• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

İdeolojik Eğitimle “Fikri Hür” Nesiller Yetişir Mi?

26 Temmuz 2022
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

                Sınav sorusunda diyor ki: Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün “Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum” şeklindeki hitabında Türk askerinin hangi yönünün canlı tutulması amaçlanmıştır?

                Soru, Açık Öğretim 9. sınıf Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi sınavında çıkmasa problem yok aslında. Yani bir tarih sorusu olarak anlamlı olabilirmiş. Adam soruyu görüp köpürmüş. Haksız da sayılmaz. "Böyle din dersi sorusu mu olur?" diyor. Olmaz tabii. Ama abicim, Milli Eğitim dediğin sistemin ne olduğunu iyi anlamak lazım şaşırmamak için.

                 "Milli Eğitim Temel Kanunu Madde 2, "Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı;…”

                Genel amacı öğrencileri eğitmek değil de, ‘Atatürk ilke ve inkılaplarına göre eğitmek’ olan, tepeden tırnağa ideolojik bir eğitim sisteminin din sınavında "bu soru" sorulur elbette, şaşırma!

                Memlekette ne rezalet olsa, konuyu dine getirip "Bu kadar din dersi verildiğine ve rezaletler bitmediğine göre din dersleri gereksiz” çıkarımı yapan düşük IQ’lu kesim utanır mı acaba?

                İnkılap, Edebiyat, Türkçe, Geometri, Felsefe, Tarih, Coğrafya’dan sonra din dersinde de Mustafa Kemal öğretirsen, çocuklar “o dersleri” öğrenemedikleri gibi dini de öğrenemezler. Sonra saçma çıkarımlar yaparsın…

                Hem haftada bir iki saatle, yüzeysel ve magazinsel bir müfredatla değil İslam’ı, Tom Cruise’un bilim kurgu tarikatı Scientology’yi bile eni konu öğretemezsin…

                Zaten amaç, ta en başından beri, öğretmek değil, öğretiyormuş gibi yapmak.  Soran olursa “var” demek.

                Tevhid-i Tedrisat kanunu çıktığında güya amaç “sadece eğitimdeki ikiliği kaldırmak”tı. Fakat kanun kabul edildikten kısa süre sonra Eğitim Bakanı Vasıf Bey, “Eğitim bakanlığının elindeki ilkokullarda meslek dersi okutulamayacağını, bunun da öğrenimin birleştirilmesine aykırı olduğunu öne sürmek” gibi fantastik bir gerekçeyle medreseleri kapattı.   

                Aslında kanunun gerekçesinde herhangi bir öğretim kurumunu kapatmaktan bahsedilmiyordu. Hatta Kanunun 4. maddesinde, “yüksek din mütehassısları yetiştirmek üzere bir İlahiyat Fakültesi tesis edileceği ve imamet-hitabet gibi hizmetleri yerine getirecek memurların yetişmesi için ise ayrı mektepler açılacağı” ifade ediliyordu. “Ayrı” ifadesinden yola çıkarak insanlar müesseselerin devam edeceği sonucunu çıkarıyorlardı ama kanun öyle yorumlanmadı idareciler tarafından. Medreselerin kapatılacağını düşünmeyen mebuslar şaşırdılar bizim sınav sorusuna şaşıran abi gibi… Hatta Antalya mebusu Rasih Kaplan “Tevhid-i Tedrisat ilga-i tedrisat demek değildir” diye hafiften celallendiyse de fayda etmedi… Süreç içinde önce medreseler, sonra İmam Hatipler kaldırıldı. Aşama aşama sıra din dersinin kendisine geldi. 

                (Bu arada medreseler, kanunla değil, eğitim bakanlığının genelgesi ile kapanıyor, bu konu üzerinde durmak gerek.)         

                Mesela 1924 yılında medreseler kapatılınca Medrese-i Süleymaniye’nin yerine Darülfünun’da bir İlahiyat Fakültesi açılıyor. 285 öğrenci ile öğretime başlayan İlahiyat Fakültesinde öğrenci sayısı 1933’te 20’ye kadar düşüyor. 

