• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Maden ailesini yazdım, ‘vicdansız’ oldum!

24 Kasım 2017
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, haklarında arama kararı çıkartıldığı için 1.5 yıldır kaçak yaşayan..

En sonunda ise, çocuklarından ayrılmayı kabullenemediği için, üç çocuğu ve eşini de yanına alarak Yunanistan’a geçmeye karar veren Hüseyin Maden ailesinin dramını “FETÖ’nün son cinayeti: 5 kişilik Maden ailesi!” başlığı ile yazıp, FETÖ’ye kapılan tabandakilere bir ışık tutmak istedim..

“Cezaevine girmenin bir şekilde çaresi olur, ama ölümün yok” demek istedim..

Anne babaların, kendilerini cezaevinden kurtarmak isterken, çocuklarını tehlikeye atmamaları gerektiğini ikaz ettim..

Uyarıda bulunmak istediğim tabandakilerin yorumlarını öğrenemedim ama..

FETÖ’nün tepesindeki şaklabanlar, hemen saldırıya geçtiler..

“Vicdan” ile başladılar..

“Beddua” ile bitirdiler..

Oysa..

Üçü çocuk o ailenin ölümünden kimsenin memnuniyet duyduğu yok..

Tam aksine..

Hemen hiçbir medya organında yer almayan bir haberi..

Görmezden gelemedim..

Görmezden gelmeyi, vicdanım kabul etmedi..

Yaşanan dramı yorumladım..

Belki benzer bir deliliğe başvuracak birisi, tesadüfen de olsa okuyup, “Acaba ailemi tehlikeye mi atıyorum? Acaba canımı tehlikeye mi atıyorum? Yaptığım intihar olarak değerlendirilir mi? Eğer yaptığım bir anlamda intihar ise, ben bunun hesabını nasıl veririm” diye düşünür de, böylesi bir yola başvurmaz diye, hatırlatma yapıyoruz.. 

Ama vicdansız oluyoruz..

Çünkü, FETÖ’nün tepesindeki şaklabanlar istiyorlar ki..

Hipnotize ettikleri tabandakiler, kendi emirlerinden çıkmasınlar..

Sadece kendi tabanları değil, dışardaki aklı selim insanlar bile, olayları onların istedikleri gibi yorumlasınlar..

Yorumlamayanı, her türlü dini kavramı istismar ederek linç etsinler..

Yaptıkları hokkabazlıkları kimse deşifre etmesin..

Edemesin..

Böyle istiyor, bizi vicdansızlıkla suçlayan, gerçek vicdansızlar!..

Fetullah Gülen yapısı ile irtibatı olduğu anlaşılan, ama belki o yapının derin bağlantılarından habersiz bu ailenin ölümünden sonra bile..

Bir özeleştiri yapmıyorlar..

“Bu insanların ölümünden, biz de sorumlu değil miyiz” diye küçücük bir nefis muhasebesi yapmıyorlar..

“Biz, boyumuzdan büyük ne işlerin altına girmişiz.. Nedir bu başımıza gelenler” demiyorlar..

“Bizi bu devasa tartışmanın, kavganın içine kim çekti” diye hiç düşünmüyorlar..

Bakıyorum FETÖ’cülerin kurdukları internet sitelerine..

Bakıyorum sosyal medya hesaplarına..

Bir iki haber vermişler, Maden ailesinin dramı ile ilgili.. 

Hemen hepsi, Türkiye’deki meşru yönetimi suçlayarak..

Sanki, siyasi iktidar, o aileyi işkenceden geçirip öldürmüş gibi yorumlar yapıyorlar..

Olayı, kendi bakış açılarından vermediğimiz için bizi suçluyorlar..

Ama Maden ailesine sahip çıkıyor gibi görünürken bile..

Yaptıkları diğer yorumlarda, ağızları öyle kulaklarına varıyor ki..

“Reza hassas tanık oldu” diye..

Öyle seviniyorlar, öyle seviniyorlar ki..

Sanırsınız, düne kadar yerin dibine batırdıkları Reza’ya tehditle, şantajla iki cümle ettirince...

Türkiye’deki siyasi iktidar gidecek..

Fetullah Gülen, askeri törenle havalimanında karşılanıp, Cumhurbaşkanlığı makamına oturtulacak..

Bana “vicdan” hatırlatması yapan riyakarlar..

Sizinle ortak hareket eden bir aile denizde boğulmuş..

Hakan Şükür’lere sahip çıkmışsınız..

Hain Zekeriya Öz’lere sahip çıkmışsınız..

Ekrem Dumanlı’lara sahip çıkmışsınız..

Ama Maden ailesine sahip çıkamamışsınız.

Sahip çıkamamışsınız ki, üç çocukları ile birlikte ilkel yollarla Yunanistan’a giderken.. Hayatlarını kaybetmişler. (Şu hatırlatmayı yapmış olayım.. Benim kanaatim, ailenin FETÖ ile bağlantısı, öyle derin bir ilişki değil.. Devlet okulunda öğretmenlik yapan.. ByLock olup olmadığı bile bilinmeyen.. Savcılar-hakimler gibi derin bağlantıları olmayan sıradan bir aile.. Ama anlaşılan, örgütün propagandası ile, şoka girmiş.. Hayatlarının sonunun geldiğini zannetmişler.. Çoluk çocuk, kendilerini tehlikeye atmışlar.. )  

Dün, ağır ithamlarda bulunan mesajlardan birisine şu cevabı verdim:

“Ben o yazıyı yazmadan önce, haberi okurken ağladım.

O ailenin dramına sebep olanlar, o küçücük çocukların vefatlarını duyduklarında ağlayabildiler mi acaba? 

Vicdani değerlendirme yapabildiler mi?

‘O polislerin binde birini tanımam’ derken..

‘Evlerine ateşler düşsün’ derken..

Bir saniyeliğine düşünüp, ‘Ben ne diyorum?.. Bu beddua ya bize dönerse’ diye hiç düşündü mü acaba?

O gün düşünmemiş olması, insani bir hata olsa bile..

Aradan 4 yıl geçti..

Bugüne kadar küçücük bir pişmanlık duydunuz mu, tüm bu olayları başlatan, Pensilvanya’daki kişiden?”

Aynı cevabı, o yazım dolayısı ile bana yönelik hakaretlerle, beddualarla saldıranların tamamına burdan yollamış olayım..

Belki birazcık düşünürler..

Pensilvanya’daki zatın o tarihte, “Binde birini tanımam” dediği polislerin hazırladıkları iftira dosyasından... 

Bugün itibariyle aradan 4 yıl geçtikten sonra bile..

“Kutsal bir dosya” gibi bahsedip.. O dosya üzerinden kendilerinin kurtulacağını, Türkiye’deki siyasi iktidarın devrileceğini düşünenler, bekleyenler.. 

Belki birazcık, başlarını iki ellerinin arasına alıp, “Bitirelim bu riyakarlığı.. Bitirelim bu hainliği..” derler..

Biliyorum, kimsenin bu yönde bir beklentisi kalmadı..

Ama..

Tabandakiler için de olsa..

Anlatmamız, uyarmamız gerekmez mi?

Onlar bize beddua etseler de..

4 yıl önce ettikleri bedduaların, kendi başlarına döndüğünü ördükleri halde.. Eski adetlerini, tekrar etseler de.. 

Bize düşen, uyarmak..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23