• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Mehmet Ali Tekin
Mehmet Ali Tekin
TÜM YAZILARI

Vahdet’e Ulaşmanın Yolu Takvadan Geçer

16 Kasım 2014
A


Mehmet Ali Tekin İletişim: [email protected]

Muharrem ayının son günlerindeyiz...

İslam tarihinin, en hüzünlü olayının yaşandığı ayın günlerindeyiz...

Kerbela’da Peygamber torunu Hz. Hüseyin Efendimiz ve bir avuç yaranının, kılıçtan geçirildiği günler...

Peygamber ahfadına yapılan bu zalimlik, unutulmamalı, unutturulmamalı...

İslam ümmeti arasında, vahdetin (birliğin) sağlanması, önemli hususlardan birisidir...

Her devirde olduğu gibi, şu günlerde en çok muhtaç olduğumuz husus vahdet... 

Siyonist Yahudi, İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı, lânetli postallarıyla çiğnemekte, tüm kutsallarımızı ayaklarıyla ezmekte...

Vahdet...

Birlik...

Ümmet, belki de hiç bu kadar Vahdet’e muhtaç olmamıştı...

Vahdetin, birliğin sağlanması için, seferber olacağımız günlerdeyiz..

İslam tarihinde benim açımdan Vahdet sembollerinden birisi de ‘Sancaktar-ı Rasülüllah’ olan zat... 

Ebu Eyyüb el Ensari’dir (ra)...

Vahdet konusu, bu gün olduğu gibi dün de problemliydi. Düne baktığımızda, dinin mübelliği, rasülü Hz. Muhammed (sav) Efendimiz’in terbiyesinden geçmiş insanların bazıları arasında bile, ciddi ihtilafların yaşandığını görüyoruz.

Hz. Ali (ra) Efendimiz, çocukluğundan itibaren, hemen hemen tüm zamanlarını, peygamberimizin terbiyesiyle geçirmiştir. Yani, O’nun terbiyesiyle büyümüştür. Mü’minlerin Annesi Hz. Aişe (r.anha) validemiz de, Peygamberimizle genç yaşta evlendiği için; Peygamber terbiyesiyle büyümüştür diyebiliriz. Bu iki mübarek insan, birbirleriyle savaşmıştır. Hilafet etme hususunda, farklı düşüncelere sahip oldukları için; birbirleriyle önce zıtlaşmışlar. Problemi, görüşmeler yoluyla, hâlledemedikleri için de savaşmışlardır.

Vahdet hususunda, bu olumsuz bir misaldir. Olumlu örneğe gelecek olursak; o da Ebu Eyyüb el Ensari’dir (ra). Asıl adı Halid b. Zeyd olup, Ebu Eyyüb el Ensari lâkabıyla anılır.

Peygamberimiz, Mekke’den Medine’ye (Yesrib) hicret ettiğinde, ilk günlerini bu sahabenin evinde, misafireten geçirmiştir. Bedir, Uhud, Hudeybiye olmak üzere, önemli savaş ve olaylarda, peygamberimizin yanında bulunmuştur. Hatta savaşların birçoğunda, peygamberin sancağını taşıdığı için, ‘Sancaktar-ı Rasülüllah’ şerefine nail olmuştur.

Bu zat, Hz. Ali Efendimiz hilafete seçildikten sonra, devamlı olarak O’nun safında yer almıştır. İhtilaflı savaşların hepsinde ve Muaviye ile olan savaşta da; Hz. Ali Efendimizin yanında, savaşa katılmıştır.

Hz. Ali efendimizin vefatından sonra, Müslümanların emiri Muaviye olmuştur. Bu devirde, ecnebilerle-kâfirlerle savaşlar yoğunlaşmıştı. Bunlardan birisi de, Hicrî 50 kimilerine göre de 52 (Miladi 670) yılında; Bizans (İstanbul) üzerine sevkedilen ordudur. Bu orduda, Ebu Eyyüb el Ensari’nin de, yer aldığını görmekteyiz. Ordu İstanbul’a yaklaştığı sırada, çok yaşlı olan Ebu Eyyüb el Ensari (90 yaşlarında olduğu rivayet edilir), hastalanır ve bir müddet sonra da vefat eder. Vasiyeti üzerine de (Ordunun ulaşabildiği en ileri noktada, defnedilmesini vasiyet etmiştir), surların yakınlarına defnedilir

Vahdet anlayışının doruğa çıktığı insanların öncüsü olarak, Ebu Eyyüb el Ensari diyebiliriz.

Hz. Ali döneminde, Muaviye ile arasında çıkan Hilafet tartışmasında, Hz. Ali’nin yanında yer almıştır. Daha sonra da, aralarında çıkan savaşta Hz. Ali efendimizin yanında Muaviye’ye karşı savaşmıştır.

Kâfirlere karşı ise, Muaviye’nin yanında yer almış ve O’nun ordusunda, kafirlere karşı savaşmıştır.

Bu örnek bir davranıştır. Vahdet açısından, iç meselelerde muhalif olduğumuz fikir ve insanlara karşı; dış meselelerde birliktelik arzedebilme gayretinde olmalıyız, olabilmeliyiz.  Bizler bu anlayışı - Ebu Eyyüb el Ensari anlayışını – toplumumuzun tüm fertlerine, kazandırma  gayretinde olmalıyız.

Eyyüb el Ensari tavrını, toplumumuzun çoğunluğuna kazandırabilirsek;  vahdet o derece güçlü tezahür edecektir. Bu anlayışı tüm partiler, gruplar, tarikatlar, cemaatler müntesiblerine kazandırma gayretinde olmalıdır.

Her grup, parti, cemaat, tarikat kendi sahalarında farklı çalışma usulleri geliştirebilir, farklı tavır sergileyebilirler. Fakat genel meselelerde, ülkemizin ve milletimizin çıkarları söz konusu olduğunda; ortak bir fikir oluşturabilme, geliştirebilmeliyiz.

Önemli olan, takva sahibi, salih bir kul olabilmek değil mi?

Ancak takva sahibi, salih kullar vahdet oluşturabilir...

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23