• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdurrahman Dilipak
Abdurrahman Dilipak
TÜM YAZILARI

Gazeteci haber kaynağını açıklamamalı mı?

20 Ağustos 2017
A


Abdurrahman Dilipak İletişim: [email protected]

Kılıçdaroğlu, Berberoğlu, Can ve MİT TIR’ları tartışması bütün şiddeti ile tartışılıyor. Ve Tartışılan bir başka konu daha var: Gazeteci haber kaynağını açıklamamalı mı?

Hayır, böyle bir kural yok. Gazeteci  normalde haber kaynağını açıklar.. 5N1K kuralında ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin, kim sorularının cevabını verirken kaynağını da haber verir.

Bu tartışma bugün nasıl başladı. CHP milletvekili gazeteci Enis Berberoğlu “benden itirafçı, iftiracı ve muhbir çıkmaz” dedi.

Muhbir/muhabir aslında aynı kökten gelir. Jurnal, jurnalist, ihbar, muhbir benzeşik isimlerdir. Ajan/ajans da öyle. Gazeteci halkın ajanıdır bir bakıma, gerçeği ortaya çıkartmak için sorgulayan, soruşturan. Gazeteci dediğin Hakk’ın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmalıdır. Ama bugün “sahibinin sesi”dir. O zaman da patronu olan sermaye ya da örgütün sesi oluyor. Sadece onun sesi olmakla kalmıyor, “Medya tetikçiliği”ne soyunuyor. Sahibinin rakiplerine karşı kullandığı bir kuduz köpeğe dönüşüyor. Gazete/gazeteci, Hakk’a ve halka ihanet ederse “tetikçi” olur. Bugün piyasada o kadar çok tetikçi gazeteci var ki! Yani anlayacağınız parayı veren düdüğü çalıyor. Medya birilerinin düdüğü oluyor bu anlamda.

Normal olan, gazetecinin haber kaynağını açıklamasıdır. Aslında 5N1K’daki her sorunun cevabı haberin kaynağı ile ilgili bir sorudur.

Bakın haberin kaynağını açıklamayabilirsiniz, ama o zaman hükmen o iddianın iddiacısı olursunuz, o iddia bir suç içeriyorsa, o suçun sorumlusu siz olursunuz.

Gazetelerde bir sorumlu yazı işleri müdürü vardır. Bu kişi, kaynağı açıklanmayan haber ve yazıların ana sorumlusu, kaynağı belli haberlerde ise, müştereken ve müteselsilen o yayından kaynaklanan sorumludur. Haber ya da yazı kaynağı belli ise asli sorumlu o eserin sahibidir. Sorumlu müdür fer’i sorumludur ve bu durumda verilen ceza, genel olarak asli sorumluya tam olarak uygulanırken, fer’i sorumlunun cezası para cezasına çevrilir.

Yani hukuki olarak da, ahlaki olarak da normal şartlarda, istisna dışında gazetecinin haber kaynağını açıklaması gerekir. Suç olan bir fiilde kaynağını açıklamaması halinde kendi asli suçlu gibi muamele görür. Yoksa biri gazeteciyim diye çıkar, “kaynağını açıklamıyorum, bir yetkili filan hakkında şöyle şöyle dedi, şu iddiada bulundu” der, her şeyi yazar ve söyler.

Evet, gazetecilerin ve STK temsilcilerinin genişletilmiş eleştiri hakkı vardır, kamu otoritelerinin de artırılmış tahammül yükümlülükleri vardır. Ama bu suçu ortadan kaldırmadığı gibi, suça meşruiyet de kazandırmaz. Eleştiri şok edici, alışılmışın dışında olabilir ancak bunun eleştiri konusu olan kişinin söz ve eylemi ile orantılı, ya da eleştirenin duyduğu acının şiddeti ile mütenasip olması gerekir.

Bunun aksi, taşların toprağa bağlandığı, köpeklerin sokağa salındığı bir düzensizlik haline sebeb olur. Mafya, terör örgütleri, uyuşturucu tacirleri, soyguncular bir dernek kurar ve bir gazete çıkartır ve tetikçilerinin cebine birer kimlik kartı koyar ve dilediklerini yaparlar. Yok böyle bir şey..

Bugün gazeteci kimliği taşıyan bir sürü terörist var cezaevlerinde. Gazetecilik onların kamuflaj malzemesi.

