İsrail vahşetinin neresindeyiz?
Dünya barışı gerçeklerinin sadece lafta kaldığı bir zaman diliminde İsrail, Filistin’i bombalamaya devam ediyor… Yaptığı soykırımlarla ‘katil’ kimliğini her defasında gözler önüne seren, çoluk çocuk demeden yüzlerce insanın canına kıyan anlayışın Filistin’deki gayri meşru işgali sürüyor.
Katillerin uygulamalarına sessiz kalmak hiçbir vicdan sahibinin kabul edeceği bir durum değil. İsrail’in dünya üzerindeki gerçekleştirdiği insanlık dışı sömürüsü, Müslüman kanı dökerek sahip olduğu ‘kalleşliğin’ karşısında, hangi vicdan sahibi kayıtsız kalabilir!
Saldırıların periyodik olarak Ramazan ayına denk gelmesi gözü dönmüş cani-insan katillerinin nasıl bir anlayışa sahip olduklarını gösteriyor. Peki, tüm bu gerçekler karşısında ne yapmalı? Alışveriş yaparken İsrail ‘mallarını’ boykot mu etmeli? İsrail Başkonsolosluk binasına gidip ‘vahşetin’ muhatabını protesto mu etmeli?...Yoksa gücümüz yetmediğini itiraf edip, DUA ile birlikte Allah’tan yardım mı dilemeli? Katiller karşısında kim protestosunu nasıl yapar bilemem ama bildiğim tek bir şey, yapılan haksızlık-zulüm ve vahşetlere karşı gerekli duyarlılığı tam ve zamanında gösteremeyişimiz.
Bu ay hayır ve bereket, Ramazan ayı… Kan ile beslenen Siyonistlerin vahşeti ise her geçen gün artmakta. Biraz vicdan, biraz insanlıktan nasiplenmiş isek Filistin’e karşı kin ve kanla beslenen İsrail anlayışını nasıl görmezlikten gelebiliriz? Sormak isterim; ‘Gökyüzündeki kuşun nasıl özgürce uçtuğunu merak edip, her sabah güneş ışıkları ile değil bomba sesleriyle yataklarından uyanan korumasız Filistinli çocuklarının suçu, günahı ne olabilir!...’
Evet, herkes üzerine düşeni yapmalı tabii, aması ise…Hayat akışımıza bir bakın. Başımıza ne geldi ise duyarsız kaldığımız ve her defasında ‘ertelediğimiz’ gerçeklerden gelmedi mi? O doğru olarak kabul etmediğimiz yanlışlar karşısında bir de dik durabilseydik, acaba vicdansızların ‘yürekleri’ sızlatan olaylarına muhatap olur muyduk? Tabii ki her şeyin en iyisini bilen ve takdir eden yüce Allah… Peki, o hikmet sahibinin yol göstermesine rağmen, bizlerin kulluk görevini tam olarak yerine getirmeyişimiz hangi tanıma uyar!
Ne o yoksa aciz, çaresi mi kalıyoruz? Peki neden? Duyarsızlığın diğer bir adı acizlik ve teslimiyettir. İlk mücadelemiz başkasına değil, önce kendi nefsimize karşı olmalıdır. Önce içimizdeki (nefsimizle), sonra dışımızdaki şeytana (İsrail anlayışına) karşı savaş açmak gerekmez mi?
Bu gerçekleri dile getirirken, geçmiş ve günümüzde spor camiasında var olan İsrail anlayışının mimarları aklıma takıldı. Öyle ya, madem spor yazıyor, madem yazı yazmak gibi görev üstlenmişiz, düşüncemizi sizlerle paylaşmak boynumuzun borcu…
Filistin dendiği zaman nasıl ki ilk akla İsrail, İsrail dendiği zaman da Filistinlilere yaptığı zulüm ve katliamlarla tanınan ve uzun yıllar ölemeyen katil Şaron geliyor. Futbolu takip edenler, 2000’li yıllarda F.Bahçe forması giyen Haim Revivo’yu bilir, Şaron’un da Revivo’yu İsrail’in Türkiye’deki fahri büyükelçisi ilan etmesini hatırlarlar…
Gazeteci-yazar Haşmet Babaoğlu köşesine taşıdığı ‘Ah Gazze!.. Messi’ye, Ronaldo’ya bakıp utanır mıyız?’ başlıklı yazısında, spor camiası olarak da ‘zulme’ duyarsız kalınmamasını gazete sütünunda şöyle yer veriyor: “…Önce interneti açın ve futbolun iki büyük yıldızı Ronaldo’yla, Messi’nin üzerinde “Özgür Filistin” ve “Özgür Gazze” yazan Filistin bayraklarıyla çekilmiş fotoğraflarını bulun...Hatta, Christiano Ronaldo’nun 2003-09 arası Manchester United’da oynadığı döneme göz atın. Gazzeli çocuklara gönderdiği bir milyon dolarlık bağışa, o dönemde Facebook’taki Filistin davasıyla ilgili ateşli mesajlarına bakın...Sonra sorun bakalım... Bizim yıldızlarımız neden böyle değildir? Neden Filistin konusunda uzak ve kayıtsızdırlar?”
İsrail’in Gazze’deki katliamına İtalyan futbolcu Mario Balotelli de sosyal medya hesabından duyarsız kalmadı. Evet sormak gerekmez mi; İsrail’in gerçekleştirdiği katliamın, bizler, ‘insan’ olarak neresindeyiz?...