28 Şubat’ta Karadayı yerine, o yazıyı FETÖ’cü generaller mi imzaladı?
“Harp akademilerinde en üst seviyede eğitim verilir. Kemalist felsefe ile yetişen subaylar, modern çağın en gelişmiş bilgileri ile donanırlar..” vesair türünden söylemler..
“General” dediniz mi, siyasetçinin 40 fırın ekmek yese, kendisine yetişemeyeceği, seçkin kişiler olduğu algısı..
FETÖ’nün TSK’ya asgarasinden % 50 generali kendi ekibinden yapacak yoğunlukta sızdığının ortaya çıkması ile artık kırıldı..
Bu anlamda, 28 Şubat döneminin TSK’sı, karizmayı çizdirmiş oldu..
Ama devam eden 28 Şubat davasında..
Artık o kadar basit, o kadar pespaye savunmalar yapılıyor ki..
İnsanın şaşası geliyor, “Bu adamlar mı, Türkiye’de hükümet devirdiler? Bu kof adamlar mı, siyasi iktidarın değişmesine sebep oldular? Bu korkak adamlar mı, ülkede başörtü yasağının 15 yıl süreceği bir dönemi başlattılar” diyor, hayret ediyoruz.
Cuma günkü duruşmada, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı savunma yapmış.
Ne dese beğenirsiniz?
İfadesi aynen şöyle:
“28 Şubat’taki gerginliğin kaynağı TSK değildir.”
Adamın kafası hâlâ, 28 Şubat döneminde bir gerginlik olduğu varsayımına kilitli kalmış..
Oysa..
“Gerginlik” dedikleri..
Üniversitede başörtü yasağının kaldırılması..
İmam hatiplilerin, başarabildikleri üniversitelere gidebilmeleri..
Çocuklarımızı, ilkokula giderken de, Kur’an kursuna gönderebilme hakkı..
Bunların olması için hükümet adım attığında..
Medyanın şişirmesi ile..
TSK’nın o tarihteki kadrosunun tehditleri ile..
Bir bardak suda fırtına kopartılıyordu..
Ortalıkta aslında gerginlik falan yoktu..
Gerginlik varmış gibi algı oluşturuluyordu..
Şimdi o günden bu yana, 21 yıl geçmiş..
Başörtünün üniversitelerde serbest kaldığı bir yana..
Öğretmenlerde, öğretim üyelerinde, hatta hakim savcılarda bile serbest olmuş..
İmam hatipliler, eğer sınavda başarılı olabiliyorlarsa, istedikleri fakülteye gidebilir noktaya gelmişler.
Çocuklarımıza istedikleri yaşta Kur’an öğretmeye çoktan başlamışız.
Dönemin Genelkurmay Başkanı hâlâ, “O tarihteki gerginliğin sebebi TSK değildi” diyor..
Bugün, o tarihte tartışılan, “Yapılamaz. Yapılırsa iç savaş çıkar” denilen her serbestiyet, bugün günlük hayatımızda fiilen uygulandığı halde, kimsenin bir gerginlik yaşamadığı, kimsenin bir tartışma yaşamadığı ortada iken..
“Gerginliğin sebebi biz değiliz” diye, hâlâ eski kafayı yaşamaya devam ediyorlar.
Gerginlik falan yok paşa..
Gerginlik, sizin kendi kafanızda.
Başörtü gördünüz mü, geriliyorsunuz..
Öcü görmüş gibi oluyorsunuz.
Bir de yalan söylüyorsunuz, “Benim annem de başörtülü” diyorsunuz..
Senin annenin başındaki örtüden bize ne?
Biz, kendi kızlarımızın başörtülü olarak okumasını istiyorduk..
Sizin annenizin başını örtmesini değil..
Anneniz başını örter, örtmez..
Kendi bilir..
Ama bıraksaydınız, bizim kızlarımız da, başlarını örtüp örtmeyeceklerine, kendileri karar verseydi..
Buna imkan tanımadınız..
Şimdi özür dileyeceğinize..
