• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

Komşu komşu duydun mu, Erbakan kendisi istifa etmiş!

19 Ocak 2018
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Solakların bir sitesi var..

Patronları Sözcü’de de yazıyor..

28 Şubat’çıları savunur..

Ergenekon’cuların pir-ü pak olduğunu iddia eder..

Balyoz’un hayal olduğunu söyler..

Kendileri de bir operasyon yemişlerdi..

Bilgisayarlarına gerçekten virüs bulaştırılarak iş tezgahlandı ise..

Günahı, yapanların boynuna..

Ama benim nezdimde, Odatv’nin darbeciliği, zaten yaptığı yayınlarla sabittir..

Bilgisayarlarına virüs bulaştırmaya..

Olmayan suçlarla Odatv’cileri yargılatmaya..

Hiç gerek yok..

Yedikleri naneler ortada..

İftiraya ne gerek var..

Haksız isnada ne lüzum var..

Odatv’nin hemen her gün sayfasına buyur ettiği darbecilerden biri emekli Orgeneral Çetin Doğan..

Diğeri emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz..

Odatv’ciler, Çetin Doğan’a niye sayfalarını açıyorlar?

28 Şubat’ı aklasın, paklasın..

28 Şubat mağdurlarına “Yok canım.. Kimse size haksızlık falan etmedi.. Siz öyle sanmışsınız. 28 Şubat’ta bir şeycik olmadı ki.. Kendi kendinize hayal görüp, ‘Biz zulüm gördük’ moduna girmeyin” dedirtmek için..

Çetin Doğan’ın yanı sıra..

Bir de Ahmet Yavuz’ları var..

Bir iki defa eleştirmiştim..

Çok içerlemiş..

İsmimi vermeden, “Azıttı” diyerek cevap vermeye kalkışmış..

Hayatımda kimseye hakaret gerekçeli dava açmadım..

Hakaret eden olursa, anladığı dilden cevabını veririm.

“Hakim amca.. Bu arkadaş bana hakaret ediyor.. Ona ceza ver” demeyi, bir gazeteci olarak, tutarsızlık olarak görürüm..

Ben başkalarını nasıl eleştiriyorsam..

Başkası da beni eleştirebilir..

İş hakaret boyutuna vardı ise..

Onun da eli kalem tutuyor.

Benim de elim kalem tutuyor..

Dozajı ayarlarız.

Misli ile mukabelede bulunuruz.

Ama şunu yapmamalıyız..

Bile bile yalan söylememeliyiz..

Bile bile gerçekleri çarpıtmamalıyız..

Karşımızdaki insanları aptal yerine koymamalıyız.

Önce Ahmet Yavuz’dan bize gelen bir eleştiriyi cevaplayalım..

Der ki Ahmet Bey, “Oğlumla ilgili yalan haber yaptınız. Askerlik yapmadığı iftirası attınız.”

Merak ettim..

Askerlik yapmış da, biz “Yapmamış” mı demişiz..

Çürük raporu ortada yok da..

“Var” mı demişiz..

Rapor mu uydurmuşuz?

Ne yapmışız?

Soyut açıklamalarla, konuyu geçiştirmiş..

Olayın arka planını ben biliyorum da..

Bırakalım, Ahmet Bey açıklasın..

Yalanımız nerede imiş, anlatsın..

Biz de cevabını verelim..

Yok öyle, “Yalan yazdınız, oğlumun askerlik yapmadığını yazdınız” diyerek, topu taca atmak..

Oğlunuzun askerlik çağında, askerliği yaptığına dair belgesini sunsun..

Biz de yanlış yaptıysak..

Kabul edelim..

Aslında bu ayrıntıların hiçbir önemi yok..

Tekil olaylar..

Kişisel konular..

Tartışmamızın çok daha genel, çok daha geniş kesimleri ilgilendiren önemli boyutları var..

Bizim, bu subaylar hakkında, darbe girişiminde bulunduklarına dair iddialarımız ve bunların da “Darbeci değiliz” savunmaları var..

Ahmet Yavuz paşa, dünkü yazısında da, yine “28 Şubat’ta darbe yapılmadığı”nı yazmış..

28 Şubat’ın niçin darbe olmadığını gerekçelendirirken de, şu izahatı yapmış:

“Konuyu aydınlatmak için en temel kaynak ise bizatihi dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın ifadeleridir. Bunun için rahmetlinin Tansu Çiller’le ortaklaşa kaleme aldıkları 18 Haziran 1997 tarihli mektup orta yerde duruyor. Oradan küçük bir alıntıyı bu dava hakkında fikir yürüten herkesin dikkatine sunuyorum:                                                    

‘Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi arasındaki koalisyon protokolüne uygun olarak, bu bir yıllık süreden sonra başbakanlığın Doğru Yol Partisi’ne geçebilmesi için yapmış olduğumuz mutabakata uymak üzere başbakanlık görevinden istifa ediyorum.’”

Ay ne güzel bir delil bu..

Dört dörtlük..

Meğerse biz yanlış biliyormuşuz..

Biz sanıyormuşuz ki..

Erbakan Hoca tehdit edilmiş, o da istifa etmek zorunda kalmış.

Aslında böyle bir şey yokmuş..

Mesela..

“Gerekirse silah kullanırız” manşeti, Amerika’da atılmış..

Hürriyet gazetesi, bir üst düzey generale atfen böyle bir manşet atmamış..

Dolayısı ile de..

TSK’nın üst düzey mensupları da..

“Biz böyle bir demeç vermedik. Bu nereden çıktı?” diyerek, yalanlama ihtiyacı hissetmemişler.

Veya..

“Milli Güvenlik Kurulu’nda Başbakan Necmettin Erbakan, boncuk boncuk ter döktü” haberi, aslında İngiltere’deki başbakan ile ilgili yapılmıştı..

Erbakan’ın MGK’da sıkıştırıldığı iddiası da, boncuk boncuk ter döktüğü iddiası da..

Aslında Türkiye ile ilgili bir haber değildi..

28 Şubat 1997’in hemen ertesi günü..

Kartel gazetelerinde atılan “İşte o 18 madde” başlıklı haber..

Aslında Erbakan’ın önüne konulan ve imzalaması istenen asker talimatları değildi..

Biz öyle sandık..

Gazeteler öyle hava estirdi..

Askerler de gazete okumadıkları için..

“Böyle bir şey olmadı” açıklaması yapma imkanı bulamadılar..

Ne bilsinler, gazetelerde ne yazıyor?..

Onlar kendi işlerine bakıyorlardı..

Gazeteler, işi çarpıtmışlar..

Erbakan Hoca da, aldanmış..

Kendi kendisine.. Kuruntuya kapılıp, istifa etmiş.. 

Onun yanı sıra biz de aldanmışız.

Başörtü yasağı uygulanırken..

Aslında askerin hiçbir talebi olmamış..

Asker, orduevlerinin kapısında, şehit annelerini, şehit eşlerini, başörtü kontrolünden geçirmemiş..

“Tavşan kulağı yapın, içeri girin” dememiş..

Biz rüya görmüşüz..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23