• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Mütefekkir Necip Fazıl

Yeniakit Publisher
2016-05-25 06:37:00 - 2016-05-25 06:36:18
Mütefekkir Necip Fazıl

Müslüman Türk milletinin ruh köküne katran dökmek isteyenlere karşı verdiği mücadele ile destanlaşan Üstad Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 33. sene-i devriyesinde rahmet ve özlemle anılıyor. Ömrünün 40 yılını İslâm’a vakfetmiş Necip Fazıl’ı, mücadelesine ortak olmuş ve bugün de Büyük Doğu davasının fikri sahada mücadelesini yürüten, aynı zamanda gazetemiz yayın kurulu üyesi olan Yalçın Turgut Balaban ile konuştuk.

HARUN SEKMEN / İSTANBULYeni Türkiye’nin fikri sahadaki temelini atan, “ALLAH ve ahlaktan” bahsetmek yasaktır” denilen bir devirde, “Allah’a itaat etmeyene itaat edilmez” diyerek İslami mücadelenin fitilini ateşleyen Üstad Necip Fazıl Kısakürek, Hakk’a irtihalinin 33. Yıl dönümünde dualarla anılıyor. Ömrünün 40 yılını İslam davasına vakfetmiş Necip Fazıl’ı, Üstadın mücadelesine ortak olmuş ve bugün de Büyük Doğu davasının fikri sahada mücadelesini yürüten aynı zamanda gazetemiz yayın kurulu üyesi olan Yalçın Turgut Balaban ile konuştuk.

YARIM ASIRDIR YOLUM AYRILMADI

¥ Yalçın Bey, öncelikle Üstad Necip Fazıl ile ile kaç yılında tanıştığınızı ve tanışma serüveninizi anlatabilir misiniz?

- Genç yaşta Rabbimin lütfu olarak Salih İzzet Erdiş ile tanışmamla ve cahiliyye dönemimin hitamıyla birlikte; O’nun sayesinde Büyük Doğu ve Üstad’la tanışmış oldum. İzzet’le de o gün bugün yarım asırdır, yolum ve ruhum hiç ayrılmadı. Rabbim bana ilk İBDA’cı olma onurunu bahşetti. O Hukuk’ta, ben Edebiyat Fakültesi’ndeydim. İki kişiydik. Onun yayına hazırlayıp, genel yayın yönetmenliğini yaptığım; “Gölge” dergisini çıkarttık. Dergisinde Salih Mirzabeyoğlu imzasıyla yazıyordu. Daha sonra Üstad’ın işaretiyle Salih ismini kullanmaya başladı. Gölge ardından Akıncı Güç dergileri. Salih’in etrafında oluşan gençlik halkası. Dergileri inceleyen Üstad’ın daha tanımadan, Salih ve kadrosunun gıyabında, Büyük Doğu Rapor’da kaleme aldığı, “Bundan böyle onlar beni izlemeyecek, ben onların arkasından koşacağım” yazısı. Derken bizi Erenköy’deki eve akşam yemeğine davet edişi. Bahçede sohbet ve tanışmamız. Üstad’ın arkasında kılınan akşam namazı. Hem Büyük Doğu hem ev kadrosuna dahil edilişimiz.

“İMANA SALDIRIDA ÖFKESİZLİK OLABİLİR Mİ?”
ÖNE ÇIKAN VİDEO

¥ Necip Fazıl denilince akla ilk gelen keskin bir, “İman Öfkesi” oluyor. Siz bu konuda neler diyeceksiniz?

“İslam’ın emir subaylığı” olarak tarif ettiği ve meselenin, “Nasıl”ını örgüleştirdiği Büyük Doğu ideolocyasına bir ömür adayışı, bunu kütüphanelik çapta eserle başlayan böylesine bir ruhun, imanının öfkesini taşımaması düşünülebilir mi? Kaldı ki her mümin için imana taalluk eden bir saldırıda öfkesizlik olabilir mi? 

¥ Necip Fazıl gibi bir isim, eğer İslam’a ihtida etmemiş olsaydı ve karşı tarafta kalmış olsaydı neler kaybederdik?

-  “Eğer bize gelseydin sana Moskova’nın yarısını verirdik. Ama biliyoruz ki gelmezsin” diyen zamanın Rus Büyükelçisi’nin tarihe geçen bu sözleri yeterli cevaptır sanırım.

¥ Sizce Necip Fazıl’ın etkisinin gençlik üzerinde hâlâ sürmesinin temel nedeni nedir?

- Necip Fazıl’ın Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsına yaşıyor olması ve Büyük Doğu-İBDA çizgisinin yürüyor olması. Bir çığ gibi.

