• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Abdurrahman Dilipak
Abdurrahman Dilipak
TÜM YAZILARI

Aslında olan ne?

06 Ekim 2020
A


Abdurrahman Dilipak İletişim: [email protected]

Aslında her şey 2000 yılı ile başladı. 2. Millenium, yeni bir milad olacaktı.

2000’e hazırlık 1991’le başlamıştı. “Soğuk savaş” bitmişti. 1700’lerde başlayan “Ulus devlet” ütopyasının yerini 2000’li yılların başında “Yeni Dünya Düzeni” almalıydı. “Yeni Normal” çağa geçerken “Great reset”le her şeye sıfırdan başlamak gerekiyordu.

Tarihin sonu”, “Medeniyetler arası çatışma” aslında bu işin fikri zeminini oluşturmaya yönelik bir mayalandırma hareketi idi. BÇG, FETÖ, DAEŞ bunların hiçbiri tabii süreçte oluşan yapılar değildi. Bunun benzerleri başka ülkelerde de farklı şekillerde örgütlendi.

“Çekiç Güç” de aynı senaryonun bir parçası idi, “Büyük Ortadoğu Projesi” de. BOP çerçevesinde 21 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapıları değiştirilerek başlanacaktı işe. Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Bu iş olmayınca, bundan sonrası için yol haritası konusunda liderlik, yöntemler, nihai hedef konusunda anlaşamadılar. Aslında, gerekirse bir dünya savaşını bile göze almışlardı.

e-devlet”, “e-belediye”, “e-media”dan sonra “e-demokrasi”ye geçilecekti, ama o da olmadı. Zaten “e-millet”in adı bile yok, bu düzende, onlar sosyal media değirmeninde avlanıyor, sağılıyor, öğütülüyor, sayısallaştırılıyor, zaafları, meziyetleri, korkuları ve ümidleri, hayalleri ile bigdata’ya kaydedilip, süper bilgisayarlarda kategorik hale getirilip istatistiki verilere dönüştürülüyor. “Sosyal Metrik sistem” sizin için risk puanını çıkarıyor, size ilişkin ihtimal maliyet ve risk analizinizi yapıp, sizi izlemeye devam ediyor.. Covid de bu anlamda eşsiz bir fırsat sundu ve yeni dünyanın İlah’lık ve Rab’lik taslayan egemenlerine. Covid, sürecin en tehlikeli biyonik ajanı oldu! Siber dünyada hangi demokrasiden söz ediyorsunuz. “İnsan”sız bir demokrasi mümkün mü? “Yeni normal” dönemde “Birey” o bildiğimiz insandan farklı biri olacaktı. Din, tarih, ahlak, gelenek ya da cinsiyeti bile farklı birilerinden söz ediyoruz. Onlar biyonik bir robota dönüşecek. Neuralinkle artık kendinden ibaret biri değil. O yeni siber sistemin biyonik bir protezi gibi bir şey olacak. O nesneler arasında networkde bir “nesne” olunca e-demokrasiden söz etmek elbette mümkün değil. Bu demokrasi olmadığı gibi teokrasi de olmayacak. Hele cumhuriyet, öyle bir şey söz konusu değil “yüzyılın projesi”ndeki “yeni normal” dünyada.

Birey”lerin öyle “Tek vatan”ı filan olmayacak. NEOM gibi ”siber kamp”larınız olacak. Cinsiyetinizi siz belirleyeceksiniz, değişken de olabilir, siz seçin!? Siber kimliğinizdeki “Gender” maddesini siz kendiniz doldurabilirsiniz. İsterseniz hepsini sırasıyla deneyim, artırılmış gerçeklik dünyasında sorgulayın ve kararınızı verin. “Tek millet” evet o olacak. 3 toplum modeli var “Transhuman”lar, “Humanoid”ler ve “Avatar”lar. Bunlar da entegre çalışacak zaten. Siz kendinizi Humanoid’lerle ve Avatar’larla ilişkilendirebileceksiniz. Bir de “Re-transhuman”lar olacak, onlar da akıllarınca “ölümsüzleştirilen”, “kopyalanmış / klonlanmış”, teknoloji ve diğer canlı organizmalarından gen ya da beyin aktarımı dahil organ aktarımı ile yeniden yapılandırılmış ara formlardan söz ediyoruz. “Tek devlet” de yok artık. Başka devlet yok ki. Olacak olan ise devlet değil, devlet ötesi bir yapı. Devlet yoksa, hangi bayraktan söz ediyorsunuz, sizi başkalarından ayıran şey sadece siber kod’unuz olunca bayrağa ne gerek var!

İşin ilginç yanı ne, biliyor musunuz, bu işi yapanların birçoğu yaptıkları işin, o işin sonucunun farkında değiller. Adeta kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlar. Hani derler ya, “ol mahîler ki, derya içredirler de deryayı bilmezler.” Oysa işleri bittiğinde ilk tarihin çöplüğüne atılacak olanlar kendileridir. Saray inşa eden köleler gibidirler. Saray tamamlandığında onlar bir daha o kapıdan içeri giremeyecekler.

Evet, birçok devlet, gönüllü ya da zorlu bir şekilde bu projenin bir şekilde içinde yer alıyor. Aslında kendi sonlarını hazırlıyorlar. Covid de bu anlamda sürekli sırtlarında şaklayan bir kırbaç gibi. Terör de öyle, ekonomi de. BM, AB, NATO, Arap Birliği, İslam Konferansı, Afrika Birliği, ASEAN gibi uluslararası örgütler boş gözlerle bakınıyorlar sadece. Akdeniz ülkeleri, Karadeniz ülkeleri arasında da işbirliği konferansları var. Bu kadar olay oluyor, kızılca kıyamet kopuyor, savaş çanları çalıyor, kimseden bir ses yok. Bütün bunlar normal mi! Elon Musk ve Bill Gates konuşuyor. Pentagon, FED, LIBOR ya da Rothschild konuşuyor. The Economist’in kehanetleri belirliyor gündemi! Ve biz daha, başımızın püsküllü belası “İstanbul Sözleşmesi gailesi” ile “LGBT+ gailesi” ile uğraşıyoruz. Mesajı aldık diyorlardı, kadrolarda yenileşmeye gideceklerdi, ama durum ortada.

Beklemekten yorulan insanlar “Esra Erol vakıası” gibi vakıalarla karşılaşarak şok üstüne şok yaşıyorlar. Halbuki daha 11 Eylül 2020’de, malum embedded kalem sahiplerinin  ATV ekranlarının en çok izlenen ve sevilen programları arasında yer alan, Esra Erol tarafından sunulan…” diye tanımladıkları programda “Burcu Çerşil, ekranlar önünde; dayısı bildiği kişinin babası olduğunu ve daha da büyüğü bir tecavüzcü olduğunu öğrenmişti”. Bu haberlerle kuşatılmak isteniyor Ankara’da karar vericiler. 

 Ve biz “bu ahval ve şerait altında dahili ve harici bedhahlar”la mücadele ederken, muhalefet bizi “Söğüd dalına yuva yapan mandanın, yavrusunu sinek kaptığındaki telaşı ile (bizim bu büyük gerçekten habersiz olduğumuzu düşünüp), dikkatlerimizi, tek parti döneminin ihtişamlı günlerindeki eşsiz başarılara çekmeye çalışıyor.” (!?+) 

Selâm ve dua ile. 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23