Lucescu ve Milliliği kalmayan futbolumuz
Romanya, hemen ardından Arnavutluk yenilgisi. Futbolumuzun geldiği ‘hazin’ son. Ülke futbol takımının bugünlere ‘nasıl’ geldiği gerçeğini kimsenin saklı tutup, görmemezlikten gelmesi söz konusu olamaz. ‘Perşembenin gelişinin çarşambadan belli’ olduğunu ezber yapma derecesinde biliyoruz. Yaşananları niçin yadırgıyoruz ki! Bir zamanlar, Galatasaray’ın teknik direktörlük konusunda görüştüğü Lucescu, bir bakıverdik, Milli Takımımızın başında. Böyle bir sürecin ne kadar yanlış olduğunu yine bu satırlarda dilendirmiştik. İşletilen sürecin bu kadar yanlış olmasına rağmen, transferin gerçekleşmesini sağlayan Federasyonun Başkanı Yıldırım Demirören ve ekibi, bırakın istifasını, süreçle ilgili ‘özür’ dilemeye dahi yanaşmadı. Şimdi kalkıp kısmen değil de tüm faturayı teknik direktöre kesmek ne kadar ‘doğru’ olur ki?..
LUCESCU’NUN SÖYLEM VE UYGULAMALARI
Teknik direktöre gelince. Maçların öncesi ve sonrası yaptığı açıklamalar Mircea Lucescu’nun, dönüşü olmayan ‘kaos’ yolculuğunda olduğunu gözler önüne seriyor. Romanya maçı sonrasında ‘Henüz yolun başındayız...’ ve ‘Oyuncular kaliteli ama, oyuncuların bir arada oynamamasından kaynaklanan senkronize sorunu olabilir’ diyor. Bu açıklama, çalıştırıcının sahadaki oyuna ‘yabancı’ olmasından da öte, ne yapması gerektiği karşısında ‘acizliğinin’ birer göstergesi...
Antalya’da yapılan son hazırlık maçında Arnavutluk’a 3-2 yenilen ay-yıldızlı ekibimiz için Rumen teknik adamın ısrarla ‘Türk futbolunun bir geleceği var’ vurgusu yapması, kendisine ‘zaman’ tanınmasından başka bir manaya gelmiyor. Hani bu teknik direktörde yılların tecrübesi ve donanımı vardı. Varsa da, kullanamadıktan, sonuca yansıtamadıktan sonra neye yarar ki! Belki ‘elinde sihirli bir değnek yoktur’ ama, geride kalan her maçta Milli Takım üzerine bir şey koyması gerekirken, yenilgiler üst üste geldikçe kaçamak cevaplarla günü geçiştirilme/kurtarma yolunu seçiyor. Bu durumda, kaybeden kim? Ülkenin Milli Takımı. Denilebilir ki ‘Neyimiz vardı ki, neyi kaybedelim...’ Haklısınız belki puan veya konumumuz iyi değildi ama, az da olsa ‘prestijimiz’ vardı, o da şimdi milliliğe yakışmayacak düzeyde, yerlere ‘sergen’ oldu...
2018 TAMAM DA SIRADA
2020 Mİ VAR?..
Lucescu vurgu yapıyor; ‘Avrupa şampiyonasına gitmek için önümüzde 1,5 yıl var.’ Dünya Kupasının son karşılaşmaları ve 2020 yılında yapılacak olan Avrupa Şampiyonası hazırlık maçları göz önünde getirildiğinde, insan cevaplayamayacağı bir soru ile karşı karşıya kalıyor; ‘Rumen teknik adam, kendi aklıyla mı, yoksa ülke takımını destekleyen milyonların aklıyla mı dalga geçiyor?’ Diğer seçenek/soru ise, bir kenarda hazır kıta bekleyen ‘tazminat’ olarak alacağı paranın peşinde mi?..
Sonuç ne olursa olsun, uluslararası düzeyde her geçen gün ‘sarpa’ saran futbolumuz için bir çıkış yolu olmalı. Futbol Federasyonu Başkanı bu konuda konuşacak yerde, sessizliği muhafaza ediyor. Çıkıp da ‘Ben suçluyum...’ gibi itiraf/sorumluluk yüklenemiyor. Futbol Milli Takımı demek sadece ‘teknik’ direktör veya futbolcu mu demek? Kesinlikle değil. Bu düzeni/kurumu yöneten bir mekanizma var ve bu kurumun başında da bir Federasyon Başkanı Yıldırım Demirören var. Bugün o sessizliğe bürünmüş durumda. Konuşulması gereken süreçte susmak, hata/suçu kabullenmekten başka manaya gelmemekte. Lucescu’yu getiren bu yönetim değil miydi? Evet. Sırf tazminat/para ödememek için direniyorlarsa, büyük hata/suç işliyorlar. Kazançtan çok, kaybedilenlere bakıldığında, işleyen sürecin adı asla ve asla ‘profesyonellik’ olamaz...
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabımızdan paylaştığımız bir sözümüzü burada siz değerli okuyucularımızla paylaşarak yazımızı tamamlayalım, inşallah; “Spora/futbola ancak ters takla attırırsak düzeltiriz. Amatör anlayışın yerine profesyonel, profesyonel sporcunun yerine amatör sporcu.”