• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Sanat karteli Kaplanoğlu’nu hazmedemedi!

Yeniakit Publisher
2017-11-27 11:25:00 - 2017-11-27 11:33:38
Sanat karteli Kaplanoğlu’nu hazmedemedi!

Sinema yazarlığına bir ömür veren değerli eleştirmenlerimizden İhsan Kabil ile sinemanın önemini konuştuk.

Meltem Cumbul’un Altın Koza Festivali’nde Yönetmen Semih Kaplanoğlu’na yaptığı terbiyesizliği tasvip etmediğini söyleyen yılların sinema eleştirmeni İhsan Kabil, “Sanat camiasında bazı problemler, aşılamayan bazı engeller var. Kartel veya oligopol söz konusu. Bu süreç hoş bir süreç değil. Umarız aşılır” diyor.

Sinema yazarlığına bir ömür veren değerli eleştirmenlerimizden İhsan Kabil ile sinemanın önemini, İslami kesimin bu alandaki etkinliğini ve gelecekte neler yapmamız gerektiğini konuştuk...

-Sağ camia sinemada neden istenilen yere gelemedi?

Bunun çeşitli sebepleri var. İlki genel olarak o toplumsal dönüşüm anında eski medeniyet değerlerimizden bir şekilde kopmamız, uzaklaşmamız dolayısıyla bu camiaya ait sanatçıların formasyonlarının da bir parça defolu olması. Öte yandan maddi ve teknik imkansızlıklar. Sinema bayağı ele gelir bir sanat oldu. Dolayısıyla birincisi kültürel donanım, diğeri de maddi destek olarak ortaya koyabiliriz.

EDEBİYAT İLHAM VERİYOR
ÖNE ÇIKAN VİDEO

-TYB İstanbul Şubesinde başlayan ve bir hafta sürecek olan Edebiyat ve Sinema Festivali’nin düzenleme kurulundasınız. Sinema ve edebiyat ilişkisi hakkında neler söylersiniz?

Sinema tarihi boyunca edebiyattan çok fazla beslenegelmiştir. Öncelikle kutsal metinlerden başlamak üzere roman ve hikaye olarak çok fazla metin sinemaya kaynaklık etmiştir. Hem de bu anlamda edebi sanatlardan istifade ediyor ve o noktalamaları kullanıyor. Bir yandan da kendi edebiyatını oluşturmaya başlıyor.

ELEŞTİRİNİN DE ADABI VAR

-Gelelim Semih Kaplanoğlu’da... Meltem Cumbul vakası hakkında neler söylersiniz?

Üzücü bir durum. Bir kişi birine çok olumlu duygular beslemeyebilir. Belli rezervleri olabilir. Ama bunu ifade etme şekli, ortaya konan üslup çok önemlidir. İnsanlara eleştirel yaklaşımımız olsa bile bir şekilde adabı muaşeret kuralları dairesinde yaklaşmak gerekiyor. Tavrınızı başka şekillerde ifade edebilirsiniz.

-Kaplanoğlu’nun ‘Buğday’ı hakkında neler söylersiniz?

Çok güçlü bir film, Türk sineması için önemli bir merhale. Bir kere bilimkurgu sahasına giriyor ki bizim için hakikaten düşündürücü ve ürkütücü bir saha. Ama bundan yüzünün akıyla çıkmış bir çalışma. Bizim irfan ve hikmet yönünü, Anadolu’muzun bu yanını, tasavvufi bir duyarlılıkla işleyen çok önemli bir çalışma. Bir modernizm eleştirisi, ekolojik bir manifesto ve insan tabiat bütünlüğüne ahenkli bir şekilde yaklaşılması gerektiğini savunan çok önemli bir felsefi önerme diye düşünüyorum.

KARTEL VE OLİGOPOLLER VAR

-Kaplanoğlu ve İsmail Güneş’in filminin dağıtımı ve salon ambargosuna maruz kaldığını öğrendik...

Bizim sinema dağıtım mekanizmamız bazı problemler içeriyor. Aşılamayan bazı engeller var. Kartel veya oligopol söz konusu. Her türlü film bazı başka yapımlar gibi geniş dağıtım imkanları bulamayabiliyor. Bu süreç hoş bir süreç değil. Umarız aşılır.

DEVLET EL ATMALI

-Bu karteli izleyici olarak kırabilir miyiz yoksa devletin bir yaptırımı mı gerekir?

Devletin bence el atması gerekiyor. Zaten eğer ki salon sayısı sınırlı ama arz daha fazlaysa burada bir dengesizlik olacağı zaten malum. Bir düzenleme gerekir.

-Sinema izleyicisinin çoğalması için devletin ne gibi bir politika uygulaması gerekiyor?

Öncelikle filmlerin o ülke insanının toplum değerlerinin hilafında olmaması gerekiyor. Devletin bu konuda yapacağı yönlendirmeler de maalesef sansür diye karşılanıyor. Ama ben ona inanmıyorum. Çünkü devlet insan için vardır ya da öyle olmalıdır. İkinci bir konu da bilet fiyatlarının düşülmesidir.

-Değerlerimizin sinemada işleneceği günler sizce yakın mı?

Her gün batımının bir doğuşu vardır. Öyle olmak durumunda. Bir şey dibe vurmaya başlayınca oradan değerlerin yükselmesi de bence olabilecektir. Biz insanlığa çok şey katmış bir toplumuz. Dolayısıyla sinemada da bunu çeşitli tezahürlerle ortaya koyabiliriz.

-Hükümetin sinemaya destekleri ne durumda? Sizce yeterli destek veriliyor mu?

