• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Atilla Özdür
Atilla Özdür
TÜM YAZILARI

Adalet üzerine…

03 Ağustos 2017
A


Atilla Özdür İletişim: [email protected]

İlk mektepli günlerimden beri hep duyup işitirim. Gariban, darbeyi yedikçe “Ah sırtım. Ah arkam” diyerek inim inim inlermiş…

İlk çağlarda anlamını bilemediğim bu “sırt ve arka”yı, zaman geçtikçe kavramaya başladım…

Özlemlerimizin iş bitirici “kadını veya adamı” imiş…

Çocukluk günlerimde nasıl idiyse, günümüzde de aynen öyle. Arkası kalın olanın sırtı yere gelmiyor ve bu format, dünyanın kuruluşu gereği hep devam edip gidecek. Yoksa insana din ne gerek idi. Çünkü insan, değişmeksizin hep aynı insan, dine muhtaç…

Bakıyorsunuz, her yönünden mülkün temeli oyulmuş…

Şimdi devlet ve hükümet, gözleri bağlı ve bir eli kılıçlı Tanrıça Themis’i uyandırıp, temeldeki çöküntüleri tesviyeye çalışıyor…

Referansımız ve referansları Tanrıça Themis’den önde gelen Efendimiz Peygamberimiz’in muhterem kerimeleri Fatma Annemiz olmalıdır. Amma hiçbir zaman yaklaşılmıyor bu referansların ağırlığına…

Sanılıyor ki, Cennet’e, kuş hafifliğiyle tepeden iniliverecek…

Mülkün temelindeki çatlağın kadim mebdeinde neler var, bilmiyoruz. Amma, yakın tarihli günlerimize nisbet, başlangıcı Edirne’de bir kerhanenin Maliye Hazinesinin mülkiyetine geçmesinin ardından, canlı cansız mallarıyla birlikte icra yoluyla satışa çıkarıldığı haberinin basın ilanlarıyla kamuya açıklanmasıyla başlar...

Koskoca Zeytinburnu ilçesi bile, fiziki olarak bugünkü varlığını, Fatma Annemiz hakkındaki Peygamber sözlerine kulak asmayanların, Tanrıça Themis’in kendi elindeki kılıç ile kafasını uçurmasına borçludur…

Zeytinburnu, Fatih’in surda gedik açmasına negatif nazire olarak sahte fatihlerin mülkün temelinde kalkınma ve gelişme adına sahtekârca açtıkları gediklerin eseridir…

Küçük boyutlu müşahhas realitelere gelince, karşımıza üç samsa baklava çalanları senelerce hapse mahkûm eden adaletin, banka yağmalarının alıp yürüdüğü bir mevsimde politika esnaflarının ayrı ayrı banka hırsızlıklarında birbirlerinin irtikap suçlarını buharlaştırmalarına ses çıkarmaması, çıkaramaması gelir…

Laik banka soygunlarında hırsızların çalıp götürdükleri mevduatı, kelle başı hesabıyla henüz doğmamış çocuklar da dahil, bütün millete ödetirken, adı İslami’ye çıkmışının batağını bîgünah mevduat sahiplerine yükleyen adalete, adil adalet, adaletli adalet denilebilir miydi?...

Kılıçdaroğlu, gözleri bağlı bir elinde kılıç diğerinde de terazi tutan tanrıça Themis’in Türkiye’de varlık ve etkinliğini görmediği iddiasıyla, adaletsizliği protesto yürüyüşüne çıkmıştı. Gerekçesi elbette üç samsa baklava çalan zavallı çocuklara senelerce hapsi emreden kanun maddeleriyle sınırlı olmaktan öte, kendi grubundan casuslukla suçlanan bir mebusuna aynı kanunlara göre uzun süreli bir mahkûmiyet kararı idi…

Çünkü hükümet ve devlet erkânıyla medya üzerinden yürüttüğü kavgalı dövüşlü söylemler, hep bu noktada odaklaşmaktaydı…

Kılıçdaroğlu benim babamın oğlu değil. Olsaydı bile, benim şiarım Efendimiz Peygamberimizin kerimeleri Fatma Annemiz hakkındaki emir ve tavsiyesinden kıl payı inhiraf etmemektir. Elli yıldır bizi takip edenler, iyi bilirler çizgi ve karakterimizi…

Kendileri; kanunları, madde hükümlerini ve bunları uygulayan mahkemelerle verilen kararları ve topyekûn anlamda geçerliliği bulunan adalet zihniyetini, adaletsizliğin kaynağı olarak görebilir. Günahı sevabı kendine aittir…

Sık aralıklarla duyup işiterek şahidi olduğumuz hadiselerdendir. Kafayı da bulmuş sürücülerin gencecik oğul veya kızlarını tekerlekleri altında ezip kaçan katillerin, hele hele tanınmış kişilerin yakınları olan katil sürücülerin mahkemelerdeki ikinci üçüncü celse sonunda şartlı tahliyelerini işittiklerinde, ebeveynlerinin koyverdikleri iç parçalayıcı feryad-ı figanlar da hep aynı formdadır…

Adalet mi bu !...

Bir deyim vardır…

“Bo….tan anlamadan kenefe başçavuş yazılmak” derler…

Irkçılığın ve yalakalığın tipik bir göstergesidir bu kimlik ve ruh perişanlığı…

Ve bu kimliksizlere soralım,

Bu mudur, adalet !...

Şunun bunun adaletsiz adalet yakınmaları, bizi ilzam etmez…

Beynelmilel laik hukukta genel kaide, cezaların ferdi oluşudur. Şimdi siz on sene, onbeş sene verdiğinizde, asıl cezayı karısıyla çocuklarına yüklemiş olmuyor musunuz? Nerede kalıyor ferdilik prensibi?... 

İdamdır adaleti adil kılan, idam… 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23