• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Sandıkçıoğlu
Ali Sandıkçıoğlu
..
TÜM YAZILARI

Samimi olmayanların temizlenmesi lazım…

23 Şubat 2018
A


Ali Sandıkçıoğlu İletişim: [email protected]

Değerli AKİT okuyucusu kardeşlerim;

Bu yazımda hassas bir mevzu’a temas etmeye çalışacağım.Öncelikle şunu ifade edeyim ki; ben maneviyata, tasavvufa veevliyaullahın kerametlerine çok şükür inanan birisiyim,niyetim kimseyi karalamak,incitmek veya kötülemek değildir. Osmanlı medreselerinde okutulan kitaplardan;

 Ömerunnesefi,Şerhi Akaid ve benzeri birçok dini kitapta“Keramatül evliya-i fidarid dünyahakkun” diye bu husus açıkçaifade edilmektedir. Yani dünya aleminde Allahın dostları ve veli kullar keramet gösterebilirler. Ancak zaman içinde gelmiş, geçmiş birçok veli keramet göstermekten şiddetle kaçınmış ve kendilerini gizlemişlerdir.Veli kullar asla! Keramet göstermeye aşık olmazlar.Ben keramet ehliyim,keramet gösteriyorum, kerametlerime bakınız demezler.

Birçok velive Allah dostu;“Bir velinin keramet göstermeye kalkması afedersiniz hayızlı bir kadının kirli çamaşırlarını evin çatısına asması kadar abestir” buyurmuşlardır..

Şimdi biz kalkıp mesela; bir Abdul Kadiri Geylani, Şah-ı Nakşibendi, İmam-ı Rabbani, Hacı Bayram Veli,Ahmed-i Rifa-ı, Emir Sultan,Şabanı Veli, Mahmudu Hüdayi, Somuncu Baba veÜftade, Beyazid-ı Bestami hazretleri, gibidaha isimlerini buraya alamadığımızbirçokevliyanın(Radıyellahu Taala anhüm ecmainhazaratının)maneviyati yoktur,kerametleri yoktur, keramet ehli değillerdir diyerek inkârmı edeceğiz?!…Böyle bir şey olabilirmi?

Allah’ın veli kullarını nasıl yok sayalım? Böyle bir şeyi iddiaya kalkışmak ilmi, edebi, akli ve naklibeyanlara uygun olabilirmi?Evlerimizde ve kütüphanelerdetasavvufla alakalı, evliyaullahın kerametlerindenbahis eden yüzlerce,belki binlerce kitapvarken, nasıl olurda evliyaullahı ve onların zaman içinde hayatta iken veya ölümlerinden sonraaçıklanan kerametlerininasıl inkaredebiliriz?. Gerçek ve dürüst ilim erbabı böyle bir şeyiiddia etmeye kalkabilirmi?

Gerçek manada irşat ehli olan Allah dostlarının,dünya ile madde ile alakası olmaz.Onlar bütün gayretini insanların ebedi alemlerini kurtarmaya,imanlarını muhafaza edebilmeye ve onları ahlaken olgunlaştırmaya hasır ederler. Dünyamızdan gelmiş,geçmiş; ne kadar Allah’ın sevgili kulları varsa, bu sevgili kullarının hepsine hürmetimiz vardır.Hepside bu yönde çalışmış,gayret göstermiş,ömürleri bitince de, ebedi aleme göçmüş,Rahmet-i Rahman’a kavuşmuşlardır.Rabbim hepsinden razı olsun.Kendi rahmetinden, sevdiklerinin şefaat ehli olup şefaat etmeleri için Cenab-ı Hak tarafından kendilerine izin verilenAllah (c.c) dostlarının şefaatlerinden inananları ve bizlerimahrum eylemesin.İnşallah.

