• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

“Türkiye’nin potansiyel derinliğine güvenelim”

Yeniakit Publisher
2014-03-24 13:53:00 - 2014-03-24 14:04:23
"Türkiye’nin potansiyel derinliğine güvenelim"

Renault, 2013’te binek otomobil pazarında 15’inci kez liderliğini ilan etti, diğer markası Dacia ise hızla yukarıya doğru tırmanıyor. Bu başarının arkasında Renault Mais var, başındaysa 14 yıldır bir uçak mühendisi bulunuyor; İbrahim Aybar...

RÖPORTAJ: MESUT BIYIK - Otomotiv sektörünün iki büyük meslek kuruluşundan ODD’nin bir dönem başkanlığını yapmış olan, hala da aynı derneğin Denetleme Kurulu Üyeliğini sürdüren Aybar ile; sektörü, yerli otomobil konusundaki gelişmeleri ve kendi markalarını konuştuk.

• Daha önceki bir sohbetimizde bu sene 700 bini bulursak iyi demiştiniz, şubat satışları epey düşük geldi, 700 bin umudunuzu koruyor musunuz?

Bugünün şartlarında sorduğunuz soruya verilecek somut bir cevap şu an için yok. Çünkü hâlâ daha önümüzü görüp, pazar tahmini yapma imkanına sahip değiliz. Şimdi Mart ayındayız, Mart ayında ülkenin yaşadığı seçim ortamı, belirsizliğin devam etmesine sebep oluyor. Dolayısıyla sağlıklı tahminde bulunabilmek için seçimlerin geçmesi lazım. Sandıktan çıkacak sonuca göre, oluşacak atmosferi görmek lazım. Ancak Nisan ayı içerisinde, şöyle veya böyle bir tahmin yapma imkanımız olur, bunu yaparken de Mart’ı baz alarak tahmin yaparsak bence olumsuz bir tahminde bulunmuş oluruz.

• O zaman Nisan’ı da bir geçelim mi diyorsunuz?

Nisan’ı geçmesek de Nisan içindeki ortama bakarak bir tahminde bulunmak lazım. Ben bu yılın ikinci yarısının birinci yarıdan daha olumlu geçeceğini düşünüyorum. Şu anda belirsizliğin içinde bazı kararlar erteleniyor, insanlar karar alma cesaretini şu anda gösterecek durumda değiller. İkinci yarıda şartlara daha alışmış olacaklar. Dolayısıyla ikinci yarının daha iyi olacağını düşünüyorum.

Tüketicilerin araçlarını yenileyebilmeleri için ellerindeki aracı değerine satabilmeleri de gerekiyor, öyle değil mi? İkinci el çok durgun görünmüyor, ne dersiniz?

Evet, ikinci elde fiyatlar yükseldi, yükselmeye de devam ediyor. Dolayısıyla takasa girmek isteyen alıcılar, ikinci elde daha iyi şartlarda araçlarını verebilecekler. Bunun getirdiği avantaj, yeni araç almayı teşvik edecektir.

Verileri inceledim, yılın ilk iki ayında otomotiv pazarının toplam kaybı yüzde 19’ken sizin kaybınız yüzde 11. Renault olarak siz yılı sektöre göre daha mı iyi kapatacaksınız, böyle bir öngörünüz var mı?

Bir rakam zikretmek istemiyorum, ama ortaya çıkan sonucu izah eden belli argümanlarımız var tabii. Bunlardan bir tanesi, geçen yıl 8 yeni lansman yaptık, bu yıl da lansmanlarımızı devam ettiriyoruz. Yeni marka kimliğimiz, yeni teknolojiler insanları cezbediyor. İkincisi; otomobillerde beklentiler oldukça farklılaştı. Ben dört başlıkta topluyorum bunları. Bir tanesi kişiselleştirme; artık insanlar otomobillerin kişiselleştirilebilir olmasına çok önem veriyor. Kişisel zevklerinin kendilerine özgü olarak yansıtılabildiği modeller istiyorlar. İkincisi; her an online kalma ihtiyacı söz konusu, otomobillerin bu ihtiyacı karşılamasını bekliyorlar. Üçüncüsü; çevrecilik artık bir temel değer olarak kabul edilmeye başlandı. Özellikle genç nesil bunu önemsiyor. Tabii çevreci otomobiller ciddi bir ekonomi de getiriyor. Dördüncüsü ise bu üç beklentiyi karşılayan otomobillerin fiyat olarak erişilebilir olması. Biz özellikle Türkiye’de ürettiğimiz Clio ile bu konuda çok büyük bir mesafe aldık.  

Bu yıl pazarın küçülecek olmasının nedenlerini biliyoruz, tedbirler; tedbirlerin nedeni de cari açığın büyümesi. Daha katı bir tedbir de cep telefonlarına geldi. Gerek bizim meslektaşlarımızdan gerekse sektörden çok başka başka tepkiler, yorumlar geldi. Fakat gördüğüm kadarıyla sadece siz çok farklı yorumladınız.  