Destekler fena değil. Ama her zaman her şeyin daha iyisi olabilir muhakkak ki.

SİNEMA BENİM İÇ DÜNYAMI ZENGİNLEŞTİRDİ

-Sizin sinemaya merakınız nasıl başladı? Çocukken ne okurdunuz? Sizi bu yöne ne itti?

Benim sinemaya merakım çok küçük yaşlara gidiyor. Ben o zaman ilkokul çağlarında Yakacık Yetiştirme Yurdundaydım. Yatılı bir ortamdaydım. Ama ilk okulumuz yurdun dışındaydı, Hasan Paşa İlkokulu. Her sabah okula gidiyoruz ve okul çıkışında da yurda dönüyoruz. Bu arada, Yakacık’ta bayağı sinemalar vardı. Ben o afişlere bakardım. Yerli-yabancı pek çok filmin afişini orada görüyordum. Çok rahat şekilde sinemaya gidemiyorduk. Ama bizim yurda filmler getiriyorlardı. Devamlı tarihi Roma filmleri bir de Amerika’dan öğretici filmler geliyordu. Hayat tarzına dair, modern bir insan nasıl yaşar bunu gösteren filmlerdi. Belki tarifimin dışında da filmler oynadı ama onları hatırlayamıyorum. Biraz da içe dönük bir yapım vardı. O dünyalar çok zengin geliyordu bana. Herhalde oradan böyle bir sevgi doğdu.

POPÜLERLE OLMAZ

-Peki filmde oynatılacak isimlerin yetiştirilmesi için sizce neler yapılmalı?

Popülarite diye bir sorun var. İnsanlar popüler olandan faydalanmak istiyor. Bu camiadaki oyuncular anlamında farklı eserlerde ortaya çıkmış oyunculardan istifade etmek gibi düşünüyorlar. Çünkü onların tanınmışlıkları söz konusu. Bu kesimde oyuncu yetişmesi için bu kesimin çok fazla üretim yapması lazım. Kendi ekibini, platformunu kurması gerekiyor. Onun için o çarkın devamlı dönmesi gerekiyor. Dolayısıyla kuruluşlar, işletmeler bu işe biraz el atmalılar. O zaman mutfak daha canlı hale gelecektir diye düşünüyorum.

İran sinemasını örnek alalım

-Türk sineması dünyaya açılabiliyor mu, sizce burada nasıl bir yol izlenmeli?

Türk sineması, öncelikle Orta Asya sinemaları ile iş birlikleri geliştirmeli. Ortak yapımlar, alışverişler, film marketleri, film festivalleri muhakkak çok önemli. Bizim bir yanımız orada. Bu yavaş yavaş İslam dünyasına da yayılır. Onunla da kalmayıp dünya sinema algısında alternatifler üretmeliyiz. Belli normlar, şiddete ve manipülasyona karşı bir tavır geliştirmeliyiz. Şu an bunun en iyi temsillerini İran sineması gerçekleştiriyor. O anlamda biz bunu daha güçlü kılarak dünya sinema ortamına söyleyeceğimiz çok şey var diye düşünüyorum.

-Kısa filmciler gelecekte uzun metrajlı bereketli filmler yapabilir mi?

Bence çok faydalı. Kısa filmleri çok önemsiyorum. Yaygınlaşması lazım. İran’da 400 tane dernek var. Çıkan filmleri düşünün. Kültürel kırılma ve kompleks gibi şeyler yaşamamışlar. O yüzden İran sineması gelişmiş. Dolayısıyla bu platformlar çok önemli. Ancak buralarda ele alınacak temalar, işlenen örgüler ve anlatılan hikâyeler de çok önemli. Malatya Film Festivalinde bulundum. İnsanlık durumumuzu rencide eden bazı görsel anlatım ve diyaloglar vardı. Bize yakışmıyor. Biz edebi argo sınırında kalmalıyız. Bunu aştığımız zaman üzücü oluyor. Mahremi kırarak hayattaki gerçekliği olduğu gibi aktardığımızda, o zaman niye sanat yapıyoruz ki? Onun adına sanat denmez.

Kendi hikâyelerimizi neden çekemiyoruz?

-Bizim de millet olarak çok önemli değer ve hikâyelerimiz var. Bunları neden sinemaya aktaramıyoruz?
Sinema büyük bir potansiyel. Sanat olarak kitlelerle iletişim kurma aracı olarak bir dil geliştirme zemini olarak, yeryüzündeki varoluşunuza dair belli zenginlikler içerdiğini düşünüyorum. Çok fazla kafa yormak gerekiyor. Öncelikle kısa filmler çekmek gerekiyor. Yönetmenlerin acele etmeden sinema dilini çok iyi özümsemeleri, bazı inceliklerine vakıf olmaları, hakimiyet kurmaları gerekiyor. Tabi kültürümüze de bir ünsiyet içinde olmaları gerekiyor. O olmadan biraz yabancı bir şekilde bu eserlere bakmak maalesef zayıf sinemasal yorumlamaları ortaya koyacaktır. Dolayısıyla onu özümseyerek ele alındığında eminim ki gitgide o dil olgunlaşacaktır.

ÇAKMAKLI FARKI

Rahmetli Yücel Çakmaklı’yı anmadan geçemeyeceğini ifade eden İhsan Kabil, “Dine duyarlı olan bir karakteri ve duruşu sinemaya getirdi. O karakterlerin diyalogları milli ve manevi değerlerin arkasında durdu. Bunu ilmek ilmek dokudu sinema içinde” dedi.

 

Yeni Akit Gazetesi

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23