Ancak şu da bir gerçektir ki; günümüzde İslam aleminde ve ülkemizde maneviyatı, dini istismar ederek, dünya menfaatlerinealet eden birçok sahtekârlar da vardır.Sahte şeyhler, sahte müritler, kendisini veli gibi göstermeye çalışanuyduruk,yalancı hocalar,her şeyi en iyi bildiğini zanneden ağabeyler, uyduruk kerametlerile şeyhiniuçuran, ihlas ve samimiyeti olmayan müritlerve işinsadece istismar cephesinde olan dinden, maneviyattan menfaat temin etmeye kalkan zavallılar pek çoktur... Daha yakın zamanda televizyon ve internetlere ülkemizde irca-ı faaliyet gösteren bir tarikat şeyhinin sesli görüntüleri düşmüştü. Sünni Müslümanlara hakaret ettiği gibi, kendi elini öpenlerin cennete gireceğini savunuyordu. Daha da ileriyegidip elini öpenlerin cennete gideceğine dair kendisine ilahi mesaj(!) geldiğini fütursuzca söyleyebiliyordu.

Yakın geçmişte ülkemizde Ali kalkancı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüzde birer tasavvuf ehli ve birer şeyh diye ortaya çıkmadılarmı?Yahut birileri tarafından bilerek, gerçek tarikat ehline ve İslam’a hücum edebilmek için çıkartılmadılarmı?Müslümanları ve gerçek maneviyat ehlini yok etmek üzere birkısım sahtekâr şeyh ve müritler birer piyon olarak kullanılmadı mı? Bilerek kamuoyu önüne çıkarılmadılarmı?Bir kısım vatandaşları, hatta bir kısım okumuş insanları nasılda kandırdılar? Hepsi sahte şeyh, hepsi sahte müritdahadoğrusu hepsi birer sahtekâr figüran.Bilindiği gibi ülkemiz çok kritik bir dönemden geçiyor…

Sahteşeyhlerle, sahte cemaatlerlemücadele edilirkengerçek tasavvuf ehli ve tarikatmensupları incitilmemelidir….Eskilerimizin deyimi ile;“Kurunun yanında yaş da yakılmamalıdır.” İman noktasında, Kur’an hizmetlerinde,basın camiasında gerçek anlamı ile gecesini gündüzüne katarak ihlas ve samimiyetle hizmet eden insanlar vardır. Cemaatler vardır. Bugünlere onlarınsırf rıza-ı ilahi için yaptıkları gayretler, hizmetler ve duaları sonucu gelindi. Allah onların hepsinden razı olsun. Sarraflar sahte altınla,gerçek altını nasıl ayırt edebiliyorlarsa,ilgililerde gerçek hizmet ehli ile, sahtekârları çok iyi bir şekilde etrafa zarar vermeden ayırması lazımdır. Samimi olmayanları engellerken, ihlas ve samimiyetle çalışanların yolları açılmalı, önlerine engeller çıkarılmamalıdır.

Size yıllar önce yaşadığım bir olayı kısaca anlatmak isterim: Henüz on iki eylül darbesi olmamıştı.Askerliğimi yedek subay olarak Niksar’da yapıyordum. Niksar askerlik şubesi başkanı idim. Cumartesi, pazar günleri sivillerimizi giyer çevre ilçelere gezmeye giderdik. Hemen, hemen her ilçedeYd. Sb.Okulunda, Balıkesir’de beraber okuduğumuz arkadaşlarımız vardı.Bir hafta sonu Niksar’ın taksi durağına gittim. Oradan Erbaa’ya gidecektim. Hava biraz soğuktu. Pardösü giyiyorduk.Durakta araba yoktu. Benden başka üç arkadaş da araba bekliyor ve kendi aralarında konuşuyorlardı. Selam verdim. Bende onlar gibi araba beklemeye başladım.

Anlaşılan üçü de bir şeyhe bağlı müritler idi… Herhalde yeni mürit olmuş bu insanlar heyecanlı, heyecanlı bir şekilde birbirlerinebir şeyler anlatıyorlardı.Biri diyor ki;geçen gün bir uçak havadaarızalandı düşecekti. Bizim şeyh ona bir teveccüh etti. Uçak düzeldi ve yoluna devam etti. Düşmekten kurtuldu. Bir diğeri dekışın bir otobüs yoldakara saplandı. İçinde bizim şeyhe bağlımüritlerden biri vardı. O mürit; medet ya şeyh! diye iltica edince,onun için şeyh teveccüh etti. Otobüs kardan kurtuldu.Herkes sıkıntısız yoluna devam etti” diyordu.

