler. Dolayısıyle kasko da bunlara dahildir ve tabidir”!.. Demek ki, kasko sigortası kısaca günah, belki de haram, cehennemlik bir fiil, amma poliçe özel sektörden alınmamışsa, DASK kaskosu gibi helal, çünkü hem cebri, hem devletin...

Tahminlerimize göre Cübbeli Ahmet Hocanın hayallerinde yaşattığı düzen, Erken Müslümanlık dönemine has.. Ademoğlunun doğumundan ölümüne kadar ne gerekiyorsa, Hz. Allah, onlara kefil... O’nun vekili de Hz. Ömer. Fırat kıyılarında dolaşırken ağlaşan keçi çobanından, evinde açlıktan kırılan çocuklarını avutma amacıyla boş tenceresinde taş kaynatan anaların cümle dertlerine deva... O dönemlerde geçerli kural, tavsiye ve emir ise, sahiblerin kölelerine  yediklerinden yedirmek...

Sigortaya ne gerek...

Bugüne gelelim, Allah’ın kefaletini reddeden demokratik laik düzenek, insanların dertlerine derman. Kaderlerimizi, siyaseten kirlettiğimiz oy pusulası elimizde, sandıklarda kendimiz çiziştiriyoruz. Kasko denilen harabiyet poliçeleri de, Hz. Ömer kuklalarının  oyun sahalarını süsleyen zakkum çiçekleri...

Kaskoyu kıyasa vurup neticeye gelelim...

Finans kurumlarından araba almak caiz ise, çünkü o peşin olarak aldığını müslümanca diyerek vadeli  satabiliyorsa; kaskoyu da onlar yaptırıp masrafını arabanın fiyatına eklediğinde yine müslümancasına göre caiz olabiliyorsa, finans kurumlarının kendi  mudilerine ödedikleri helalinden reklam ettikleri kâr paylarına, faiz sızıntısı karışmış olmaz mı?..

Kimsenin kimseye sevap olur korkusuyla zırnık koklatmadığı bir zaman ve zeminde, nelerle vakit harcıyoruz değil mi?..     

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23