“Yanlış yapmışız” diyeceğinize.
Hâlâ eski kafayı tekrarlıyorsunuz..
•
Aynı Karadayı, mahkeme başkanı Mustafa Yiğitsoy’un “BÇG hakkında ne biliyorsunuz” sorusuna da, bakın ne cevap vermiş:
“4 sene Genelkurmay Başkanlığı yaptım. BÇG’yi duymadım.”
Ah.. Ah..
Ceza yargılamasında böyle bir usûl olsa..
Ben isterdim ki..
Mahkeme başkanı o an..
Bu Karadayı’nın kulağından tutsun..
Genelkurmay Askeri Mahkemesi’ne götürsün.
Arşivden Kadir Sarmusak dosyasını çıkartsın..
O dosyada, tutuklanan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülünt Orakoğlu’nun evrakını göstersin..
“Bu dosyadaki Batı Çalışma Grubu’nu sen, o tarihte duymamış mıydın? Sen, bu davanın açılması için izin vermişsin.
Ama şimdi diyorsun ki, ‘Ben BÇG’yi hiç duymadım.’ Sen bizimle kafa mı buluyorsun, be moruk!”
Desin ve tokadı yapıştırsın..
Yoksa.. Bu adama müebbet verseniz ne olur?
Ağırlaştırılmış müebbet verseniz ne olur?
Adam, gözümüzün içine baka baka..
İmzası olan bir soruşturmadaki grubu, o tarihte hiç duymadığını söylüyor.
O zaman biz kendisine soralım..
Senin yerine, o imzayı, FETÖ’cü generaller mi atmıştı?
Haberin olmadığına göre..
Genelkurmay Başkanlığı adına o dosyada bir imza da olduğuna göre..
İmzayı da bırakın..
Bu Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı döneminde, aylarca süren o dava içinde, Batı Çalışma Grubu tekrar tekrar gündeme geldiği halde..
Bu paşa bunları duymadı ise..
O zaman “Kendisi Türkiye’de, ama kafası İsrail’de yaşıyor” olmalı..
Ki hiç haberi olmamış..
•
Bakın, aynı dönmemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya, aynı olayı nasıl anlatıyor.
Güven Erkaya konuşuyor, Taner Baytok da kitabına alıyor:
“Galiba maksadımıza nail oluyoruz, bizim ihtilal yapmak niyetimiz yok, ama hükümet çevrelerinde bu korku ve kanaatin uyanmış olması işimizi kolaylaştıracaktır. Bunların çekip gitmelerini sağlayacak tek yol, bunları korkutmaya devam etmektir, bu takdirde Erbakan, ‘Seçime gidilsin’ diyerek koltuğunu Çiller’e devretmek üzere görevini bırakır. Demirel de hükümeti kurma görevini Çiller’e değil Mesut Yılmaz’a verir, hükümeti o kurar. Bu taktiğin başarıyla sonuçlanması için Genelkurmay’ın ışıklarını daha çok açık bırakalım ve konuşmalarımızın dozunu artıralım.”
Bu itirafı, nereye koyacağız?
“Merdi kıpti, şecaat arzederken, sirkatin söyler” deniliyor ya..
Güven Erkaya’nın bunları anlattığı dönemde, “28 Şubat’ın mimarı benim... Yok sen değilsin, benim” diye yarışan ve caka satan generaller..
Şimdi kalkmışlar, “Ben bilmiyorum. Haberim yok. Ben değilim, o.. O değil şu..” diyorlar.
Hatta içlerinde Karadayı gibi, “Ben BÇG’yi hiç duymadım” diyen bunamışları bile var..
•
Benim bu generallere acizane tavsiyem, sussunlar..
Konuştukça batıyorlar..
Hem kendilerini rezil ediyorlar.
Hem de oturdukları makamın değerini beş paralık ediyorlar..
Sussunlar.
İşgal ettikleri makama saygıları var ise, sussunlar..
Belki birileri hâlâ, onları “adam” sanmaya devam ederler!