• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ali Karahasanoğlu
Ali Karahasanoğlu
TÜM YAZILARI

İşte şimdi devlet olduk!

19 Kasım 2017
A


Ali Karahasanoğlu İletişim: [email protected]

Kabile olmadığımızı, devlet olduğumuzu..

“Hukuk devleti” olduğumuzu..

Gelene “Ağam”, gidene “Paşam” demediğimizi..

Hukukun gerektirdiği ne ise..

“Bu işin ucu acaba nereye dokunur” diye hesap yapmadan gerçekleştirdiğimizi nihayet gördük..

Hukuk kurallarına bakıp, orada ne yazıyorsa, onun uygulandığı devlet, işte şimdi olduk..

Yok öyle çakallık..

Yok öyle, Afganistan’da adamları gözaltına alıp, ABD’ye götürürken..

“Aaa.. Biz ne yapıyoruz?.. Afganistan’daki adamların, ABD’de ne işi var? Afganistan’da bunlar bir suç işlemiş olsalar bile.. ABD’ye götürme hakkını biz nereden, kimden alıyoruz?” diye tereddüt edip..

“Bu adamları ABD’ye götürürsek.. ABD mahkemelerinde yargılamaya kalkarsak.. Bu adamlara, herkesin gözü önünde işkence edemeyiz ki!. ABD kanunlarını çiğnemiş oluruz.. O zaman, kanunu dolanalım.. Afganistan’dan kaçırdığımız adamları, ABD’ye değil, Guantanamo’ya götürelim.. Guantanamo’da işkence tezgahlarımızı kuralım.. İşkencemizi orada yapalım.. Dünyada eşi benzeri görülmemiş yargılama usulleri ile yargılama yapıp, kafamıza göre ceza verelim.. Hukukla alay eden bu soytarılığımızdan dolayı, birisi bizden hesap sormaya kalkarsa.. ‘ABD’de olmadı ki bunlar.. Guantanamo’da oldu’ diyerek nanik yapalım...” planını hayata geçirmek..

Yok öyle, kedinin fare ile oynadığı gibi, dünya devletleri ile oynamak..

Yok öyle, işine gelince demokrasi götürüyormuş numarası yapıp, işine gelince hukuku ayaklar altına çiğnemek için tilkilikler yapmak..

Çakallık dönemi, bitiyor artık..

İlk defa Türkiye, bu çakallara “Hop bakalım” itirazını yaptı..

ABD’nin işkenceci savcıları, Guantanamo’da yaptıklarının bir başka versiyonunu..

Kendi akıllarınca biraz daha hukuki kılıfa büründürerek, Rıza Sarraf olayında hayata geçirmek istediler..

Türkiye’de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vergileri ile maaş alan FETÖ’cü hainlerin, illegal dinlemelerle, montajlanmış tapelerle oluşturdukları hayali suç dosyalarını illegal yollarla temin edip, onlara legal delil statüsü tanıyıp, ABD’de dava açtılar..

Dayanakları ne?

FETÖ’cü hain polislerin, Türkiye’de hazırladıkları çarpıtılmış bilgi ve belgeler..

ABD’nin kamu görevlilerinin topladıkları bir delil yok..

ABD polisinin ele geçirdiği bir belge yok..

Her şey, Türkiye Cumhuriyeti’nin içindeki FETÖ’cülerin oluşturdukları dosya..

Oysa..

Bir yabancı devleti ilgilendiren konu olduğunda..

Türkiye’deki bir soruşturma dosyasındaki bilgilere ihtiyaç olduğunda, hukuka uygun prosedür yürütülürse, ne yapılması gerekir?

Türk yetkililere yazı gönderip, “Şu şu olaylarla ilgili legal yollardan temin edilmiş delil ve belgeleri, tasdikleyerek göndermeniz rica olunur” demek..

Hatta bu talepte bulunurken de..

Gönderilecek delilleri hangi soruşturma için kullanacağını da belirterek, onun dışında kullanmama taahhüdünü de yapmak..

Nitekim, bizdeki Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nun  6. maddesinde, ceza soruşturmalarındaki prosedür için bakın ne deniliyor:

“Adlî iş birliği kapsamında gelen bilgi ve belgeler, gönderen devlet izin vermedikçe, talebe konu olan soruşturma veya kovuşturma ya da infaz işlemleri dışında kullanılamaz.

Demek ki ne imiş?

Uluslararası arenada, cezai soruşturmada kullanılmak üzere farklı bir devletten delil isterseniz, ancak isteme sırasında bildirdiğiniz soruşturma kapsamında o delilleri kullanabilirmişsiniz..

O delilleri aldıktan sonra..

Kafanıza göre..

İstediğiniz herhangi bir soruşturmada kullanamazmışsınız..

Rıza Sarraf dosyasında ABD’li savcılar ne yaptılar?

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi yetkililerinden değil..

Yurtdışına kaçan FETÖ’cü hainlerin elinden, bazı çarpıtılmış belgeleri/tapeleri aldılar..

Onlarla yargılama yapmaya kalktılar..

Yapılan bu iş, görevi suistimal midir?

Suistimaldir..

Uluslararası hukuka aykırı mıdır?

Aykırıdır..

Onlar kafalarına göre Türkiye’de oluşturulmuş sahte belgeleri delil göstererek dava açacaklar ve o dava kapsamında, Türk savcıların verdikleri takipsizlik kararını, belgelerin illegal olduğuna dair tespitleri yok sayacaklar da, biz seyir mi edeceğiz?

Tabii ki hayır..

Nitekim..

Dün İstanbul Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamaya göre, “resmi olarak bir istemde bulunulmadan, ABD’deki Rıza Sarraf dosyasına konulan evraklar” için iki ABD’li savcıya soruşturma açıldı..

ABD savcıları, Türk savcılarının kıskacına alındı..

Daha önce böyle bir uygulama hiç gördük mü?

Görmedik.

Duyduk mu?

Duymadık..

Mümkün müydü?

Mümkündü.

Mümkündü ama, hiç yapılmadı..

“Koskoca ABD savcılarına, biz nasıl soruşturma açacağız? Açarsak, bunu nasıl hayata geçireceğiz” kompleksi ile, bugüne kadar böyle bir soruşturma açmaya, hiç cesaret edememiştik..

Tıpkı..

Mavi Marmara gemisi olayından önce..

Başka bir devletin generalleri, askerleri için ceza soruşturması açılmadığı halde..

Mavi Marmara gemisinde, “Bizim vatandaşlarımız öldürülmüştür. Muhatabımız başka bir devletin generali de olsa, biz yetkiliyiz.. Biz soruşturmayı açıyoruz” diyerek soruşturma açıp, sonra da olay davaya dönüştürüldüğü gibi..

Hatta İsrailli generaller için yakalama kararları verildiği için, o generallerin İsrail dışına çıkamaz hale düştüğü gibi..

Şimdi de..

ABD’li iki savcı..

Uluslararası hukuku ayaklar altına alarak yaptıkları işlemler için..

Türk savcılara hesap verecekler..

Bunun için diyorum, “Şimdi devlet olduk..”

“Devlet” dediğimiz..

Gücü yettiğini yargılayan.. Gücünün yetmediğine ses çıkarmayan devlet değildir..

Hukuk devletinin savcısı, suçu işleyenin kimliğine bakarak, soruşturma açıp açmamaya karar vermez..

Suçu işleyen, kendi vatandaşımız da olsa.. Yabancı bir devletin vatandaşı da olsa.. Suç işlenmiş ise, yakasına yapışıp, hesabını sorar..

Son olayda da, yapılan budur!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23