• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Reel politik ha!

23 Kasım 2022
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Mısır’ın darbecisi Sisi ile el sıkışmak zorunda kalmasını tüm müslümanları suçlayarak eleştirmiştim..

Öyle ya..

9 yıl boyunca, Sisi ile bırakın el sıkışmayı, aynı masaya oturmayı bile reddeden Erdoğan, çakallar dünyasının kuşatması sonunda, o “fotoğraf”a mecbur kaldı ise..

Bence hepimiz suçluyuz..

İlk suçlular ise.. 9 yıl direnmeden.

Sisi darbeyi yaptığı günün ertesinde, “Bize ne Mısır’ın içişlerinden. Mursi seçilmişse seçilmiş. Şimdi indirildi. Darbe ile de indirilse.. Biz Sisi’yi kabul etmek zorundayız” diyenlerdir..

 Bunu söyleyenler, muhafazakar kesimden de olsa, sosyal demokratlardan da olsa..

İlk kınanmayı hakedenlerdir..

Erdoğan’a “Noldu noldu?” diyenler..

Ahlaklı iseler. Dürüst iseler..

Önce, Sisi’yi katliam yaptığı günün ertesinde, daha ellerini yıkamadan tebrik etmek ve Cumhurbaşkanı olarak kutlamak gerektiğini söyleyenlerdir..

Onu söyleyenler. Söyleyebilenler..

9 yılın ardından.. Çakallar dünyasının baskısı ile el sıkışan Erdoğan’a söz söyleme hakkını kazanırlar..

Bu temel girişten sonra..

28 Şubat sürecinde başörtü yasağına karşı, birlikte mücadele ettiğimiz..

Bazı egemenlerin, darbecilerin suyundan gitme, fazla sert çıkışlar yapmama tavsiyelerine karşı “İnancımızda taviz veremeyiz” dik duruşunu birlikte gösterdiğimiz Ahmet Taşgetiren abimiz..

Şimdi Karar’da yazdığından mıdır?

Başka bir sebepten midir?

Sisi ile Erdoğan’ın el sıkışmasına “Yıkıldım” şeklinde yaptığım yorumu, “Bu kafa ile daha çok yıkılırsın” modunda masaya yatırmış.

Yazıya, “-Ben o fotoğrafı görünce yıkıldım- diye yazmış bir arkadaş.” cümlesi ile girmiş..

Oysa ben kendisine ağabey gözü ile bakıyorum..

Benden tecrübeli, benden yaşça büyük, basın dünyasında benden eski bir ağabey..

O ise bize “arkadaş” demiş.

İltifat etmiş.. İltifatını alıp, kabul edelim..

Sonrasında neler yazmış, Ahmet ağabey?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, hiç kimsenin sesinin çıkmadığı 9 yıllık süreçte, “Belki bir vicdan çıkar da. Benimle birlikte hareket eder de.. Belki şu darbecileri uluslararası arenada mahkum ederiz. Belki şu vahşi batının gerçek yüzünü ortaya çıkarmış oluruz. Darbecilerin, hatta darbecilere destek çıkan sahte demokratların maskesini indiririz” diyerek sarfettiği cümleleri alt alta sıralamış, Ahmet ağabey..

Mesela? Somut örneği veriyor, Ahmet ağabey:

“ ‘Beni Sisi’yle barıştırmak isteyenler var. Asla kabul etmiyorum. Halkın yüzde 52’sinin oyunu almış Mursi’yi ve arkadaşlarını mahkum eden bir anti-demokratla aynı masaya oturmam’ demişti mesela.”

Bu cümleyi unutmuştuk (?!)..

Çok iyi oldu!

Ahmet ağabey hatırlattı..

Dahası varmış..

Biz unutmuşuz(?!)..

“ ‘Uluslararası platformlarda darbeci Sisi’yi cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğimi söyledim. Benim için Mısır’ın Cumhurbaşkanı Mursi’dir. BM’de onunla (Sisi) aynı masaya oturmadım. Oturursam kendimi inkar ederim’ demişti.”

Aaaa.

Gerçekten de, bu sözler de Erdoğan’ın idi..

Eeee?

Ahmet ağabey bunları bize niye hatırlatıyor ki?

Ben şu cümlede saklı buldum.

Ahmet ağabeyin, Erdoğan’dan aktarımları devam ediyor:

“İstanbul seçimi için meydanlara çıktığında da ‘Bu pazar günü Sisi mi diyeceğiz, Binali Yıldırım mı?’ diye sormuştu.”

Erdoğan bu cümleyi sarfetmiş..

Ahmet ağabey de, İstanbul’da Sisi’ye oy verdiği için, kahrolmuş olmalı..

“Benim oy verdiğim CHP’li adaya, Sisi nasıl dersiniz?”

Gönül koymuş Erdoğan’a..

Beklemiş. Beklemiş.

Ve el sıkışma fotoğrafı gelince..

“Tamam, şimdi intikamımı alabilirim” diye düşünmüş olmalı..

Kendisini de inkar ederek..

28 Şubat’taki dik duruşunu ayaklar altına alarak..

