• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Osman Aydın
Ali Osman Aydın
TÜM YAZILARI

“Az Gittik Uz Gittik” Ve Çocuk Dostu Kitaplar

09 Eylül 2022
A


Ali Osman Aydın İletişim: [email protected]

Bizim çocukluğumuzda “Az Gittik Uz Gittik”adlı Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesini esas alarak hazırlanan belgesel gibi bir yapım vardı. Televizyon tek kanal olduğu için TRT’de yayımlanırdı. Evliya Çelebi’yi Erol Kardeseci, Küyehlanı Kurtlar Vadisi’nin meşhur oyuncusu İstemi Betil seslendirirdi. 6-7 yaşlarında izlediğim yapımın müziklerinin her biri bugün bile hafızamda capcanlıdır. Hele jeneriğinde Çelebinin mürekkebi döktüğü sahneyi gözlerimi kırpmadan ama biraz da ürpererek izlerdim diğer akranlarım gibi…  

         Yapımın formatı biraz ilginçti. Yalnızca şehirlerin tanıtıldığı gerçek görüntülere dayanan bir belgesel değildi, içinde Çelebi ve Küheylanın yer aldığı animasyonlar da vardı. Sobayla ısınan odalarda izlediğimiz, mahalli çocuk oyunlarını, tarihi yer ve eserleri çocuk muhayyilemize adeta kazıyan harika bir yapımdı. 

         Bir defa, tarihimizin bana en göre en nevi şahsına münhasır kişiliklerinden biri olan Evliya Çelebi’yi tanıyorduk yapımda, hem de Yalvaç Ural gibi bir dil ustasının anlatımıyla. Şehirlerimizi, onların tarihini, bitki örtüsünü, coğrafyasını, belli başlı yiyeceklerini, kültürünü öğreniyorduk. Evliya Çelebi sevgisi ta o zamandan içime işlemiş olacak ki, büyüyünce Kültür Bakanlığı yayınlarından Seyahatname’yi hemen bulmuş ve çocuksu bir heyecanla, sanki Çelebi’yi tanıyormuşcasına okumuştum.    

         Yapımın bir başka önemli özelliği ise Anadolu’nun her vilayetinde oynanan çeşit çeşit çocuk oyunlarını, örnek görüntüler ile bize tanıtmasıydı. Hatta hatırladığım kadarıyla bazen sunumu da çocuklar yapardı…  

         Programı izledikten sonra hemen sokağa çıkar, az önce Van’da oynandığını gördüğümüz bir oyunu İstanbul’un bir semtinde arkadaşlarımızla oynamaya başlardık. Program memleketin dört bir yanı arasında böyle sıcak bir ağ oluşturmuştu. 

         Anadolu o kadar zengindi ki her bölümde, o bölgenin çocuklarına has bambaşka oyunlar, adetler, uğraşılar görüyor, öğreniyorduk.

         Müzikleriyle, görüntüleriyle çocuk dimağımıza duru bir ırmak gibi akıyordu program. Önde Küheylan ve Çelebi, ardında biz, Anadoluyu bucak bucak dolaşıyorduk. Yeni insanlar, şehirler, mimariler, yemekler, oyunlar tanıyorduk. 

         Tek başına bir okul gibiydi program…

         Melek Ahmet Paşayı, Sivas Divriği Ulu Camiini, Hititleri, Sultan Murad Hüdavendigar’ı, İstanbul’un Fethini, Urartuları, Harput yemeklerini, kayısıyı, Selçukluları, Bayburt kalesinin tarihini, Anadolu medeniyetlerinin mimari zenginliklerini, Ordu’nun fındık bahçelerini ve Kitaro gibi müzik efsanelerinin tümünü başka hangi programda bir arada bulabilirdiniz ki?

         İşte böyle zengin ve muhtevasıyla, diliyle, tavrıyla son derece yerli bir yapımdı “Az Gittik, Uz Gittik”.

         Bizim kuşağın milli ve kültürel şuurunun oluşmasında çok etkili olmuştu program. Programın gizli kahramanı, onu milli kültürün bütün motifiyle titizlikle bezeyen Yalvaç Ural ustaydı elbette. Ural, program için iki buçuk yıllık bir ön hazırlık yaptıklarını söylemişti bir konuşmamızda.

         Muhtemelen o yıllar, TRT’nin başında Cem Duna veya Kerim Aydın Erdem’in olduğu yıllardı. Çocuk yayınları olarak kaliteli, nitelikli, öğretici işlerin yapıldığı zamanlardı. Zaten Kerim Bey, Türk Folkloruna Hizmet ödülü almış, şiir ve oyun yazan sanatkar bir bürokrattı.

         Bugünkü gençlikte kültürel aidiyetle ilgili bir eksiklik olduğu sır değil. Gençler kendi ülkelerini, şehirlerini, kültürlerini doğru dürüst tanımıyorlar maalesef. Dünyayı renkli dijital ekranlardan, sosyal medyadan ve Avrupa başkentleriyle ilgili videolardan ibaret zannediyorlar. Onlar için Harput’un Ulu Camii de, Güneydoğu Anadolu’nun “barak havaları” da yok hükmünde… Ayaklardan biri Anadolu kültürüne sağlam basmadığında, o aidiyet oluşmadığında Güney Kore markası K- Pop’un tuzağına düşmek işten bile olmuyor. 

