• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

Çukur'dan Çukurluğa Devam

23 Şubat 2018
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Çukur, pazartesi günlerinin en çok izlenen dizilerinden biri.

Okul önlerinde torbacılık yapanlar…

Trafikte makas atarak herkesin canını hiçe sayanlar…

Saygınlık kazanmak için gözünü kırpmadan cana kıyanlar…

Hapçılar, kadın satanlar, uyuşturucu pazarlayanlar, aklından zoru olanlar, haraç alanlar, gaddarlar var ya…

Hani gördüğünüzde yolunuzu değiştirmek istediğiniz uğursuz, nursuz insanlar…

İşte Show TV ekranlarındaki Çukur, bu tipleri evinizin tam orta yerine getiriyor her pazartesi günü.

Dizi adeta bir kötü insanlar galerisi…

İzlediğim en rahatsız edici, en küçük düşürücü sahnelerden birineyse bu hafta imza attı dizinin yapımcıları…

Amacı mizah yapmak olan komediler hariç Türk polisinin bu sahnedeki gibi aşağılandığına şahit olmamıştım.

Yüz bin dolarlık Hummer ciple dolaşan ve ucuz Hollywood filmlerinden fırlamış bir polis komiseri, bir trafik polisini hem de alay ede ede Digor’a sürmekle tehdit etti dizide.

Neden?

“Eşek kadar kırmızı Hummer’la dolaşan” amiri tanımayıp çevirdiği, yani Türkçesi, görevini yaptığı için…

Seyirci bu sahneden çok rahatsız oldu.

“Polis görülmedik bir şekilde aşağılanıyor!” dendi…

Dizinin gösterilmesinden sonra sosyal medyada kıyamet koptu.

Sonuç olarak dizinin yapımcıları vaziyeti toparlamak için alelacele bir özür sahnesi çektiler.

Bu durum ortaya koyuyor ki:

1)Dizinin yapımcıları çektikleri hiçbir sahneye inanmıyorlar. Çektikleri şeyler bir bilincin, birikimin değil, şuursuzluğun, şehvetin eseri… Yazıp çektiği şeyin haklılığına inanan insan yaptığının sonuna kadar arkasında durur, yanılıyor muyum? Burada tam tersi oluyor. Tabiri caizse hemen geri vites yapılıyor. Hep söylendiği gibi yeni dünyada çıkardan daha önemli bir parola yok…

2) Rolüne inanan bir oyuncu birkaç gün arayla birbirine taban tabana zıt sahneleri nasıl çeker? İnanmadığı o sahneleri çekmeyi nasıl içine sığdırabilir? İşin içinde para olunca sığdırılıyor maalesef…

3) Hep söylüyoruz, “Tüm dizilerin en büyük yıldızı, en büyük patronu seyircidir… Seyirci olmadan hiçbir dizi var olamaz.” diye.

Dizideki sahneye öyle bir tepki gösterildi ki yapımcılar, kanal yöneticileri anında paniklediler. Çünkü seyirci bir kere nefret etti mi mesele çığ gibi büyüyebilir…  Seyircinin gönlünü almak için hemen bir özür sahnesi çektiler. Demek ki seyircinin inanılmaz bir gücü var ve bu güç tüm sektörü ayakta tutan tek şey.

4) “Dizileri bu kadar ciddiye almayın, izleyip geçiyoruz işte ne var ki?” diyenler bir kez daha yanıldıklarını anlamışlardır umarım. İnsanlar dizileri izlemiyor o dizilerin gerçekliğinde yaşıyorlar. Sokak o insanlarla dolu. Öyle olmasa kim umursardı “polise” olanları? Dolayısıyla diziler fena halde gerçekler ve izleyici üzerinde sanıldığından çok, çok daha fazla etkililer.

O halde sormak lazım:

Dizilerde anne ve babalığa, karı koca ilişkilerine, aile kurumuna, akrabalık bağlarına, geleneğe ve dini değerlerimize sürekli saldırılıyor. Aynı o polis amirinin yaptığı gibi popüler kültür de diziler yoluyla kadim değerlerimizi aralıksız aşağılıyor.

Peki aile kurumunun, toplumsal ahlakın, aziz değerlerimizin polis teşkilatı kadar değeri yok mu seyirci gözünde?

Varsa nasıl sessiz kalınabilir şu ekranlarda olanlara?

Bu ekranlar Müslümanların ekranları mı gerçekten?