“Ilımlı-uyumlu-sessiz-her şeye eyvallah eden” profile atlatmış kendisini..

Çelişkilere düşerek.

Kendi düşüncesini net olarak ifade edemeden..

Sisi ile el sıkışılmalı mıydı, yoksa 9 yıllık direniş, daha nice 9 yıllarla taçlandırılmalı mıydı, bu konuda tek kelime etmeden..

Bir yanda şunu söylemiş:

“ ‘Yıkıldım’ ifadesi, bir kesimimizin duygu dünyasının seslendirilmesinden ibaret. Bir çoğumuz bunu yaşıyoruz da, arkadaşımız onu dillendirmiş sadece.” demiş..

Kendisi de “yıkılmış” gibi  göstermiş..

“Keşke Sisi ile el sıkışılmasaydı” görüşünde imiş gibi cümle kurmuş..

Devamında ise..

“Sonra böyle sürdürülemeyeceği anlaşıldı. ‘Değerli yalnızlık’ yürümedi. BAE’den 15 Temmuz hesabı sorulmadı, mütebessim fotoğraflar verildi, sonra Suudi’lerle aynı sıcak gülümsemeler, tabii İsrail ile… Bu ilişkilerin ilk sonuçları Türkiye’deki Filistin-İhvan seslerinin kısılması oldu.” diye devam etmiş.

Bu noktada, Ahmet Ağabey nerede duruyor?

“Değerli yalnızlık” sürdürülmeli miydi?

Yazılarının yayınlandığı Karar gazetesi bu görüşte mi? Gazetenin finansörü Ahmet Davutoğlu bu görüşte mi? Davutoğlu’nun ittifak yaptığı CHP bu görüşte mi?

Dürüst olalım.. Laf çevirmeyelim..

Net konuşalım..

Ben, “Nice 9 yıllar o dik duruş devam etmeli idi” diyorum..

Bunu diyen bir tek kişi göremediğim için.. 

9 yıllık o dik duruşu gösteren lidere, “direnişini sürdürmeliydi” diyerek eleştirdiğim, ama aynı lidere “9 yıl değil 9 ay bile direnen bir başka isim de yok” diyerek hakkını da teslim ettiğim yazım için, birileri “Yalakalığın Aynştaynlığına imza atmış” demesine hiç tınlamadan..

Ben aynı görüşümü tekrarlıyorum..

Ama Ahmet ağabey belki de gerçek fikrini şöyle özetliyor:

“Mısır (yani Sisi) biraz çetin ceviz çıktı.”

Tecavüzcü, mahkemeyi bağlamış ise.. Cezadan kendisini kurtarmak üzere adımlar atıyor ve bunu da başarabiliyorsa.. 

Tecavüzcüye “çetin ceviz çıktı” mı denir?

Yoksa..

“Ahlaksız adamın sahtekarlığını yüzüne vuran kimse kalmamış, adam sahtekarlığını sürdürüyor” mu denir?

Sisi 4 bin insanı bir gecede, bir meydanda katletmiş..

Ahmet ağabey onun için “Çetin ceviz çıktı” diyor..

Ve şu cümle ile beni bir daha yıkıyor:

“Yoo, öyle olmuyor bu işler.”

Devam ediyor:

“İşte bir gün meydan meydan yerin dibine geçirdiğiniz, dünyanın gözü önünde aynı masaya oturmaktan imtina ettiğiniz Sisi ile mütebessimane el sıkıştırıyorlar size. ‘Yazıklar olsun biz Müslümanlara…’ demiş ya arkadaşımız. Niye ‘yazıklar olsun’ acaba? Niye ‘yıkıldı’ arkadaşımız acaba? Reel politika duvarına mı tosladık yoksa? ‘Reel’ ile ‘ideal’i dengelemek mümkün değil miydi?”

Başka bir şey yazmak gelmiyor içimden..

Bırakalım, “reel” ile “ideal”i, dengelesin abilerimiz..

Katillerle el sıkışmayı “yıkıldık” diye yorumlamamı, kendi desteklediği liderde “el sıkışma 9. yılda değil, 9. saatte olacağı”nın ezikliği ile, “reel ile ideali dengeleyememenin sonucu” olarak göstersin..

Reel ha? İdeal ha.. Denge ha?

Allah imanımızı korusun..

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Rabia

Erdoğan’ın Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, İsrail, son olarak Mısır'a yönelik “çarkları” kitle nezdinde ilkesizlik olarak görülmez; “nerede, ne zaman, nasıl davranması gerekiyorsa öyle davranıyor” denerek takdirle karşılanır! İktidar medyası da bu algıyı beslemek için var. Erdoğan'ın kitlesi, Erdoğan'ın Perinçek'le ve Avrasyacılarla anlaşmasını sineye çekmişken Sisi ve Esad'la anlaşmasını mı çekmeyecek?! Erdoğan bu potansiyeli kavrayalı çok oldu. Bu yüzden Erdoğan'ın tükürdüğünü yalama politikasının ona oy kaybettireceğini düşünmek saflık olur.

MtAn

Cami safında olmaya KARAR veremeyenleri fazla dikkate alıyorsunuz....
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23