Ekonomisi bizim büyüklüğümüzde olan ülkelere baktığımızda, o ülkelerdeki satışların 1 milyonun çok üzerinde olduğunu görürüz. Tüm mesele biz oraya niye gelemiyoruz, gelmeye başladığımız zaman neden önümüze engel çıkıyor, onu iyi anlamamız lazım. Bence herkes iyi anlıyor da bu konuda herhalde adım atmak kolay olmuyor.

Nasıl bir adım atılması gerekiyor, bunu biraz açmanızı rica etsem.

Öncelikle, “Otomotiv satışları cari açığı besler” algısını yok etmemiz lazım. Tekrar söylüyorum, 1 milyonu, 1,5 milyonu aşacak çeşitliliği sağlamamız gerekiyor. Yeni model yatırımlarının yapılması, bunun da hızlandırılması lazım. Biz bu konuda bir örneğiz; beş farklı modeli tek banttan indirebiliyorsak, teknolojik olarak en yeni teknolojilerle donatılmış araçları üretebiliyorsak… Ben bu teknolojinin sadece bizde olduğunu düşünmüyorum, bunlar diğer markalarda da var. Yeter ki, Türkiye için adım atalım. Türkiye’nin potansiyel derinliğine güvenelim, adım atalım.

Başlığa çıkacak bir söz söylediniz: Türkiye’nin potansiyel derinliğine güvenelim. İşin sırrı burada galiba.

Evet, evet, gerçekten öyle, çünkü Türkiye’de bin kişiye hala 110 otomobil düşüyor. Üstelik bu araçların büyük kısmı eski, 3 milyonu 20 yaşını geçmiş durumda, 4,5 milyonu 16 yaş üstü. Bunların değişimi bile ciddi bir potansiyel.

Peki, 1 milyon hayaline çok yaklaşmıştık, ama tekrar geriye gidiyoruz. Sizce 1 milyondan çok mu uzaklaştık? Ya da bunu tekrar dillendirmek için ne kadar beklememiz gerekir?

Bu sene olmayacağı kesin, önümüzdeki sene ne olacak ondan da pek fazla emin değiliz, hatta 2016’yı da geçmemiz gerekir diye düşünüyorum. 2017’de bunu tekrar düşünebiliriz. Bunu söylerken sadece belirsizlikler vesaireden bakmıyorum. Kurlarda ciddi bir artış oldu. Bu, fiyatları yükseltti, ama sadece fiyatları yükseltmekle kalmadı, aynı zamanda vatandaşın cebindeki para da eridi, milli geliri düşürdü. Vatandaşın cebine o kaybettiklerinin yeniden konulmasıyla ancak bu mümkün olabilir. Bizim bu konuda bir dengemiz var; zenginliğimizin bir otomobilin fiyatının üzerine çıkması lazım. Avrupa’da kişi başına milli gelir 30-35 bin dolar. Bugün bir Avrupalı 10-12 bin euroluk bir aracı rahatlıkla alabiliyor. Bizim milli gelirimizse 10 bin dolar seviyelerindeydi, o da 7 bin euro yapıyor, şimdi bu kur artışlarıyla daha da düştü.



Konuştuğum yetkili satıcıların hemen hepsi ÖTV, kredi sınırlaması gibi nedenlerin satışların düşmesinde çok etkili olduğunu düşünmüyorlar. Müşterilerin “şu seçim bir geçsin” dediğini söylüyorlar. Size de yansıyor mu bu?

Aslında sıfır araç alacak olanların büyük kısmı, ellerindeki aracı satarak veya takas ederek yeni bir araç almayı düşünenlerden oluşuyor. Dolayısıyla yüzde 30’luk bölümün peşin olarak ödenmesi ve vade sınırlaması çok etkilemiyor. ÖTV’deki yüzde 5’lik artış da pazarın bu kadar küçülmesine sebep olacak bir artış değil. Asıl neden, kurdaki aşırı yükseliş. Bir diğer etken de sizin bahsettiğiniz gibi seçim atmosferinin oluşturduğu belirsizlikler. Başta da söylediğim gibi seçimlerden çıkacak sonuçlar önemli, yılın ikinci yarısının ilk yarıdan daha iyi olacağını düşünüyorum.

2014’ü konuştuk, pazar küçülecek, ama üreticiler ve distribütörler boş durmuyor, yeni modellerini ardı ardına pazara sunuyorlar. Bunların başında da siz geliyorsunuz, bir ayda iki lansman yaptınız. Önümüzdeki aylarda neler var, hangi yenilikleri sunacaksınız?

Bizim sektörde rekabet öylesine acımasız ki, yenilikleri erteleme gibi bir lüksünüz yok. Pazarın şu veya bu olması fark etmiyor, siz zamanında yeniliklerinizi lanse ettiğiniz müddetçe insanların ilgisi devam ediyor. O yüzden bu lansmanlar belki bir iki ay ertelenir ama iptal edilmez. Pazar küçülse bile 700 binlerden bahsediyoruz, bu öyle küçümsenecek bir rakam da değil. Bundan 10 sene öncesine baktığımızda böylesine bir yüksek alım gücü yoktu. 2001-2002 yılında pazar 150-160 binlerdeydi. O günden bugüne tabii çok şeyler değişti. Artık o günlere geri döneceğimize kesinlikle ihtimal vermiyorum. Ama istikrarlı yükselmeyi, önümüzü görebilmeyi önemsiyoruz.  

