• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Onun adı Can değil, onun suçu vatana ihanet değil!

27 Aralık 2016
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Kandıra Cezaevi’nin önüne, hakim, savcı kimse gitmedi.

Özeleştiri yapayım.

Ben dahil, gazeteciler bile gitmedi..

Kim var, Kandıra Cezaevi’nde?

Gazetemizde de uzun süre köşe yazarlığı yapan, Mehmet Ali Tekin..

28 Şubat sürecinde de, Selam gazetesinde sorumlu yazı işleri müdürlüğü yapıyordu..

Terörle işi olmaz..

Cinayet falan, adı ile yan yana bile yazılmayacak kadar ona uzak..

Ama, Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde..

Zaman gazetesinin büyük bir iştahla manşetlerine taşımasından anladığımız kadarı ile, FETÖ’nün bir kumpası olarak..

Selam-Tevhid isimli bir hayali örgütün üyesi gösterilerek..

Derin cinayetlerden bazıları, örgütün üzerine yıkılmış, M. Ali Tekin de, örgüt üyesi olması iddiası ile gözaltına alınmıştı..

Soruşturmada öyle saçmalıklar vardı ki..

Adeta kumpasları, ellerine ayaklarına dolanmıştı.

Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde gözcülük yaptığını iddia ettikleri kişi..

Olay tarihinde.. Tevafuk bu ya..

İstanbul’da, kendi düğününde olduğunu ispatladı..

FETÖ bu..

Pes eder mi?

O ismi çaktırmadan olayın içinden kenara çekip, başka şeylerle suçlayıp, yine kumpaslarındaki hedef isimleri infaz ettiler..

M. Ali Tekin, işte o kumpas davanın sanığı olarak girdiği cezaevinden..

Karar ile birlikte (“Örgütün yöneticisi değil, üyesi” denilerek) tahliye olmuştu ama..

Yargıtay’ın bozması ile, M. Ali Tekin tekrar örgüt yöneticisi yapılıp, yeniden cezaevine alındı..

Belirtmek durumundayım..

Aktüel hiçbir tartışma yok iken..

Birden bire Türkiye genelinde yapılan operasyon ile gözaltına alınan M. Ali Tekin’in ne üzerinde, ne evinde, ne de bağlantılı hiçbir yerde, tek bir silah bulunamamıştı..

Buna rağmen suçlandı..

Buna rağmen şu an cezaevinde..

Bakıyorum da..

Ne Gazeteciler Cemiyeti, ne Basın Konseyi..

Hiç kimseden tık yok..

Can Dündar için ayağa kalkan Avrupa Parlamentosu’ndan gelecek desteği, eminim M. Ali Tekin de istemez..

Ama onların ikiyüzlülüğünü ispat için hatırlatalım, Can Dündar 3 ayda çıktı..

Ama M. Ali Tekin, yattığı 5 yılın üzerine, tekrar cezaevine girdiği halde..

AB’deki “basın hürriyeti sevdalıları”ndan ses yok..

Gazetecilerden, AB’deki demokrasi havarilerinden ses olmayınca.

Can Dündar için Silivri Cezaevi önünde toplanıp, gösteri yapan hakimlerden destek beklemek de boşuna.

“Onlar solcu hakim-savcılardı.. Dindar bir gazeteciye niye destek çıksınlar ki?” diyeceksiniz.

Doğru..

Onlar, Can Dündar’a sahip çıkarken, gazeteci olduğu için değil..

Ülkesine ihanet eden bir gazeteci olduğu için destek çıkmışlardı..

Şimdi M. Ali Tekin’e niye destek çıksınlar ki?

M. Ali Tekin, vatana ihanet etmedi ki..

Derseniz ki, “Dindar hakimler destek çıksın..”

İşte orada durmamız gerekir..

“Efendim biz memuruz.. Hem hakimiz.. Savcıyız.. Bir tutukluya, nasıl destek verebiliriz ki!” derler..

Belki haklıdırlar da..

Ama, tablo bu işte..

Elin solcusu, vatana ihanetten, casusluktan yargılandığında hakimi-savcısı, cezaevine koşup gösteri yapıyor.

Bizim dindarımız kumpas bir isnatla cezaevine giriyor..

Meslektaşları bile, kendisine sahip çıkmıyor..

Şunu diyebilirsiniz..

“Cezaevi önüne gidip, destek gösterisi yapmakla karın doymuyor.. Netice alacak işlerden bahsedin! Yargılamanın iadesinden ne haber? Anayasa Mahkemesi’nden ne haber?”

Haklısınız.

Cezaevi önünde gösteri ile, bir günlüğüne M. Ali Tekin’in moralini düzeltebiliriz ama..

Daha haksız yere yatacağı 4 yılı var..

“4 yıl” ile ilgili bir şeyler yapmak gerekir..

Bu noktada..

Olay düğümlenmiş durumda..

Yargılamanın iadesinde netice yok..

Anayasa Mahkemesi’ne müracaattan, bir yılı aşkın süredir netice yok..

Oysa..

Can Dündar ile Erdem Gül, 2015 Aralık ayında Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmişti..

Anayasa Mahkemesi, 25 Şubat 2016’da kararını verip, “Hak ihlali var” demişti..

İki ayda karar çıktı..

Peki, M. Ali Tekin’in müracaatı, 2015 Kasım ayından bu yana neyi bekliyor?

“Tutukluluk” ise..

O da tutuklu, bu da tutuklu..

Can Dündar ile Erdem Gül de cezaevinde idi.

M. Ali Tekin de cezaevinde..

Aciliyet söz konusu ise..

Birinde “Var” dediniz mi, mecbursunuz, ikincisinde de “Aciliyet var” demelisiniz.

Birinde “Telafisi imkansız mağduriyetler oluşuyor” derseniz..

İkincisinde de aynı durumun varlığını kabul etmek zorundasınız..

Ama Can Dündar’da 2 ayda karar veriyorsunuz.

M. Ali Tekin’de ise, 13 ay olmuş, karar yok!

Anayasa Mahkemesi için, çok net bir çifte standart değil mi bu?

Dahasını söyleyeyim..

M. Ali Tekin olayında..

Çok daha hızlı karar verilmesini gerektiren özel durumlar söz konusu..

Kararı veren (özellikle cezanın ağırlaşmasını isteyen) Yargıtay üyelerinin çoğu, şimdi tutuklanmışlar, en azından meslekten ihraç edilmişler..

Dolayısı ile verdikleri karara şüphe ile yaklaşılması zorunlu..

Can Dündar için, böylesi bir garabet sözkonusu değildi.

Can Dündar’ı tutuklayan hakimler için, ne bir soruşturma, ne de bir ceza konusu, gündemde bile değildi..

Buna rağmen, Can Dündar ve Erdem Gül Anayasa Mahkemesi kararı ile cezaevinden çıkarıldı..

M. Ali Tekin ise, Can Dündar için iki ayda verilen kararın benzerini bekliyor..

Farklılık neden acaba?

Adının “Can” değil, “Mehmet Ali” olmasından mı?

Suçunun, “vatana ihanet” olmamasından mı?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23