• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Kadınlar Yozlaşmaya Annelik Yapıyor

03 Ağustos 2017
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

“Erkeklerin gevşekliği kadınların aşırı gevşekliğiyle başlar.” (Jean Jack Rousseau)

Maçka parkındaki bir güvenlik görevlisinin kıyafeti dolayısıyla bir bayana sözlü müdahalesi basında çok konuşuldu. Bu müdahaleye karşı bazı geleneksel-modern kadınlarca  “kıyafetime karışma” kampanyası düzenlendi. Ve kampanya giderek tam da kendisinden beklendiği gibi bir “erkek” düşmanlığına dönüştü. Kampanyayı tasarlayan üst akıl erkekleri hedef göstermek için kıyafet skandalını kadın cinayetleriyle, tecavüz vakalarıyla, çocuk istismarlarıyla kasten ilişkilendirdi.

Bu yolla erkeklerin “kaba, barbar, düşüncesiz, duygusuz, gözü dönmüş cani” olduğuna dair bir algı oluşturulmak isteniyor. Bazı “kadın”lar ezildiklerini, özgürlüklerinin gasp edildiğini söyleyerek hem tartışmanın uzun geçmişine atıf yapıyor hem de kıyafet ile ilgili tezlerini güçlendiriyor. Erkeklerden sırf erkek oldukları için kendilerinden utanmalarını, ya özür dilemelerini ya da itaat etmelerini bekliyorlar. O kadar ki kampanya dolayısıyla söylenenleri dinleyen bir kişinin erkeklerin insanın en bayağı formu, kadınlarınsa insanüstü bir şey olduğunu sanması işten bile değil.

Olayın bir başka boyutu ise meselenin basında nasıl el alındığı…

Tartışmalar esnasında gördük ki kampanyacı kadınların kullandığı mağdur ama saldırgan dili benimseyerek kadınları pohpohlamaya meraklı erkek yazarların sayısı hiç de az değilmiş.  

Çok görmemek gerekiyor… Bizde toplum “kadın” konusunda hatırı sayılır bir iki yüzlülük içinde.

Ayşe Arman mesela… Olayları bahane ederek Hürriyet’teki köşesinde hiç çekinmeden:  “Belki de bizim, erkekleri adam etmemiz gerekiyor bu ülkede. Belki değil öyle. Belki de yaşanan sorunların kaynağı erkeklerdir, kötülüğün babası erkeklerdir!” diyerek olayın nasıl erkek düşmanlığına evrildiğine güzel bir örnek veriyor.

Acaba gerçekten öyle mi?

Kötülüğün kaynağının erkekler olduğuna dair bu iddia doğru mu?

Tüm sosyolojik araştırmalar son 40 yıldır Türkiye’de toplumsal kültürü belirleyen en önemli faktörlerin başında televizyonun geldiğini söylüyor. Televizyonun ürettiği popüler çıktıların başlıca müşterisi ise kadınlar maalesef.

Örneğin kadını alınır satılır şekilde kimliksizleştiren, hastalıklı ataerkil kültür her gün özellikle evlilik programlarıyla topluma sunuluyor.

İlk müşteri kim? Kadınlar…

Erkekte şiddet, kadında şiddet severlik olarak tezahür eden magandalık, popüler TV dizileriyle günde en az üç saat tüketiliyor.

İlk müşteri kim? Kadınlar…

Aynı dizilerde tecavüzcüler; yengesine sarkanlar; intikam için aldatıp aşık numarası yapanlar; karısını, sevgilisini peşkeş çekenler kahraman ilan edilip gerçek hayatta göklere çıkarılıyor.

İlk müşteri kim? Kadınlar…

Yapımcıların “Dizilerin ve evlilik programlarının asıl izleyicisi kadınlar” dedikleri TV yapımlarında:

 İstediğini zor ve şiddet yoluyla almak erkek iktidarının biricik alameti olarak gösterilirken…

Kadının duygularını hiçe saymak öğretilirken…

Şiddet, zorla sahip olma hatta tecavüz sevgi bahane edilerek meşrulaştırılırken…

Kadınlar pamuk prenses gibi güzellik dışında hiçbir özelliği olmayan bir türmüş gibi tasvir edilirken…

Kadın metalaştırılıp cinsel bir nesne gibi sunulurken…

Avuçları patlarcasına alkışlayan, reytingleri zirveye taşıyan kim?