¥ Necip Fazıl’ın, Nazım Hikmet’le kıyaslanması gibi bir durumu her zaman olagelmiştir. Siz böyle bir kıyası nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Olmuştur olmasına da hep iki tarafın, entel dantel ve sığ kompleks kumkumaları arasında olmuştur. Bir tarafta, “İdeali arama ile toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta insanoğlunun oluş ızdırabını, hakikatin hakikatine nispetle heykelleştiren” remz bir şahsiyet. “İslam’a Muhatap Anlayış” davasının sistematiğini kuran, “Güneşi değil ona bakan gözü yenileme”nin, “Nasıl”ını örgüleştiren, Türkiye ile birlikte, İslam Dünyası’na 21. yüzyıl yol haritasını çizen dünya çapında bir mütefekkir ve bu uğurda kullandığı şiiri... Diğer tarafta Komünizm’e hayran ve Moskova uğruna yazdığı şiirlerle Nazım…

¥ Bugün Türkiye’yi yöneten kadronun ya da sizin gibi fikirsel saha da Türkiye’ye yön veren kadroların bir şekilde Üstad Necip Fazıl ile yolunun kesişmesi ve tabiri caizse Üstadın dergahından su içmesini neye bağlıyorsunuz?

- Tersinden bakarak, Türkiye’yi yöneten siyasi kadroların ve yön veren fikir kadrolarının, bulundukları noktalara, ağızlarını çalkalamak tarzında bile olsa, Büyük Doğu çeşmesinden nasiplenerek gelmesine bağlıyorum. 

“MARİFET ALLAH’I ARAMAKMIŞ”

¥ Üstad’ın, “Marifet Allah’ı aramakmış” sözleri üzerinden Üstad’ın sanat anlayışına bakacak olursak neler söylemek istersiniz?

- Sanatın sahibine giden yolu süpürmeye kendini adamış bir ruhun, o yolda yolun sahibini aramasından daha tabii ne olabilir? Bunun tam aksi şaşırtıcı olmaz mıydı?

¥ Üstad, genel itibariyle eserlerinde anlaşılamamaktan yakınıyor, “lafımın dostusunuz çilemin yabancısı” diyerek bu yakınmayı şiirleştiririyor. Nasıl bir çiledir ki bu, kendisine yüzbinlerce hayran bir gençlik varken dahi, “anlaşılamadığını” düşündürtüyor.

- Bir ömür, yüzbinlerce hayranı olan Üstad’ın Salih’e, “Beni bir tek sen anlıyorsun” sözleri bugün bile kulaklarımda. Hayran olmakla anlamak ayrı şeyler. Her hayran kabının hacmi kadar nasiplenir. Üstadın anlaşılmaktan muradı; Salih Mirzabeyoğlu’nun, “Necip Fazıl’la Başbaşa” isimli eseri için söylediğiyle apaçık ortadadır. “Hakkımda yazılmış tek muhteşem eser” O üstad ki, hakkında yüzlerce, binlerce şey yazılmıştır. 

¥ Yalçın Bey, Üstadın en sevdiğiniz eserleri hangisidir?

Bütün şiirleri, tabiki, “Çile” Bir Adam Yaratmak başta olmak üzere tüm tiyatro eserleri. Ama, “Tohum”un yeri bende bir başkadır. Sene 1979, zamanın Kültür Bakanlığı Üstada, “Şairler Sultanı” unvanının verilmesi şerefine AKM’de muhteşem bir program tertiplenmişti. Bu program çerçevesinde, Üstad, “Tohum” piyesinden bir tiradın sahnelenmesini istemişti. Devlet ve Şehir Tiyatroları’ndan gelen atörleri dinlemiş, memnun kalmamıştı. Bugün bile nasıl cesaret ettiğimi bilemediğim bir cüretle, Üstadıma, “Müsadeniz olursa ben oynayayım” demiştim. Üstad yüzüme bakarak, “Tamam” demişti. Hıncahınç dolu AKM’de, Tohum’dan, “Makine… Makine… İnsan onu koluna yardımcı olsun diye yaptı” şeklinde başlayan tiradı oynayışım. Salonun alkıştan yıkılışı. Bilahare Erenköy’deki evde, Üstadın tebrik ve takdirine mazhar olmak. Bu yüzden, “Tohum”un bende ayrı bir yeri vardır. 

“ÜSTADI ANLAMAK MİRZABEYOĞLU’NU ANLAMAKTAN GEÇER”

¥ Bugünün gençliğine, Necip Fazıl’ı hem zahir hem batin yönleriyle tanıtmak için sizce neler yapılmalıdır?

- Üstad’ı tanımaları için eserlerine, Büyük Doğu külliyatına yönlenmelerini sağlamak gerekiyor. Üstadı tanımak ve anlamanın yolu Salih Mirzabeyoğlu’nun kütüphanelik çapta eserlerini anlayabilmekten geçiyor.

 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23