Polis sahnesinden dolayı geri adım atan, özürle gönül almaya çalışan o yapımcılar seyirci şiddet, cinsellik ve kötülük hikayeleri için de tepki gösterdiği takdirde gereğini yapmak durumunda kalacaklar. Başka çareleri olmayacak çünkü. Çünkü, seyirci en büyük güç… Ama bunun farkına vardığında değil… Bu nedenle ekranların bu kadar rezilleşmesinin asıl sorumlusu RTÜK ya da  yapımcılar değil. İzlediği şeylerden rahatsız olmayan, olsa da tepki göstermeyen, ayağa kalkmayan, çevresini uyarmayan, izlememe silahını kullanmayan seyircinin bizzat kendisi.  

SEN ANLAT KARADENİZ’DE YİNE SKANDAL!

Yoğun ve sert şiddet sahneleriyle meşhur Sen Anlat Karadeniz son bölümüyle bizi yine hayretler içinde bıraktı. 12 saatte YouTube üzerinden bir milyon kez izlenmesi değil bizi hayrete düşüren.

Çok ama çok ürpertici bir psikopatlık gösterisini, kahramanlık hikayesi şeklinde ekranlara taşıması…

Hatırlayacaksınız, “Çocuk Tecavüzlerine Karşı Seferberlik Çağrısı” yazımızda 3 gün önce Balıkesir’de gerçekleşen korkunç bir katliamdan bahsetmiştik.

Katil, av tüfeğiyle evlenmek istediği kızın evine baskın yaparak 3 kişiyi öldürmüş ve 4 kişiyi yaralamıştı. Katliamın ardından cep telefonunu çıkararak olay yerinin görüntülerini soğukkanlılıkla kaydetmiş sonra da bu görüntüleri paylaşmıştı.

****

Bu olayın Sen Anlat Karadeniz ile şöyle bir bağlantısı var. Bu haftaki bölümde güya iyi olan karakter Tahir, kötü karakter Vedat’ı iki yerinden vurdu. Vedat iniltilerle yerde yatarken, Tahir cep telefonunu çıkarıp sanki beğendiği bir objenin fotoğrafını çeker gibi sakince, kanlar içindeki Vedat’ın fotoğraflarını çekti. Bu sahnenin Balıkesir’de işlenen tüyler ürpertici canilikten hiç ama hiçbir farkı yoktu. Aynı canilik ve aynı sadistçe yaklaşım… Üstelik çocuk ve gençlerin ekran başında olduğu bir saatte. Balıkesir’deki katliamın faili, vahşi eyleminden ve eylem sonrası çektiği videoda zerre pişmanlık duymadan gevrek gevrek konuşmasından dolayı duyarlı insanlar tarafından günlerce lanetlendi. Ama dizideki eylemi yapan kişi kahraman ilan edildi.

Çünkü dizide aynı psikopatça eylemi, insanlara örnek olarak gösterilen, kadına şiddete çözüm olarak sunulan dizinin en iyi adamı gerçekleştirdi.

Düşünün dizinin en iyi karakteri bile böyle…

****

Ülkemiz her gün şiddet haberleriyle sarsılırken, bu sahnenin hizmet ettiği korkunç arka planı görmezden gelen Osman Sınav’a ve dahi dizinin yapımcılarına şunları sormak hakkımız…

Balıkesir’deki katliamın daha dumanları üstünde tütüyorken, bu sahneyi yayımlamak, bu “sadist eylemi” onaylamak anlamına mı geliyor?

Şayet onaylanmıyorsa, bu tip örnek oluşturabilecek bir sadist eylemi, erkeklere örnek olarak lanse edilen iyi karaktere işletmeniz hangi amaca hizmet ediyor?

Bu sadist gösteriye özenilmesinden, önümüzdeki günlerde vurulan insan görüntülerinin sosyal medyada yayımlanabilecek olmasından hiç mi endişe edilmedi? 

Korkunç fiilin aynısını iyi bir karaktere işletmek suretiyle bu tüyler ürpertici vahşet kanıksatılmak mı isteniyor?

Daha önce yönettiği Kurtlar Vadisi’ndeki Polat Alemdar karakteriyle kafa kesmeyi “gerçekçilik” adına normalleştiren sayın yönetmen, bu iyi karakterin(!) eylemiyle de benzer bir şey mi yapmak istiyor?

Bu konuda, dizinin sorumlularından cevap beklediğimizi buradan ilan ediyorum. Olması muhtemel “vakalara” karşı yazmış olduklarımızın savcılıklarca ihbar kabul edilmesini talep ediyorum. Ve sükutu ikrar kabul edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Bir soruda RTÜK’e. Acaba söz konusu dizinin son bölümünde dozu iyice artan şiddet ve sözünü ettiğimiz o çok tehlikeli sahne RTÜK’ün uygulamakla yükümlü olduğu 6112 sayılı kanuna uygun mu?

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23