Bu hakimler görevde, biz de sanık sandalyesinde!
Gezi olayları başladığında solak avukatların adliyeler içinde yaptıkları gösteriler vardı..
Taktik şu idi:
“En olmaz, akla en uzak eylemler yapılarak.. Siyasi iktidarın artık kesinlikle gideceği kanaati, akıllara yerleştirilmek isteniyordu.”
Düşünsenize, sadece dar gelirli ailelerin çocukları değil..
Bu sefer, işadamlarının çocukları da sokaklardaydı..
İşadamlarının kendileri sokakta idi..
Hatırlasanıza, Cem Boyner Taksim’de idi..
İşadamları.. İşadamları çocukları.
Tiyatrocular sokakta idi.
Toplumun tanıdığı bu kişiler, televizyonların canlı yayınlarında saatlerce gösterildiler..
Herkesin kafasına, tokmakla vuruyorlardı:
“Bu hükümet gidecek.. Kurtuluşu yok.. Aksi takdirde, bu kadar işadamı, bu kadar kamuoyunun yakından tanıdığı isim, bu işin içine girer miydi?”
Öyle ki..
Türkiye’nin en zengin ailesi olan Koç’a ait Divan Oteli bile, Gezi isyancılarına kapılarını açmıştı..
“Gelin, otelin lobisinde telefonlarınızı şarj edin.. Yiyin için, dinlenin. Sonra tekrar kaldığınız yerden devam etmek üzere, sokağa çıkarsınız” modunda, desteğini vermişti..
Geziciler de..
Gezi Parkı’na yürüyüş mesafesi ile 25 metrelik bu otelde, lobide dinleniyor, sohbet ediyor, strateji belirleyip, tekrar Gezi Parkı’na dönüp, siyasi iktidara, başbakana, bakanlara küfürlerle, hakaretlerle, taşlarla, sopalarla, molotoflarla, sözde protestolarına devam ediyorlardı..
“En olmaz denilen eylem çeşitleri” dedim ya..
O eylem çeşitlerine, “en olmaz makamdakiler” de katılarak, iş çığrından çıkmış görüntüsü veriliyordu..
Avukatların adliye içindeki gösterileri bir kenara..
Bir de hakimler, savcılar işin içine karışmışlardı..
Hayret ediyorsunuz değil mi?
Evet hayret edilecek, küçük dilinizi yutturacak bir süreçti o..
Tam bir cinnet hali idi..
Şimdi düşündüğünüzde, o günleri kendimiz yaşadığımız halde.
“Yok canım.. O kadar da değil” diye, inanamadığımız günlerdi, o günler..
Bir somut örnek..
Çağlayan Adliyesi’nde, Gezici avukatlar özel güvenlikçilerle kavga ederek gösteri yapıyorlar..
Bir hakim de..
İsmi Keskin Karakurt..
Tek kelime eklemeksizin aktarıyorum..
Aynen şöyle yazıyordu, bir hukuk sitesine:
“Ben de protestocuları alkışlarla destekledim. Yargının olmazsa olmaz parçası olan avukatlara yapılan bu haksız muameleler kabul edilemez. Duruşmadan daha erken çıkmış olsaydım, cüppemle aralarına karışıp desteğimi göstermek isterdim.”
Durakladınız..
Ve “Bir maddi hata var herhalde” diyorsunuz, değil mi?
Hayır..
Hiçbir maddi hata yok..
Bunu yazan bir hakim..
Kendisi o gün görevde..
Hatta duruşmada..
Ve duruşma çıkışında bu ifadeleri yazdığını kendisi itiraf ediyor..
Şimdi daha iyi anlıyorsunuz değil mi?
Taa Adana’daki bizim mahalleden görünen, sonra “ene”si kabardığından, farklı mahalledekilerin lügatı ile konuşmaya başlayan Furkan Vakfı’nın başkanı Alparslan Kuytul’un, “Artık Tayyip Erdoğan’ın bileti kesilmiştir” ile neyi kastettiğini..
İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki bir hakimin, Başbakan’ın açıkça tavır koyduğu Gezi eylemlerinin adliye içine sıçrayan görüntüleri için “Ben de cübbemle katılmak isterdim” diyerek destek vermesinin arkasında yatan amacı..
