• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Haddini Bil Avrupa, Yoksa…

21 Mart 2017
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Prensip olarak Avrupa’ya haddinin bildirilmesine karşı değilim. Bilakis, bunun ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Hatta, şu Hollanda olayları dolayısıyla Hükümetin tepkisini yeterli bulmayıp kahvehanelerde, sokaklarda ateşli bir şekilde dillendirilen “Avrupa’yı Fetih” meselesine ise gecikmiş bir olgu olarak bakıyorum.

Ne de olsa kolektif bilinçaltımızda hala hazmedemediğimiz Osmanlı bozgununun dinmeyen uğultuları var.

AVRUPA TÜRKLERİN ARZ-I MEV’UDUDUR

Avrupa, tarih boyunca bir bakıma Türklerin arz-ı mev’udu olmuştur.

Eiffel kulesini minareye, Köln katedralini de Ulu camiye çevirmek… Bir örneği Ayasofya’da tecessüm eden bu köklü tutku, anlaşılan o ki bugün bile başımızı döndürüyor.

Bu tutku, Hollanda krizinde olduğu gibi her milli meselede gizlendiği yerden çıkarak bilincimizi ele geçiriyor, sözlerle yetinmiyor, rövanş istiyor. 

Uzun süredir sosyal medyanın tek gündemi işte bu tarihi Avrupa karşıtlığı.

Kahvehanelerde, otobüslerde, lokantalarda herkes, Avrupa’yı var eden temel değerlerin yozlaştığından; insanlara yeteri kadar değer verilmediğinden, demokrasideki çifte standartlardan, insan hakları konusundaki samimiyetsizlikten, kadın erkek ilişkilerindeki yapaylıktan dem vuruyor.

Söz konusu Hollanda olayları ise halk tarafından bunun bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Bu konuda adeta bir ağız birliği var…

Kahvehanelere göre Avrupa, ikiyüzlü.

Otobüslere göre, sahtekâr.

Berberlere göre, soykırımcı.

Altın günlerine göre, yayılmacı.

Sokağa göre Avrupa çöküyor.

Köşe yazarlarımıza göre çürüyor.

Siyasilerimize göre, gün gün,

peyder pey,

uzuv uzuv, intihar ediyor.

AVRUPA NASIL FETHEDİLİR? 

Elbette Gedik Ahmet Paşa’nın 1480’de Otranto’da gerçekleştirdiği türden bir fetih harekâtı zamanın ruhuna ters.

Libya’nın devrik lideri Muammer Kaddafi “Müslümanlar Avrupa’da her geçen gün çoğalıyor, bu yüzden Avrupa’yı fethetmek için ateşli silahlara ihtiyacımız yok.” demişti.

Nitekim şimdi benzer stratejileri devlet büyüklerimiz de meydanlarda dillendiriliyor.

Belki de“kültür” ihraç ederek bu köhnemiş toplumu içerden yıkmalı, Avrupa’da, tıpkı yakın zamanda Anadolu da olduğu gibi bir kültür cenneti inşa etmeliyiz.

TV izleme konusundaki şampiyonluğu hiçbir millete bırakmayan yurdumun güzel insanları yurt dışında yaşayan soydaşlarımızı bu konuda örgütleyebilirler mesela.

Soydaşlarımız toplu TV izleme seansları düzenleyerek Avrupalı komşularına Türk yayımlarını izleme ayrıcalığını aşılayabilirler. 

Bu sayede Luxemburg’da,  Paris’te, Amsterdam’da,  yerli kanal ve yapımlar reyting kaybeder ve milli programlarımız prim time kuşağına hâkim olur.

İZDİVAÇ PROGRAMLARI İSVEÇTE

Kısmetse Olur, Evleneceksen Gel gibi geleneğimizden damıtılmış programlarla Avrupa surlarını dövmeye başlayabiliriz…

Ve izdivaç programlarıyla Avrupa’da kadın ve aile konusundaki şiddetin, yozlaşmanın, baskıların defterini düreriz.

Avrupa’ya günde ortalama beş buçuk saatlik TV izleme alışkanlığımızı şayet kazandırabilirsek aile kurumumuzun mayasını transfer edip onları asimile edebiliriz.

Medar-ı iftiharımız Acun Ilıcalının tekmil programlarıyla çıkartma yaptığımızdaysa, amansız kuşatmamız tamamlanmış olur.

Bu kez müzikten spora, yarışmadan magazine kadar envai çeşit Avrupai hastalığı cerahate neşter vuran doktor gibi bertaraf ederiz.

 MARDİN YÖRESEL KIYAFETLERİ ŞANZELİZEDE

Yine Acun imzalı “İşte Benim Stilim”le Dolce Gabbana, Prada, Christian Dior, Pierre Cardin gibi şeytani moda ikonlarını tepetaklak edip mazbut, mahcup ve izzetli Anadolu kadın giyimini Şanzelizelere taşıyabiliriz.   

Ardından, kahvedeki amcalarımızın, altın günündeki teyzelerimizin on yıllardır sabırsızlıkla beklediği öldürücü darbenin zamanı gelir ve dizilerimizi harp sahasına süreriz.

Akşamlarımızın vazgeçilmezi birbirinden meziyetli TV yıldızlarımız, adeta Anadolu’yu manen fetheden alperenler gibi kültürleriyle, nitelikleriyle artık Avrupa semalarını da süslerler. 

Hastane, hapishane ve Yalı arasında, iki kadın bir adam ve yahut tam tersi bir eksende seyreden hanım ağalı, mafyalı; “cesur” ve zekice dizilerimizle değer yargılarımızı küstah Avrupa’nın kalbine zerk edebiliriz.

Dünyalarını bir kanser gibi saran lüks, kibir, görgüsüzlük, müstehcenlik dolu yayımların şerrinden kurtarabiliriz zavallıları.

Böylelikle İsveçliler sabileri ekran önünden almak istemeyecekler ve

Norveçli çocuklar soylu karakterleri, erdemli şahsiyetleri,  dizilerimizden öğrenmiş olacaklar ki bana sorarsanız o güzelim Norveç eğitim sistemine bile lüzum kalmayabilir.

Nihayet Avrupa’daki her hane mevcut Kültürümüzle ışıyacak…

Musikilerinden Serdar Ortaç’lar

Beyaz Perdelerinden Recep İvedik’ler

Televizyonlarından Acun’lar

Raflarından Hikmet Anıl’lar taşacak...

Ve zorunlu olarak kinci bir aydınlanma çağına girecekler…

Kültürel yayımlarımızla, Avrupa’da nasıl bir nüfus yetiştireceğimizi hayal edin…

Fetih dediğiniz, ruhları fethetmekten başka nedir ki zaten…

Bir kere insanı değiştirecek fitil ateşlenmeye görsün. Ardından kaçınılmaz olarak trafikleri, ekonomileri, eğitim sistemleri değişecek; sosyal hayat bir inkılâba uğrayacak ve modern kültürümüzün güneşi nihayet Avrupa karanlıklarını da aydınlatacak… 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23