Gazetecinin haber kaynağını açıklamasının mantıklı, makul, kabul edilebilir tek yanı var, o da bir yerde suç var ve o suça tanıklık eden kişi suça ilişkin bir gazeteciye bilgi veriyor. Kaynağını açıklaması halinde o kişi deşifre olacaksa ve bundan maddi, manevi, hayati zarar görecek ve bu konuda açık ve yakın bir tehdit ve tehlike sözkonusu ise ve gazeteci bu bilginin/haberin doğruluğundan yüzde yüz eminse, bu gerçeğin ortaya çıkması toplum açısından hayati önem taşıyorsa, bu riski kendi üzerine alarak, haberin kaynağını gizli tutmak sureti ile haberi yayınlayabilir.

Bakın Kılıçdaroğlu adının da geçtiği Berberoğlu davasında sözkonusu olan ajanlık. Aşağılık bir suç isnadı var. Ve bu dava bir darbe girişimi ile de ilişkilendiriliyor. Bu haber mevcut yasalara göre suç. Berberoğlu “suç değil” diyorsa yargılama sonucu gerçek ortaya çıkacak.

Kendisi artık bir gazeteci olmadan önce bir milletvekili. Bir milletvekili olarak TBMM’de gizli oturumda konuşulanları çıkıp “ben bir gazeteciyim” diye açıklayamaz. Ortada bir “Vatana ihanet suçlaması” var. Arkadaşlarını korumak adına, suçun sorumluluğunu kendi üzerine alacaksa bu kendi bileceği bir iş. Suçta dayanışma olmaz. Bunun adı “Mafya dayanışması”dır. “Ajan dayanışması”dır. Can da aynı şeyi yapıyor. Tarihte bunun başka örnekleri de var. Suçta dayanışma ahlaki bir davranış değil. Ama kendi iddiasına göre yaptığı “suç değil”. Bu kendi iddiası. Durum ortada. Suç! Ve yapılan bir suçlu dayanışması.

Tamam bu şekilde davranarak genel başkanına sahip çıkıyor.. Gazetesine sahip çıkıyor. Yaptığı işi savunuyor. Genel başkanını feda etmemiş oluyor. Genel başkanı da, gazetesi de bir bakıma arkadaşlarının kendini feda etmesini istiyor. Bu biraz da “FETÖ fedailiği”ne benziyor. FETÖ’cü generaller de yalan söylüyorlar ve örgüt elemanlarını ele vermeme konusunda kendilerini feda ediyorlar.

Ben Berberoğlu’nu eskiden beri izlerim, bana o çevredeki gazeteciler arasında daha mantıklı biri gibi gelirdi. FETÖ’cülerle aynı çizgiye geleceğine ihtimal vermezdim.

“Suç yok” diyor. Oysa var. Yaptığının suç olmadığını söyleyince kendini suçlu olarak da görmüyor. Ve buna bir de “muhbir değilim” diyor. A be kardeşim, suç yoksa suç olmayan haber kaynağını niye gizliyorsun o zaman!

Bizler, politikacılar, STK sözcüleri, kanaat önderleri, ne dediğimiz kadar o sözlerin kamuda nasıl anlaşıldığını da düşünmek zorundayız. Böyle giderse Berberoğlu, Can’ın durumuna düşebilir.

Madem “suç değil” diyorsun, suç olmayan haber kaynağını açıkla Berberoğlu.

Ya da yaptığın “suç”sa, suça ve suçluya niye sahip çıkıyorsun ki. Bu, suça ve suçluya yardım ve yataklık anlamına gelir.

Berberoğlu 3 durumla karşı karşıya. Önce yurttaş olarak görevini yapmıyor. Suç ve suçluya sahip çıkıyor, koruyor, hatta kendini suç ve suçlu için feda etmeyi göze alıyor.

İki: Milletvekili misyonuna aykırı bir tutum içinde. Korumak zorunda olduğu anayasal kurumlara ve değerlere zarar veriyor. Kendi devleti aleyhinde kökü dışarıda bir saldırı ve darbe girişimini savunuyor pozisyonuna düşüyor.

Üç: Gazeteci etiği, bir hakikati ortaya çıkartmak için kaynağı gizli tutma ve bir başkasının meşru hak ve güvenliğinin zarar görmemesi adına, suç örgütü ya da tehdit kaynağına karşı riski kendi üzerine alma adına bir değer ifade eder. Yoksa suçu ve suçluyu savunmak ve korumak onun açısından hiçbir şekilde bir değer ifade etmemektedir.

Karar kendisinin. Bu gerçek, Berberoğlu açıklamasa da başka türlü de er-geç bir gün ortaya çıkacaktır. Adalet tecelli edecektir. Kılıçdaroğlu’na gelince, çekirge bir sıçrar, iki sıçrar ve sonra..  Selam ve dua ile.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23