                Çünkü 1924 yılında orta öğretimden Arapça ve Farsça dersleri kaldırılmış!  İmam Hatip mezunları da lise mezunu sayılmadığı için Üniversiteye gidemiyorlar… Yani onu besleyen kanallardan mahrum bırakılıyor ilahiyat okulları. Devletin din ve din adamlarıyla ilgili olumsuz propagandasına, ilahiyat mezunları için istihdam alanları olmaması da eklenince okulların sonu geliyor. İmam hatip okulları da benzer bir akıbete uğruyor…

                28 Şubatta da görmüştük bunu. Kemalist bürokrasi İHL öğrencilerine “katsayı engeli” çıkartarak üniversiteye girişlerini dolaylı yoldan engellemişlerdi. E bu da okulların öğrenci sayısını önemli ölçüde düşürmüştü. Sonrada çıkıp “Halkın İmam Hatiplere ilgisi azaldı” diye manşetler atmışlardı gerine gerine…

                Taktikleri cumhuriyetin ilk yıllarından alıyorlardı…

                1924 yılı sonrasında ilkokullarda haftada iki saat olmak üzere din dersi yer alıyordu. 1926’da din derslerini üçüncü sınıftan itibaren vermeye başladılar ve ders saatini haftada bir saate indirdiler. Ardından Maarif Vekaleti 1929 tarihli kararı ile ilkokullarda öğrencilerin “din derslerinden imtihana tabi tutulmayacaklarını” ilan etti. Yani dersi dinleseniz de olur dinlemeseniz de, demek istediler… 1930 programında ise yalnızca 5. sınıf öğrencilerine, o da ebeveynleri isterse, haftada yarım saat verilen bir ders haline getirildi din dersi. 1933’teyse din dersi, ilkokul müfredatından tamamen çıkarıldı. Sonra “Halk inkılapları benimsediği için muasır toplumlar gibi din ile irtibatını kesiyor” dediler… 

                Yine 28 Şubat döneminde Kemalist bürokrasi aynı yöntemle sekiz yıllık eğitim kararı alıp, hafızlık müessesine büyük bir darbe indirmişti.  Çünkü öğrenciler 8. sınıfı bitirmeden hafızlık için Kuran Kursuna gidemeyeceklerdi. 15 yaşına gelmiş koca adam da hafızlık yapamayacağından, Kur’an Kursları kendiliğinden kapanacaktı. Böylelikle halk İmam Hatip’ten sonra Kur’an Kursları’ na olan ilgisini de kaybedecekti!!!

                               1928’de Milli Eğitim Bakanlığının yayınladığı bir genelgeye göre ortaokullarda dersi pazartesi öğleden sonra boş bulunan bir saatte isteğe bağlı olarak yapılabiliyordu.Fakat 1930 programında ortaokullarda din dersi seçmeli olarak da yer alamadı, tamamen kaldırıldı! Halkın din eğitimine ilgisi giderek azalıyordu(!)

                İlk ve orta okulda öğrencilerin yeterince din dersi görmüş olduklarını düşünmüş olacaklar ki 3 Mart 1924’te kabul edilip 6 Mart’ta yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu çerçevesinde liselerde din dersi yada din ile ilgili herhangi bir derse yer verilmedi.

                Neyseki sonra Erdoğan katsayı engelini de, başörtüyle okuma engelini de, hafızlık önündeki engelleri de kaldırdı. İnşallah Milli Eğitim’in bu kökleşmiş ideolojik yapısı da değişecek. Temennimiz bu!

                Biz, cumhuriyeti Kur’an kadrolar din karşıtıydılar dediğimizde Kemalist gerici, tarihten haberi olmadığı için, hem aksini iddia ediyor hem de bize küfrediyor. Öyleydiler, o yüzden hiçbir serbest seçime girmediler. O yüzden muhalefete tahammülleri yoktu. Sandıktan çıkmayacaklarını biliyorlardı çünkü. “Yemliklerden” beslenen şehirlerdeki küçük bir kesimi saymazsak halk onlardan kurtulmanın yollarını arıyordu. Bu yüzden, bir kaç aylık Serbest Cumhuriyet Fırkası denemesinde, İzmir’de, Ali Fethi Okyar’ın ayaklarına çocuğunun cesedini koyan baba: “İşte size bir kurban, başkalarını da veririz! Yeterki bizi bu zalim mutemetlerin elinden kurtar” diye ağlayarak yalvarmıştı on binlerce İzmirlinin önünde.”*

                Kemalist yobaz bunları bilmediği için ağzını açar açmaz küfre başlar. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’a karşı her defasında neden mağlup olduğunu da anlayamaz. Sonra çıkarım yapmaya devam eder, “Rezaletler arttı. Demek ki din derslerinin bir anlamı yok, hepsini kaldırmalı! ”

                Bkz. Samet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, s.57     

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Recep SARIKAYA

Elinize kaleminize sağlık...

Osman Kara

Yazik 20 yildir yapilan egitimdeki htalari yazssana...Hani hakki soylemek ...ne oldu..dilin mi kurudu ...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23