• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Cübbeli Hoca’dan bir ricamız…

09 Şubat 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Biraz espri mahiyetinde arkadaşlarla konuşurken: “Yarın huzur-u mahşer kurulunca, burada Cehennem odunu gibi gördüğümüz ayyaş ve kumarbaz kişiler; gazeteciler tarafından lebaleb doldurulan  cehennemde yer kalmayacağından, muhtemelen affa uğrayacak” deriz. Tabii hüküm Yaradanımızındır, amenna...  
Tabii böyle düşünme ve konuşma, bizim mesleğin bir anlamda öz eleştirisi oluyor, her neyse...
Türkiye’nin sosyal gerçekleri hakkında bu tarz düşüncelere dalmak günah olur mu dersiniz?..
Sanırız ki, gazeteci makulesi arasına karıştığınızdan, sizler de artık iyice görüp anlamışsınızdır. Bizim mahallede her yol ve her usul ve dahi her şey mübah görülüyor.. Hafazan Allah, bir grup sivri akıllı imansız hükümran bir gün gelip de, Türkiye’ye has yeni bir  Türkçe ezan yarışması tertiplese, “paradan başka yoktur tapacak”la başlayan veya sona eren dörtlükler, kesinlikle yarışmada birinci seçilir. Bunun sebebi, ciletle sinek kaydı sakal traşı mıdır?, ne dersiniz?..

Geçenlerde “Midye haram mı helal mi?” gibisinden bir yazıyla milleti aydınlatmaya niyetlenmiştiniz, galiba. Amma bekledim gerisi gelmedi… Tabii, meselenin künhüne vukufiyetim yok. Fakat iyi de oldu. Sigarayı “içenle-yapıp içirten” ve “silahçıyla-silahlı katliamcı” arasındaki nisbetli benzerliğe kafayı takıp  giderken, şimdi  bu kıyaslamaya bir de “midye ve midyeci”yi yerleştirdim…
Bir adamı öldüren kişi eğer haksız ise, bütün insanlığın katiliymiş gibi muamele görecekse, ki, buna inancım tamdır, bu durumda midye ile silah arasında da fark yokmuş gibi gelmeye başladı bana. Tabii yanılmış da olabilirim, doğrusunu Allah bilir…
Temiz suların midyesi de böyle işte, cevazının varlığı veya yokluğu bir yana, yenilip içilebiliyor. Silahın da, temiz su misali savaşlarda, bilhassa meşru müdafaa hallerinde kullanılabilirliği ve onunla düşmanın öldürebilirliği gibi…
Amma kirli sulara gelince işin rengi değişiyor. Mesela Türkiye karasularındaki midyeler öyle değil. Her türlü kanser riskini üzerinde toplamış, ağır metal zehirleriyle kaplanmış. Bunların pilakisini, dolmasını turşu ve çorbasını kemali afiyetle mideye indirmek, günahı sevabı yine bir tarafa, akıllı işi değil. Müslüman da, Allah emri gereğince, aklını kullanmakla mükellef olacağına göre, adam adam olsun ve sigarayla birlikte  Türk midyesinden de elini ayağını geri çeksin. Temiz suyun midyesi cevazlı ise, gitsin gavurun midyesini yesin…
Kirli suların midyesi kesinlikle yenilmemeli, tamam da, temiz sularda hükm-ü keyfiyet size göre nasıl ?...
Geçenlerde bozanın az ekşimiş, hafiften mayalanmışına göz yumarken, mısırdan imbiklenmişine “hayır” çekmiştiniz. Buradaki midye konusunda da, mısır kökenli boza ile darıyla mayalanmış boza arasındakine benzer bir cevazi ayırım çizgisi çeker misiniz, yoksa hepsini aynı sepete mi koyarsınız?..
Bizim kafa işte böyle hocam. Önü ardı düşünülmeksizin hurafeye benzetilerek yerleşikleştirilmiş politize düşünce pratiklerine karşı ters köşeden baktığım için pek sevilmeyen biriyim. Yazılarımdaki içtenlikli sallapatiliğimi hoş görün...
Bir konu daha var, aslında meseleler pek çok da, yer ve zaman yok…
Gazeteler radyo ve ekranlar uzman adını verdikleri çıkarcı Melahatlarını çarşı pazara salıyorlar. Adam gurme havasında mutfak mütehassısı numarası yaparak aşçılara, baklavacılara dalıyor. Onları bir övüyor bir övüyor ki, sen de gerçek sanıyorsun. Tabii bu övülmeye karşı dükkan sahibi de kendisine diş kirası olarak bir sofra düzüp eline de örtülü reklam harçlığını tokalayıveriyor…      
Adam imar mühendisliği süsüyle süslediği jeoloji   hokkasına bandırdığı kalemiyle  başlıyor yazmaya. Yeni gökdelen sitelerinin  özelliklerinden tutun gelecekte getireceği rantın yüksekliğine ve oradan da aslı esası şüpheli olan satış ucuzluğuyla, zemindeki sağlamlığı kalemine yedirerek, yazarlık adına mütahitlerle turizm işletmecilerine örtülü bedel karşılığı simsarlık yapıyor…
Kısacası hocam, simsarlığa cevaz var mıdır. Benim çocukluk yıllarımda gazetelerde okurdum, 40’lı yıllarda doktorların simsar kullanmalarına devrin CHP iktidarı şiddetle karşı çıkar ve simsarıyle birlikte doktorları da sürüm sürüm süründürürdü. İzmir’de Kestane pazarı, Ankara’da Samanpazarı, İstanbul’da Kadınlar pazarı ve Türkiye’nin genelinde Hastane pazarlarına benzer bir başka pazar da, Medyada yazar çizerlerin kendilerine has şahsi reklam pazarları…
Şimdi hocam ahval-i memleket ve ahlak işte böyle altüst.
“Demokrasi varsa; haliyle simsarlık da olacak ve pezevenklik de” deniliyor. Tescilli her türlü melanet serbest.
Ne diyeceksiniz bunlara…
Kısacası, hem muhafazakar dindar olacaksın, hem de liberal  serbest pazarın azgın kurtları karşısında kazanıp, Allah rızası için yol, köprü, imam hatip, Kur’an kursu ve şadırvanlı cami yaptıracaksın,
Akıl ve mantığınıza ya da hesap ve kitabınıza yatıyor mu?..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23