• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Varol
Ahmet Varol
TÜM YAZILARI

Hamas 1967 sınırlarını tanıdı mı?

04 Mayıs 2017
A


Ahmet Varol İletişim: [email protected]

Hamas’ın Mayıs 2017’nin başında ilkelerini, siyasi çizgisini ve Filistin sorununa dair yaklaşımlarını özet bilgilerle dile getiren 42 maddelik bir beyanname bir diğer ifadeyle yol haritası yayınlaması çeşitli tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazıları siyonist işgal medyasının çarpıtmasının da etkisinde kalarak Hamas’ın ilkesel birtakım değişikliklere gittiği yönünde yorumlar yaptı. Bazılarına göre Hamas’ın sergilediği tavır Fetih örgütünün daha önce sergilediği tavrın aynısı, yani gecikmeli olarak aynı noktaya gelmiş oldu.

Bu arada bir yandan siyonist işgalin hizmetindeki medya organları kullanılan ifadeleri asıl amacının dışına çekerek çarpıtma yaparken bir yandan da işgal devletinin Başbakanı Netanyahu Hamas’ın aslında tutumunu değiştirmediğini, dünyayı kandırmaya çalıştığını iddia etti. 

Gerçekte beyanname bir bütün olarak ele alındığında Hamas’ın ilkelerinde bir değişikliğin kesinlikle söz konusu olmadığı, bu ilkelerin yeni bir dil ve üslûpla ifade edilmesinin söz konusu olduğu görülecektir. Söylemde, üslûpta, ifade tarzında zamana ve şartlara göre değişiklikler olması ise gayet tabiidir ve aynı zamanda bir ihtiyaçtır. 

Beyannamenin en çok tartışmaya konu olan maddesi, Hamas’ın 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti kurulmasını kabul etmesine dair yirminci maddesidir. Tartışmanın sebebi ise bu konuyla ilgili ifadeden, Hamas’ın 1967 sınırlarını onayladığı, diğer bölgelerdeki İsrail işgalini ise zımnen kabul ettiği sonucu çıkarılmasıdır. Bu maddedeki ifadelerden böyle bir sonuç çıkarılması yanlıştır. 

Bunun anlaşılması için “İşgal karşısındaki tutum ve siyasi çözüm” başlığı altında yer alan bu maddenin öncesinde ve yine aynı başlık altında yer alan iki maddeyi okumakta yarar var:

“18.Belfur  deklarasyonu, Filistin üzerinde İngiliz mandası belgesi, Filistin’in paylaştırılmasına dair BM kararı, bunların ve benzerlerinin üzerine oturtulan tüm kararlar ve uygulamalar yok hükmündedir. İsrail’in kuruluşu temelden geçersizdir ve Filistin halkının üzerinde tasarrufta bulunulmasına imkân olmayan haklarına muhaliftir. Filistin halkının ve ümmetin iradesine, uluslararası sözleşmelerin belirlediği insan haklarına ve en başta da kendi geleceğini belirleme hakkına aykırıdır. 

19.Siyonist hâkimiyet meşru kabul edilemez. Filistin toprakları üzerindeki tüm işgaller, yerleşimler, yahudileştirme faaliyetleri, gerçeklerin değiştirilmesi amacıyla simgeler üzerinde yapılan değişiklikler geçersizdir. Zamanın geçmesiyle haklar düşmez.”

Bu iki maddede işgalin temelden reddedildiği konusunda, ilkede bir değişiklik olmadığı vurgulandıktan sonra şöyle deniliyor: 

“20.Sebepler, şartlar ve baskılar ne olursa olsun ve işgal ne kadar sürerse sürsün Filistin’in herhangi bir parçasından taviz verilemez. Hamas, Filistin’in ırmaktan denize (Ürdün Irmağı’ndan Akdeniz’e) kadar bir bütün olarak kurtarılması konusundaki formülüne alternatif olacak herhangi bir formülü kabul etmez. Bununla birlikte -siyonist işgalin tanınması ve Filistinlilerin haklarının herhangi birinden taviz verilmesi söz konusu olmaksızın- Hamas, 4 Haziran 1967 sınırları içinde tam bağımsız, başkenti Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulmasını da, yurtlarından çıkarılmış mültecilerin dönüş haklarının korunması üzere bir ortak ulusal çözüm formülü olarak görür.”

Bu ifadeyle, Filistin’in bir bölümü üzerinde bir Filistin devletinin kurulmasının Filistinli oluşumlar arasında ortak çözüm formülü olarak kabul edilmesinin mümkün olduğu ancak bunun, işgalin devam eden kısmının olduğu gibi kalmasına razı olunması anlamına gelmeyeceği vurgulanmış olmaktadır. Bu, bir Filistin devletinin kurulmasına destek verilmesi anlamına gelir, işgalin onaylanması anlamına gelmez. 

Bu, Hamas için yeni bir tavır ve siyaset değildir. Belki böyle resmî bir belge üzerinde dile getirilmesi yeni sayılabilir. Asıl mesele ifadenin öncesiyle bağlantısının koparılmasından ve Filistin’in bir bölümünün özgürlüğüne kavuşturulması durumunda orada ulusal uzlaşmayla tam bağımsız bir  devlet kurulmasına razı olunmasının kalan kısmıyla ilgili haklardan da vazgeçme anlamına geldiğinin düşünülmesinden kaynaklanmaktadır. 

Beyannamenin başka ne gibi hususlar içerdiği hakkında bilgi vermek için bu konuya devam etmek istiyoruz Allah’ın izniyle. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23