• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Askeriye ve din...

12 Ekim 2015
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

Ali İhsan Karahasanoğlu, insanımızın dini hassasiyetle (anayasa zaviyesinden doğru veya yanlış, haklı veya haksız), üzerinde taşıdığı giyim kuşam levazımatının niceliğine karşı askeriyenin gösterdiği olumsuz tavır ve yasaklamaları, din düşmanlığına çekiyor...

Karahasanoğlu’nun yazısına dayanak izafi ve sosyal misaller, yalın anlamda askeriyeyi din düşmanıymış gibi gösterebilir, göstermiştir de...

Amma, şurasını da gözden kaçırmayalım. Deniz seviyesinde ve artı dört derecedeki yüz santimlik bir uzunluk biriminin, 100-500-1000 santigrat sıcak ortamlarla, üç bin, beş bin metre ve ilahiri yüksekliklerdeyse, aşağıdaki fiziki boyutunu kılı kılına aynen koruyamadığını, demiryollarındaki raylar arası boşluklar ispat eder...

50’li yılların başlarındaydı, şimdi askerlik şubeleri olarak kullanılan Halıcıoğlu’ndaki merkez kışladan üç trampet ve üç klarnet eşliğinde uygun adımla Kağıthane’deki talim alanına götürülüp getirilirken bizlere söylettirilen marş, her zaman,

Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız” olurdu...

Amma aynı mekanda yerleşik bizim köprücü bölüğünün eğitim subayı da,

İngiliz Yüzbaşısı, Simpson!..

Gerçek ya da tüzel kişi olarak insanoğlu, kendine ne kadar beşer üstü güç ve özellikler vehmetse de, hiçbir zaman yanılmaz değildir. Bir yerde ve zamanda kötü ve yanlış görülerek kökten kaldırılan örf, adet, hukuk ve politika normlarının, bir başka yerde ve zamanda doğruluğuna gelince, buna da hiç kimse itirazda bulunamaz...

Emekli Orgeneral Başbuğ, bir zamanların Genelkurmay Başkanı kimliğiyle konuşurken, başlarına sıvanan kumpasları cemaatin aldatmacası olarak gösteriyor...

Askeriye, üç dört kuvvetin yüzlerce general, amiral ve yüksek rütbeli subaylarıyla birlikte, muhafazakar hükümete karşı ayaklanarak  birkaç cami ve mescidi, içeride ibadet edenleriyle  birlikte yok ederek memleketteki muhafazakarlığın kirinden temizleyip sonra da, yıpratılan kemalizmi ve cumhuriyetin kazanımlarını yeniden ihya edecek (miş, miş)...

Kumpaslar öyle değil miydi? Bu kumpas ölçülerine göre bu kez de askeriyede temizlik hareketine girişildi...

Ne var ki, erken cumhuriyetle muhafazakar demokrasi döneminin kumpasları, kurgucuları bakımından birbirleriyle ters düşüyordular. Eskilerin projelerinde yer alan heykel kırıcılıkla Ataya küfürbazlığın bayatlayarak etkisini kaybetmesinden ötürü, aportta bekleyen bir başka grup, değişik bir projeyle ortaya atıldı...

İlker Başbuğ ve arkadaşlarını yanılgıya düşüren, kokusu çabucaktan dışarıya sızan;

Orduya “din düşmanlığı” iftirası...  

Askeriyenin, erken cumhuriyet günlerinden miras, Balyoz ve Poyrazköy algılarını destekleyecek görüntüleri ve kalıntıları yok mu ? 

Var tabii. Cumhuriyet bir devrim ile yeni kurulmuş. Bürokrasiyle birlikte fırıldak sermaye de, mutlaka el değiştirecek. Nitekim İzmir İktisat Kongresinde bu değişimin ilk adımları atıldı. 

Yeni birikim odakları, yerlerini gasbettikleri eskilere karşı kendilerini koruyacak bir paratoner ararken, laikliği kullandılar.

Askeriye de, ne yapsın, kendisini gerçekten yıldırımlar yaratan yüce bir ırkın ahfadlığı safsatasınakaptırınca, sermayenin kullandığı;

“Laikliğin, muhafazakar dildeki karşılığının, din düşmanlığı” olduğu masalına inanıverdi...

Askeriyenin bu aldanışının ardından da, özellikle 12 Eylül sonrasında taraflar, sömürgeci kapitalizmin Bab-ı Ali’de konuşlandırılmış sözcüleriyle karşılıklı çatal oyununa başladılar;

Bizim köyün imamı alttan verir samanı üstten çıkar dumanı,

Çatal matal kaç çatal...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23