Herkes şeyhinin bir kerametini (!)anlatıyordu. Üçüncü kişideyer adı vererek uçurumdan aşağı yuvarlanan otobüsü şeyhinin kurtarıp düzgün yola çıkarttığı, kimsenin burnu kanamadan yoluna devam ettiğini böylecede şeyhlerinin kerametini anlatıyorlardı. Ben yanlarına yaklaştım.Kendilerine dedim ki, “Siz üç kişisiniz. İsterseniz beni dövebilirsinizde. Bakın bugün benim diyen bir hocaefendi, Peygamber Efendimizin(s.a.s) katıldığı savaş ve gazaları ezberden sayamaz. Eğer bu işler sadece dua ile halledilecek olsaydı; Hz. Peygamber Efendimiz(s.a.s)oturduğu yerden dua eder, zahiri esbaba tevessül etmezdi. Savaşlara, gazalara katılmazdı.Zorlukları peygamberimiz (s.a.s) böyle hallederdi.Ancak biliyoruz ki, peygamberimiz bizzat maddi tedbirler alır,çalışır,sonra Rabbine iltica eylerdi.Siz böylece akıl, mantık dışıkerametler anlatarak hocanızı yüceltmiyor onu aşağılıyorsunuz…. Zor duruma bırakıyorsunuz.Elbetteki evliyaullahın kerameti vardır. Ancak sizin dediğiniz gibi keramet olmaz. Hiçbir veli kul,böyle keramet göstermeye kalkmaz.Bunlar uydurma şeylerdir… Sizin şeyhiniz gerçekten bir Allah dostu ise asla! bu gibi sözlerin sarfedilmesine zatenizin vermez….Bu gibi beyanlara itibar etmez.Adamlarbanasadece haklısınız beyefendi dediler.Sivil olduğum içinbenizaten tanımadılar.

İşte değerli kardeşlerim;

Ne yazık ki,ülkemizde bu tip sahte şeyhler ve sahte müritler bir hayli çoktur.Nerede ise her köşe başında bir mürşit veya şeyh ve sayısız müritler bulunmaktadır.(Çoklarının şer’i bilgilerden, gerçek manada İslam’ın ve imanın şartları hakkında bilgileri de yoktur. Doğru dürüst bir Fatiha-ı Şerife’yi bile okuyamazlar. Bunların birçoğutarikat adınafarz,vacip, sünneti bırakarak bidatlerle uğraşıyorlar.)

Tamda konumuza ışık tutacak milli şairimiz Mehmet Akif’in bir şiirine yer verelim:

“Sofuluk satıyorsun elinde boy tesbih

Çevrende dalkavuklar, tapınır la-teşbih!

Sarık cübbe ve şalvar; hepsi istismar, riya

Şekil yönünden sanki;Ömer’in devri güya!

Herkes namaz oruçta;Hepsi sözünü dinler

Zikir Kur’an sesinden, yerler ve gökler inler!

Habu din, iman, takva; İnanınki hepsi yalan

Sen onları kendine taptırırsın vesselam!

Derdin davan sadece,hep nefsi saltanatın

Şimdilikputu sensin,Tapılan menfaatin!

Hey kukla kafalı adam, dinle sözümü tut

Bunların dilinde Hakk; amakalbi dolu put!...

Burada en büyük görev Diyanet İşleri Başkanlığına düşüyor. Diyanet’te mutlaka bir birim oluşturulmalı, ülke çapında dine hizmet eden bütün cemaat,dernek, vakıf,tarikat ve meşrepler o şemsiye altına alınmalı mutlaka, ama mutlaka sahtekarlar temizlenmelidir.Bu temizlik yapılırken gerçek hizmet ehline kesinlikle zarar verilmemelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kutsal bir hizmet görevineatanmış bulunan muhterem Ali Erbaş beyefendinin Diyanet’te yapacaklarıçok!... İşler vardır. Anlatmaya gayret ettiğim bu konudakanaatimce çok,çok önemlidir. Umarım nazarı itibar alınır da konu üzerine ciddi ve samimi şekilde bir çalışma başlatılmış olur.

Muhterem başkanımızın bu konu üzerine de eğilmesini bekler, yeni görevinde başarılar dileriz.Cümleniz Mevla’ya emanet olunuz..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23