Haramı sporla meşrulaştırma harekatı!.. (1)
Depremler, yangınlar, seller, savaşlar, akan kan ve gözyaşları. Dünya adeta ‘yörüngesinden’ çıkmış, meçhule doğru sürükleniyor. ‘Kendi sonunu kendisi hazırlamak’ anlayışını kabullenmek insanoğlunun işine gelmediği için, yaşananların sorumluluğunu dışarıya yükleme çabasında ‘debelenip’ duruyor. Bunun bir tek nedeni var, ‘aynanın karşısına’ geçmek yerine, işimize/menfaatimize nasıl geliyorsa öyle hareket etme takıntısı. Oysaki Allah (cc), Kur’an-ı Kerim’de buyuyor ki ‘Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber rükû edin” (Bakara Süresi). Allah’a kulluk görevimizi ‘askıya’ alıp, kapitalizmin (maddiyatın) girdabına sarıldığımız için, sonumuzu hazırlamaya tam gaz ilerliyoruz, Allah muhafaza. Bu süreçte spor da pek âlâ kullanılmaya devam ediliyor…
SPORU KULLANARAK
GERİDE ENKAZ BIRAKMAK
Sporda, toplumsal tükenişin kapsamı alanına sokulmuş durumda. Tıpkı sel, deprem, yangın benzeri afetler gibi, sporunda ‘ayarlarıyla’ oynayıp, estetiğe’ büründürerek, maddi ve manevi tahribata koyuldular. Kaynağını batı menşeli olan ‘dinsiz’ ve ‘imansızların’ bu alanı seçmelerinin en önemli nedeni her kesime, elini kolunu sallayarak, rahat bir şekilde ulaşılabilme ‘özelliğine’ sahipler. Spor gibi, yeri geldiğinde sosyokültürel tahribatı oluşturacak büyük bir silaha sahip olamazsınız. Tehlikenin boyutu ve içler acısı durumu farkına vardığımızda, maalesef çoktan manevi yıkımın/enkazın altında kalmış oluyoruz. Bunun o kadar çok örnekleri var ki. Spordaki bu tahribat süreçlerinden en önemli aşamalarını kıyafet, karma eğitimler ve toplumsal cinsiyet eşitliği (TCE) oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucusu’ (TCES) Türkiye Temsilciliğine Türkiye A Milli Voleybol Takımı Baş Antrenörü Giovanni Guidetti’yi seçmesi ve o antrenörün halen görevinin başında olması sadece bir tanesi. Gün geçmiyor ki bu ‘rezalet’ halkasına bir yenisi eklenmesin. Dur denilmediğinde de toplumuzun milli ve manevi değerlerinin tahribat oluşturacak yeni tehlikelere zemin oluşturmayı sürdürecek. Bugün ise voleybol milli takım yer alan bayan sporcu Ebrar Karakurt’un, kız arkadaşıyla çektirdiği görüntülerin sosyal medyada gündem oluşturması, gelinen sürecin boyutunu gözler önüne seriyor…
‘İSLAM AHLAKININ ÖZÜ HAYÂDIR’
Peki, sporun araç olarak kullanılan, ülke insanının içine çekildiği bu durumun İslami değerlerimiz, yaşantımızla nasıl bağdaşır olduğunu bilmek gerek. ‘Müslüman olmamız konu hakkında neyi gerektirir’ diye araştırma yaptığımızda, devletin resmi kurumunun olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Hadislerle İslam Ansiklopedisi’ne okuyarak, edindiğimiz bilgiyi paylaşma gereği duyuyoruz. “Başkalarından utanan, tepkisinden çekindiği için onların hoşlanmadığı söz ve fiilleri yapmaktan rahatsızlık duyan insanın aynı şekilde Allah’a karşı da hâyâ göstermesi, rızasını kaybetmekten korktuğu için, O’nun sevmediği amelleri terk etmesini gerektirir. İhsan üzere, Allah’ı kendisini an be an gördüğü bilinciyle yaşayan kulun, Allah’tan hayâ etmesi, onun her zaman ve mekânda takva sahibi bir mümin olmasını sağlar ki, Rahman’ın kullarından talebi de budur. Nitekim “Ey Ademoğulları! Size avret yerlerini örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır” ayetindeki “takva elbisesi” tabiriyle, ‘hayânın’ kastedildiği belirtilmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor. İman yetmiş kûsür parçadır. Hayâ da imandan bir parçadır.”
(Devam Edecek)