Spor federasyonları hangi anlayışa teslim?
Spor federasyonlarında Başkanlık seçim sürecinin büyük bir bölümü tamamlandı. Tamamlanan seçimlerin kırk dokuz federasyonun on beşinde başkanlık değişikliği yaşandığını görüyoruz. Bizler, başkan değişikliğinde isimlere takılı kalmadan, kimler tarafından ve nasıl yönetildiği/yönetileceği konusu önemli. Yönetimlerin değerli bulunduğumuz tarafı hak, hukuk ve adaletli hususu. Spor federasyonları gençlik ağırlıklı, hemen hemen her yaşa hitap ettiği için Müslüman kimliğimizle İslami esaslara dayanıyor olması gerekiyor. Spor federasyonlarında harcanan paradan sporcunun giydiği kıyafete kadar bu hususa dahil. Gerçekleştirilen spor organizasyonlarının dini inanış ve kültürel değerlerimizle bağdaşır olması gerekiyor. Tüm bunları sesli düşünürken, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçtiğimiz günlerde gençlere yönelik yaptığı konuşmasında geçen şu ifadeleri hatırladık; ‘Kültür, sanat insanlarımızdan, Avrupa, Amerika merkezciliğin empoze ettiği sahte hiyerarşileri bir kenara bırakarak adil, daha çoğulcu, daha kucaklayıcı bir kültür, sanat iklimi oluşturmalarını bekliyoruz. Bunun içinde Anadolu irfanının tertemiz nefesini ve sıcak ruhunu insanımıza ve dünyaya yeniden hissettirecek kültür ve sanat insanlarımızaihtiyacımız var…’
SPORLA KÜLTÜREL YOZLAŞMAYA DEVAM (MI?)
Yazımıza konu olan ‘Spor Federasyonları hangi anlayış yönetecek?’ başlığı burada önem taşıyor. Kültür ve sanatta olduğu gibi sporda da kendi öz değerlerine bağlı yönetici, teknik adam ve sporcuların sahada görev alması gerekecek. Bu asla ve asla, kendisine sporu bir araç veya sıçrama taşı olarak görüp, makam, para, şöhret hırsına kapılarak doğru istikametten sapan veya kendi kirli amellerin insanımıza spor aracılığıyla uygulatan bir anlayış, olmamalı. Söz konusu devletin parası, kapsamı alanındaki kesim kendi insanımız olunca, hiç kimsenin çıkıp ‘Sana ne kardeşim?’ demek gibi bir hakkı olamasa gerek. Ülkemizde faaliyet gösteren branşların tamamına yakınında, kılık-kıyafet, spor yapılan ortam, mali kaynaklarda harcamadan kaynaklı uygunsuzluk söz konusu olabilmektedir. Örneğin Güreş Federasyonunun ‘kadın güreşi’ projesinin yaygınlaşması. Kadın güreşi projesi, Cumhurbaşkanımız önemine dikkat çektiği kültürel yozlaşmaya eşdeğer olabileceği gibi, irfanının tertemiz ve ruhunun sıcaklığı vurgusu yapılan Anadolu’da başlatılması, tesadüf olmasa gerek. Benzer örnekleri jimnastik, voleybol, futbol, atletizm ve daha birçok branşta gerçekleştirildiğini görmekteyiz. Yazımıza konu olan federasyonların çoğunluğu, aynı isimlerle yola devam kararı alındığına göre, bugünkü sürecin geçmişten gelen önemli bir değişimin olmayacağı kanaati uyandırıyor, maalesef. Federasyon Başkanlığı seçimlerinde her defasında ‘siyasi irade devreye giriyor’, ‘kendilerine yakın isimleri ön plana çıkarıyor’ gibi iddialar söz konusu. Bunları söylerken, adı geçen iddialara ‘mali’ açıdan ise hukuki soruşturma yolu açık. Ne yazık ki, milli ve manevi değerlerin ayaklar altına alınmasının soruşturması ise ancak ‘vicdanlarda’. Toplumun değerleri, kendi insanımız tarafından nasıl erozyona uğradığını izlenilmesinden başka bir icraat söz konusu değil…
TEK YÜZLÜ HAKİKAT, İKİYÜZLÜ PARA!
Tüm bu düşüncelerimizi yazıya aktarırken,önceki gün ölüm yıldönümü olan Üstad Osman Yüksel Serdengeçti’nin aklımıza. Üstad Serdengeçtiyi rahmetle anarken, Türk Edebiyat Vakfından çıkan Serdengeçti-2/Gülünç Hakikatler isimli kitabından bir bölüm paylaşmak istiyoruz; “Serdengeçti’nin ilk sayısında şöyle bir ilan var; Muhterem okuyucularımız; Serdengeçti, binbir müşkilat içinde çıkabildi. Günlerce kapı kapı, matbaa matbaa, şehir şehir dolaştık. Karşılaştığımız zorlukları yazsak koskoca bir kitap olur. Çok şükür Allah’ın yardımıyla şimdi çıkmış bulunuyoruz. Bir sürü acı hakikatler var! Bunları behemehâl söylememiz, yazmamız icap ediyor. Bildiğimizi, gördüğümüzü cesaretle söyleyeceğiz. Bize bu yolda, hak ve hakikat yolunda yardım ediniz. Serdengeçti’ye abone olunuz. Ne yazık ki tek yüzlü hakikatin meydana çıkması için bile, şu ikiyüzlü lanet paraya ihtiyaç var.”