Yeniliklerimiz neler olacak? Yılbaşında biliyorsunuz, başarılı markamız Dacia, Logan MCV modelini lanse etti, böylece Dacia ürün gamındaki yenilik tamamlanmış oldu. Ana markamız Renault da kendi fabrikamızda ürettiğimiz Megane’ı ve İspanya’da üretilen Megane Sport Tourer’ı lanse etti. Önümüzdeki iki ay içerisinde de iki tane yepyeni otomobilin lansmanını yapacağız. İkisi de elektrikli. Biri Zoe, diğeri Twizy. Bunları inşallah yazın başında Türkiye’de satışa sunacağız. Ayrıca sürprizlerimiz de olacak.

Biz iyi dostuz, bizden sır çıkmaz, biraz ipucu verirsiniz bana belki. (Gülüşmeler)

Sürpriz. Siz de o sürprizin heyecanını yaşayın bence.

• Peki, öyle olsun. Bir de şunu soracağım, siz içindesiniz, bir dönem ODD’de başkanlık da yaptınız, Autoshow fuarının ertelenme nedeni, bazı meslektaşlarımızın ısrarla yazdıkları gibi kötü gidişattan duyulan kaygı mı, yoksa ODD’nin açıkladığı gerekçeler mi? Herkesin yeni modellerini ardı ardına lanse ettiği bir yılda ekonomik nedenlerle fuarın ertelenmesi bana mantıklı gelmiyor.

Sizin geçtiğimiz haftalarda köşenizde yazdığınız yazı, tam manasıyla bu işin sebebini açıklıyor. O da şu; 2013’ün başından itibaren yeni model yılıyla yeni yılın girişini eşitler hale getirdik. Model yılı artık Ağustos’ta değil, yılbaşında başlıyor. Bu uygulamaya geçişimizden sonraki ilk uluslararası fuarımız olacak. Model yılı yılın başında başlayacak, biz yılın sonuna doğru fuar yapacaktık. Oysa fuarlarda yeni model yılı lansmanı oldukça önemli. Yeni modelleri sergileyemediğiniz, sergileseniz bile satışa sunamadığınız bir fuar doğru değil. Bunun için yılın ilk yarısında yapılmasının daha doğru olduğu düşünüldü. Gerekçe tamamen bu, çok da doğru.

• Bakan Fikri Işık “Babayiğidi bulduk, yakında açıklayacağız, 100 milyon liraya kadar teşvik vereceğiz” dedi ve ekledi, “yerli otomobilimiz elektrikli olacak”. Sizce de doğru yol bu mu?

Tabii, hükümetin ortaya koyduğu inisiyatif çok önemli. Ben elektrikli otomobillere çok inanan bir insanım. Şu anda dünya yüzeyinde bulunan 1 milyarın üzerindeki aracın eskiyip yenilendikçe, mutlaka elektrikli ya da genel anlamıyla yenilenebilir enerjiyle çalışan araçların pazardan daha fazla pay alacağını düşünüyorum. Gidişat tamamen bu yöne doğru. Siz yazdınız geçen hafta; pek çok kaynaktan elektrik enerjisi üretebiliriz, ama petrolün kaynakları sınırlı. Türkiye’nin en büyük derdi enerji ve bunun içinde petrol çok büyük bir yer tutuyor, petrol için de dışa bağımlıyız. Elektrik enerjisini ise kendi kaynaklarımızdan üretebiliriz. Böyle bir enerji ile çalışacak otomobili yerli olarak üretebildiğimizde mutlaka ülke için olumlu yönleri olacaktır. Biz bunu başlattık, bu yıl iki modelle devam edeceğiz, başka markaların da lansman planları olduğunu biliyoruz. Bunun bir Türk markası olarak üretilmesi kesinlikle başarıyı getirecektir, 100 milyon liralık destek önemli, ama burada daha önemli olan, yapılan ürünün satılabilmesidir. İşte o noktada da mutlaka, sizin yazınızda değindiğiniz gibi, kamunun teşvik edici olması gerekiyor. Kamu kurumlarında kullanılacak araçlar bunlardan seçilirse, hükümet buna sahiplenirse o zaman sonuç alınır. Burada sahiplenmenin yolu, bu araçları kamunun alıp kullanmasıdır.

Çok önemli noktalara temas ettiniz, çok samimiydiniz, oldukça yararlı bir sohbetti, teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim. Dediğim gibi, Türkiye’nin potansiyel derinliğine güveneceğiz, çünkü otomotivde Türkiye’nin avantajları hayli fazla. Ben sizden elektrikli araçlara gösterdiğiniz ilgiyi sürdürmenizi bekliyorum, bu konudaki yazılarınızı çoğaltmanızın yararlı olacağına inanıyorum.

Yeni Akit
ÖNE ÇIKAN VİDEO

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23