         2008’de kurulan TRT Çocuk yerli dili kurma anlamında, yerli yapımlara alan açmasıyla büyük ve çok önemli bir boşluğu doldurdu ve bir işgali de durdurdu. Bence AK Parti hükümetlerinin kültürel olarak yaptığı en kalıcı ve etkili işlerden biri TRT Çocuk. Dolma, kuru fasulye, köfte, bayram, halay, dede-nine gibi kültürel motifler ilk kez TRT Çocuk çizgi filmleriyle çocukların gündemine girdi. Yoksa Cartoon Network gibi kültür endüstrisinin kanalları çocukların iç dünyalarını harap etmeye devam edecekti.    

         Buraya nereden geldik söyleyeyim.

         Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hazırladığı ‘Çocuk ve Genç Dostu Kitap’ listesini görünce çocukluğumuzun dünyasında derin izler bırakan yazarlar ve onların bu ülke kültürünün yaşaması adına  verdikleri zorlu uğraş geldi aklıma. Milliyet Çocuk ve Miço dergilerini çıkaran Yalvaç Ural bunların başında gelen biri mesela benim için. 45 yıllık yazarlık serüveniyle Mustafa Ruhi Şirin, Muzaffer İzgü, Gülten Dayıoğlu da çocuk edebiyatının ülkemizdeki en önemli, en velût isimlerinden bazıları…

Aile Bakanlığı, daha önce 0-6 yaş grubu için hazırladığı 472 kitaplık listesinde değişikliğe gitmiş. Yaş aralığını 0-18 olarak belirlemiş ve seçilen kitap sayısını da 1093’e çıkarmış.

Fakat ne hikmetse bu listede Mustafa Ruhi Şirin hariç diğer önemli yazarlarımıza yer vermemiş ki Şirin de zaten bu durumu kabul etmediği için kitaplarının listeden çıkarılmasını istemiş…

Türkiye’de çocuk kitaplarıyla ilgili bin kitaplık bir liste hazırlayıp, içine Tolstoy başta olmak üzere bir çok yabancı yazar da konulduğu halde; Türkçemizi en güzel şekilde kullanarak, kültürel içeriği güçlü onlarca kitap yazmış Yalvaç Ural’dan o listeye tek kitap bile almamak hakikaten anlaşılır gibi değil.

Bu listeyi kimler hazırladı, nasıl hazırladı bilmiyorum ama liste noksan olmuş. Tamam çocuk ve gençler Saint Exupéry’i, Samet Behrengi’yi ve çağdaş Türk yazarlarını da okusunlar ama Gülten Dayıoğlu’nu, Muzaffer İzgü’yü ve elbette Yalvaç Ural’ı da okusunlar. Bakanlık bu listeyi tekrar bir gözden geçirsin. Çocuk ve gençlerin aidiyet hissine ihtiyaçları var. Kültürel motiflerin ağır bastığı kitaplar da bu hissin oluşmasına yardımcı olurlar.

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Dogan

Eline saglik sayin yazar. Bende bu yaz Maraş'a gittim şairler muzesini ve 7 gūzel adamı orada o gūzel mekanda ziyaret için. Birde ne gôreyim, Orhan Pamuk. Yani hem hayret ettim hem kizdim bizimle aynı corafyanin insani olma dişinda bu adamın bizimle ortak neyi varki diye. Cikista konuşayim dedim memurlarla, coluk çocuk unutturdu bana. Birde yeni evlenen ciftlerin orada özellikle gelinin afedersiniz yari ciplak pozlar verip resim cektirmeleri bahçede. Buda ayrı bir cefaat.

Ahmet

Ali Osman Bey, yazılarınızı istifade ile okuyorum. Ama Muzaffer İzgü ve Gülten Dayıoğlu hakkında maalesef farklı düşünüyorum. Muzaffer İzgü'nün bu milletin değerleriyle ilgisi Türkçe yazmasından ibarettir. Her fırsatta "cumhuriyet kadını" olduğunu ifade eden Gülten Dayıoğlu da maalesef milletimizin derin değerleriyle örtüşmez. Ve her ikisinin de okunma sıkıntısı yoktur. Okullarda ideolojik ortakları olan öğretmenler çoğunluktadır ve en çok okutulan yazarlardandır bunlar. Gülten Dayıoğlu ilkokul kitaplarından tutun lise sona kadar bütün Türkçe kitaplarının demirbaşıdır. Ondan bir parça almak Türkçe kitabı yazarları için bir tür farz hükmündedir. Almazlarsa Türkçe ders kitabı günahı işleyecekmiş gibi korkarlar. Siz asıl hiç kimsenin okutmadığı millî mânevî değerlerimize bağlı yazarlarımızı hatırlatınız. Hasan Nail Canat, Yavuz Bahadıroğlu, Yılmaz Boyunağa... gibi. Yani biz yine derdimize yanalım muhterem hocam. Hürmetler.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23