• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
TÜM YAZILARI

Ulusalcıların Türk ve Müslümanla İmtihanı

08 Şubat 2016
A


Ahmet Anapalı İletişim:

Son günlerde ülkemizin hatta dünyanın gündeminde Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından yaşanan gelişmeler bulunmaktadır. Bu olayı önemli hale getiren diğer bir konu da 66 yıllık NATO tarihinde bir NATO ülkesinin Rus savaş uçağı düşürmesidir. 

Ama asıl mesele uçağın düşürülmesi değil, Rus uçağının düşürüldüğü bölgede Bayırbucak Türkmenlerini bombalaması, katliam yapmaya kalkması. Türkmenlerin katliamını değil de Rus uçağının düşürülmesine üzülen, hatta “Türkmen dağında temizlik var Esad ve Rus askerleri Türkmen dağındaki teröristleri temizliyor” diyen içimizdeki Ruslara bakmak lazım. Çünkü bunlar ülke ve millet düşmanlarıyla her daim işbirliği yapmış her şey olmuşlar ama asla Müslüman olamamışlardır. 

Üstad Necip Fazıl’ın da deyimiyle “Türk, Müslüman olduktan sonra Türk olmuştur.” Bakmayın isimlerinin Türk Müslüman olduğuna, bu toprakların gerçek sahibi Anadolu insanının onların gözünde değeri yoktur. Nevzat Tandoğan’ın deyimiyle “Öküz Anadolululudur.” “Ne mutlu Türküm diyene”, “Türk’ün Türk’en başka dostu yok” sözlerini dillerinden düşürmeyenler gerçekten Türk ve Müslüman olsalardı bugün Bayırbucak Türkmenlerine kucak açarlar en azından kucak açanlara yardımcı olurlardı. Bunların geçmişlerine de bakacak olursak tarihimiz için kara lekelerle doludur. Her Rus-Türk sürtüşmesinde hep Rus taraftarı olmuşlardır.

Atatürk öldü ise Stalin var”, “Dünya’nın en tatlı en sevimli adamlarından biriydi” diyerek kastettikleri ise milyonlarca Türk ve Müslüman’ın katilin Lenin’den başkası değil. Lenin, Stalin sevdalarını her zaman dillendirmişler, milli mücadelede Ruslar bize yardım etti derler ama Buhara Cumhurbaşkanı Osman Hoca’nın 100 milyon altın Ruble verdiğini bilmezler. Rusya bize 20 milyonunu Anadolu’ya göndermiştir. Lenin, 80 milyon altın ruble külçeyi komisyon olarak kendisi almıştır. Osman hoca daha sonra Türkiye’ye sığınmış ancak, milli mücadele sonrası 1939 yılında Ankara hükümeti tarafından ülke dışına sürgün edilmiştir.  

Ancak bir kara leke var ki, Boraltan faciası gibi kendi soydaşlarına ihanetleri saymakla bitmez. Cumhuriyetin ilanından birkaç gün sonra Suriye halkının bize katılma talebi “YURTTA SUS CİHANDA SUS” “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk unsuru kabul etmiyoruz!” prensibi gereği ret edilmiştir. Boraltan’da 146 soydaşımızıTürk askerinin gözü önünde kurşuna dizilmesi için bile bile ölüme gönderilmiştir. “Reha Oğuz Türkkan’a göre iltica eden ve sonra kurşuna dizilen Azeri mülteci sayısı 407’dir.” Sayı o kadar da önemli değildir. Böyle ihanetler Türk tarihine kara leke olarak yazılmıştır.  

Diğer bir konu da Üsküplü Müslüman Türkler, haklarını korumak üzere 1945’te bir direniş örgütü kurarlar. Yücelciler adını alan örgütün hikâyesi ve hakkındaki bilgi sayesinde ulaştığımız Mehmed Ardıcı’nın “Yücelciler 1947” adını taşıyan değerli hatıratından başka bir vesileyle bahsetmek isterim. Ancak bugün Makedonya’daki haklarımızı korumak için kurulan ve Üsküp Başkonsolosumuz Emin Vefa Gerçek’in de haberdar ve bağlantı halinde olduğu bu örgüte yapılan ihanete dikkatinizi çekmek istiyorum.  

Ardıcı, Nazi kamplarında ölenlere ağlayan aydınlarımıza, burunlarının dibinde, Makedonya’da bunca Müslüman’ın boğazlanması karşısında neden kıllarını kıpırdatmadıklarını soruyor haklı olarak. Konuyu daha da tafsilatlı görüşmek için Belgrad’da bulunan zamanın Dışişleri Bakanı asker kaçağı aynı zamanda millî mücadeleye katılmayı reddeden “Din zehirdir. Türkiye’den dini tamamen atabilmek için bize 30 sene daha lazım” diyen Şükrü Saraçoğlu ile görüşürken Saraçoğlu, “Sahi bu kadar nüfusa mı sahipsiniz?” diye şaşkın şaşkın soruyor. Tepkilerini içlerine şöyle gömüyorlar: “Pes, vallahi pes, billahi pes. Yalı kazığı mı diktiler seni Ankara’ya?” Hariciye Vekili böyle ise varın Ankara’dakilerin halini seyreyleyin tepkisi geliyor. Dış politikadan bîhaber Hariciye Vekili onlara ne kadar yardım edebilirdi ki.

Dış politikamız bir zamanlar böyle cahillerin elinde oyuncak olmuştu işte. Oyuncak olsa neyse. Bir de ihanet olmasa! Üsküp Konsolosumuzla irtibat halinde örgütlenen Yücelciler ihbar edilir ve yakalanıp işkence altında sorgulanırlar. Hücresinde şu yakıcı cümleler dökülür yazarın ağzından: “Bizler, yıktırılmış bir cihan devletinin kabul edilmemiş bir mirasıyız. Şimdiye dek namuslu kalabilmişsek Osmanlılığımıza borçluyuz. Kurtuluş ümidimi geri getiren işte bu.”  

Umut bekledikleri Türkiye’den ses yok. Yücelciler grubunun kurucularından 4 kişi idam edilir, diğerlerine 2 ile 20 yıl arası değişik hapis cezaları verilir, yine ses yok. Oysa teşkilat kurulurken kendilerine “Nüveyi oluşturun. Talimatlarımızı tatbik edecek, bilgi alabileceğimiz bir grubun varlığını bilmek istiyoruz” diye haber yollayan da Türk Konsolosudur. Bunun anlamı, “Ben sizi tanımıyorum, siz de beni”  tekrarıdır. 

Üsküplü Müslümanları yüzüstü bırakan içeriye sözde “Türkçü” Milli Şef’in marifetleri bununla sınırlı değildi. Romanya’ya iltica etmiş olan 20-30 bin civarındaki Kırım Tatarı’nın Türkiye’ye sığınma talebine ret cevabı veren de aynı zihniyet değil miydi? Devam edecek olursak 2000 kadar Kırım Türkünü Anadolu üzerinden yine Stalin’e teslim edilen “Mavi Alay” faciası da başlı başına Türk tarihi açısından başka bir kara bir leke olarak kalmıştır. (1)

Muhabbetle…

(1) Sevgili Dostum Orhan Güzel’in Katkılarıyla.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23