“Vatanı satarım” diyenden, ne bekliyoruz?
Ramazan Bayramınızı tebrik ile başlayalım.
Hayırlara vesile olsun, inşaallah.
İnançlı insanlar zaten bayramın anlamını idrake çalışıyorlar..
Laikçiler ile dini istismar edip ABD kuklalığına soyunanlar da bayramı idrake gayret etseler.
Şu bayram vesilesi ile artık herkes kendisine çekidüzen verse de, kimse halkı aptal yerine koymasa.
Allah’a kulluğu öncelesek..
Kula kulluktan, ABD’ye kuklalıktan kurtulmak için gayret sarfetsek..
FETÖ’cülerin, “Ders gibi savunma” türü şişirmelerle övgüler düzdüğü ateistlerin riyakarlıklarına artık aldanmasak.
Suçlamaları; ayrıntı noktalardaki tartışmalara çekip, işin esasını gözlerden kaçırmak isteyenlere kanmasak..
Ne demek istiyorum?
FETÖ’cülerin göklere çıkardığı ateist, aynı zamanda vatan hainliğini kendi ağzıyla itiraf eden bir sapkının mahkemede yaptığı savunma üzerinden suçları örtbas operasyonu organize ediliyor..
O sapkının cümlesini bu güzel bayram gününe saygı gereği buraya tam alıntılamayacağım.
Ama özü şu:
“Kadın için vatanı satarım/Zevk uğruna vatanı satarım.”
Şimdi söyler misiniz: Bunu söyleyen insandan, vatan için ne yapmasını beklersiniz?
Kendi söylüyor, “satarım” diye..
Eeee?
Daha bu adamdan ne beklenebilir kİ?
Kaldı ki, “satma”sı lafta da kalmamış.
“Satma”yı gerçekten hayata da geçirmiş.
Şimdi laf oyunları ile “satış”ı masumlaştırmaya çalışıyor.
“Ekrem Dumanlı ile, kendisinden daha çok, Tayyip Erdoğan görüşmüş..”
Eeee?
Dumanlı ile görüşme suç ise, önce Erdoğan, sonra kendisi yargılanmalı imiş..
Hay sen aklınla bin yaşa..
Ne zekisin sen öyle..
Zekilik ne demek, asrın dahisi, dahisi!
Kısa bir cevap ile yetinelim.
Dumanlı ile 100 defa görüşse de, birisi “Selamun aleyküm.. aleyküm selam” ile yetinir.
Ona diyecek bir şeyiniz olmaz.
Diğeri 5 defa görüşür..
“Bavulu aldık. İçindekileri peyderpey kullanacağız. Biz direkt görüşmeyelim. Baransu’yu kullanalım” der, 100 görüşmeyi solda sıfır bırakır.
Önemli olan keyfiyet (içerik).. Kemiyet (sayı) değil, yani.
Ama işin daha önemli kısmına geçeyim.
Vatanı, bir kadın için satan bu Ahmet Altan’ın darbelere karşı iki değişik yüzü var.
Birirsi, Taraf gazetesinin Balyoz ve Ergenekon davalarında sergilediği “darbe karşıtı” gibi gözüken yüz..
Diğeri de, 17-25 Aralık darbe girişimi sonrasında, AK Parti’ye karşı darbe girişimini destekleyen yüz..
Anlaşılan bir kadın gösterilmiş, FETÖ’cülerin gelmesi için vatanı satmış.. Darbecilerin yanına masumları da ekleyerek tüm askeriye hedef tahtasına konulmuş.
Sonra bir başka kadına, yine vatan satılmış, hedef tahtasına AK Parti konulmuş.AK Parti’nin devrilmesi için tekrar darbeci söyleme geçilmiş.
2008 ve sonraki yıllarda sürekli darbe karşıtı söylem ile Taraf gazetesinde yayın yapılırken, 2013 sonrasında da “Darbe olacak. İç savaş çıkacak” söylemi ile darbecilere zemin hazırlanmış.
Bu ateiste 2008’de sorsaydık, “Darbenin lafını bile etmek, darbeye davetiyedir” derdi.
2013’ten sonra ise, kendisi her televizyona çıkışında iki lafının birisinde “Darbe olacak” söylemi ile darbenin zeminini hazırlamaya çalıştı.
Şimdi bu söylem değişikliğini gözlerden kaçırmak için, “Erdoğan’ın Dumanlı ile görüşme sayısı benim Dumanlı ile görüşmemden fazladır” diyor.
Sanki kendisi Başbakanmış gibi, Erdoğan ile yarışmaya kalkıyor..
Vatanı satacağını itiraf eden sapkın şu soruya cevap vermeli: “Ne oldu da, 2008’de darbe kelimesini her ağzına aldığında ‘alçak, hain’ sıfatlarını kullanmadan duramazken, 2013’ten sonraki söylemde, ‘darbe’ kelimesi Altan’ın lugatında (AK Parti’den) kurtuluş reçetesi oluverdi?”
Çağrımızı yineleyelim..
Halkı enayi yerine koymayalım.
Darbeciler arasında tercih yapmayalım.
Düşmanımızın dahi, darbe ile devrilmesine zemin hazırlamayalım.