Sonuç?
Başaramadılar..
Tayyip Erdoğan’ın dik duruşu sonucu başaramadılar..
Tayyip Erdoğan’ı sevenlerin dik duruşu sonucu başaramadılar..
Akit’in dik duruşu sonucu başaramadılar.
Ne yaptı Akit?
O hakimin hemen hemen tüm medyada el üstünde tutulan açıklamasını, manşetten verdi..
Masasındaki içki şişesi ile verdi..
Onlar gözlerini karartmışlar.. Seçimle gelemedikleri/gelemeyecekleri iktidarı, sokakta ele geçirmeyi akıllarına koymuşlar da..
Dindar insanlar, seçimle geldikleri iktidarı, bunların eline bırakıp, gidecek değillerdi tabii ki.
Akit’te tam 16 yazı çıkmış, bu hakim hakkında..
Onlar nasıl ki, hakim kalemi ile.. Avukatlar eli ile.. “Bu iş artık bitmiştir” havasını topluma yayıyorlarsa..
Biz de..
“Bu iş bitmemiştir. Sandık dışında da hiç kimse bitiremez!” savunmasını yaptık..
Keskin Karakurt isimli hakim bizden şikayetçi oldu.
O tarihte adliyeyi avucunda tutan FETÖ’cü savcılar, hemen iddianameyi hazırladı..
Bugün itibari ile 4 yıldır yargılanıyoruz..
Ve ilginçtir..
“Artık cumhurbaşkanı emredecek.. Hakimler atılacak” denilerek takdimi yapılan HSK göreve başlayalı, nerede ise bir yıl olacak..
Bu hakim için verilen karar, topu topu, Çağlayan Adliyesi’nden, İstanbul Anadolu Adliyesi’ne gönderilmekten ibaret..
•
Hani, bu hakim, o tarihte bir hata yapmış olsa..
Bunu da daha sonra dillendirse..
“Hepimiz hata yapabiliriz” deyip geçeceğiz..
Buyrun, bu hakimin sosyal medyadaki diğer paylaşımlarını vereyim:
6 Mart 2017’de Twitter’da:
“Almanya Hitler ve Nazi partisinin 70-80 sene once neler yaptigini unutmus degil. O nedenle tek adamliga gidisin neler getirecegini biliyor.”
Aklı sıra Tayyip Erdoğan’a “Tek adam” diyor..
Almanya’nın o tarihte Tayyip Erdoğan ile başladığı kavgada, Almanya’dan yana açıklama yapıyor..
Bitiyor mu, yapılan hukuk dışı açıklamalar?
Bitmiyor:
Bu da 20 Aralık 2016 tarihli olanı:
“Türkiye Cumhuriyetini Çadir devletine dönüstürdünüz.”
Yanlış okumuyorsunuz..
Görevdeki bir hakim yazıyor bunu..
Bir mesaj daha:
1 Ocak 2017’den..
“Gunlerdir Müslüman yilbasi kutlamaz, noel kutlamaz paylasimi yapan, bunun propagandasini yapanlarda bu saldiri ve katliamin ortagidirlar. Bu ortaklikta tüm okullara yilbasina iliskin herhangi bir faaliyet yapilmasin talimatini veren Milli Egitimde ortaktir. Halki yanlis yonlendiren Diyanette.
(..)
isid zihniyetli alçaklar Allah hepinizin belasini versin.”
Kime deniyor bunlar?
Diyanet’e. Diyanet’in bağlı olduğu Başbakan’a.. Cumhurbaşkanı’na..
Keskin Bey, “Onları kastetmedim” diyorsa, çıksın söylesin..
Ve hepsine tüy diken son mesaj:
“Sayın Kılıçdaroğlu, burada anlattıklarıma kulak verseydi seçimlerde en az 5 puan daha fazla oy alırdı.”
Keskin Bey’in bu mesajına, bir başka hakim Nuh Hüseyin Köse şöyle destek veriyor: “Kesinlikle haklısın”
“Erkan Gümüş” isimli kişi de, onlara destek veriyor: “Oylar CHP ye”.
Affedersiniz, biz nerede yaşıyoruz?
Muz cumhuriyetinde mi?
Nerde HSK?
Nerde savcılar? Nerde Adalet Bakanı?