Kadınlar…

Aynı televizyon yapımlarında duygusal, düşünsel, fiziksel her tür şiddete gönüllüce boyun eğme, kadınsılığın bariz göstergesi kabul edilirken…

Romantik dizilerde kadınlar karşılarına esas oğlan çıkana kadar kimliksiz, şahsiyetsiz yaşayan biri olarak resmedilirken… 

Magazin programlarında kabalık müptelası mazoşist kadınlar “Erkek dediğin” diye başlayarak magandalığa, maçoluğa, boş kafalılığa övgüler düzüyorken…

Sadık izleyici kim?

Kadınlar…

Bu programların sunucuları kim?

Kadınlar…

Bu dizilerin senaristleri kim?

Büyük ölçüde, kadınlar…

Magazin programlarında, eşinin müstehcen sahneleri ile ilgili  yorum yapan kocalara…

Sevdiği kadını sere serpe dolaştıranlara…

Kıskançlık yapmayı geri kafalılık olarak görenlere…

Gömlek değiştirir gibi sevgili değiştirenlere…

Sevdiğini “kolundan tuttuğu gibi” mekandan çıkaranlara…

Eşine gösterdiği şiddeti ballandıra ballandıra anlatmaktan çekinmeyenlere…

Cahilliklerine, ucuzluklarına, kültürsüzlüklerine, görgüsüzlüklerine, ilkesizliklerine, yalancılıklarına bakılmadan,

Adam diyen,

Gerçek erkek diyen,

İdeal adam diyen kim ?

Maalesef kadınlar… 

(Elbette yalnızca kadınlar değil ama ağırlıklı ve daimi olarak kadınlar…. Çünkü tüm istatistikler dizi ve magazin izleyicisinin büyük ölçüde kadınlar olduğunu ortaya koyuyor.)

 Sokaklarda “kıyafetime karışma” diyerek erkek düşmanlığı yapanların ekranlardaki kadın aşağılamalarına karşı “kadınlık onurumuz” diye ayaklandıklarını hiç gördünüz mü?

Evlilik programlarında kadınların kendilerine güçlü(!) sponsorlar aramasını kınayan, “Kadın, daha fazla para verenin sahip olacağı bir mal değildir.” diyerek sokaklara çıkan bir kadın oluşumu duydunuz mu?

Dizilerde tasvir edilen kadınları görüp “Kadın resmettiğiniz gibi asalak, cahil, onursuz, bomboş bir hayatı olan, işe yaramaz bir varlık değildir, bu tablo kadın haysiyetine hakarettir!” diye sesini yükselten bir kadın oluşumuna rastladınız mı?

Sevdiği kadını bile kıskanmayan, hiçbir prensibi, meziyeti olmayan, kafası güneş gözlüğü takmaktan başka bir işe yaramayan şahısları ‘adam’ diye karşımıza çıkarmayın.” diyen bir kadın platformuna denk geldiniz mi?   

Hayır!

Öyle anlaşılıyor ki “kıyafetime karışma” diyen bazı kadınlar için kıyafetleri onurlarından daha öncelikli.

Kadınlar toplumdaki yozlaşmış kültürden şikayet ediyorlar ancak TV ve internetteki tercihleriyle maganda kültürünün hem hamisi hem de kurbanı oluyorlar. Cehalet, bayağılık ve tacizi ekrandaki bir oyuncuda beğeniyor, reytingle destekliyor ancak sokakta rahatsız edici buluyorlar.

Mevcut  tartışmalar kadın özgürlüğü üzerinden erkek düşmanlığına doğru ilerliyor, çünkü aile hedef alınıyor. Ev işi ve doğurmak gibi şeyleri bayağı gören, erkeği düşman belleyen bir kadın tipi yaygınlaştırılmak isteniyor.

Gerçek, samimi bir şikayet söz konusuysa eğer öncelikle kadınların tüm toplumu şekillendiren medyaya ilişkin tercihlerini insani standartlara oturtmaları gerekiyor. Ve kural tanımaz şarlatanları kral haline getirmekten vazgeçmeleri… Çünkü kirliliğin bütün topluma yayıldığı en önemli mecra burası.   

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23