• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Usame Bin Ladin'in oğlu, ayaklanma çağrısı yaptı!

Yeniakit Publisher
2016-10-17 00:51:00 - 2016-10-17 00:52:37
Usame Bin Ladin'in oğlu, ayaklanma çağrısı yaptı!

Usame Bin Ladin'in oğlu, Suud'a karşı halka ayaklanma çağrısı yaptı

Usame Bin ladin’in oğlu Hamza Bin Ladin, Suud yönetimi ile alakalı bir açıklama yayımladı. Hamza Bin Ladin, yayınladığı açıklamasında Suud yönetimini eleştirdi ve Suud’un Amerika'nın temsilcisi olduğunu söyleyip halkın ayaklanması gerektiğini yönünde çağrıda bulundu.

İşte Hamza B. Ladin’in Türkçeye tercüme edilen açıklaması:

Ümmetlerin en hayırlısının liderli Harameyn ehlinin ayaklanmasında

“Muhakkak ki bütün hamdler Allah’a dır. O’na hamd eder, O’ndan yardım ister ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden de O’na sığınırız. Allah kime hidayet ederse onu hiç kimse saptıramaz, kimi de saptırırsa ona hiç kimse hidayet veremez. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve şeriksiz olarak birdir. Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O’nun kulu ve Resulüdür.

Bundan sonra:
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Bütün İslam ümmetinin geneline, özelde de bilad-ı Haremeyn’e (Suudi Arabistan), Kerim olan ve büyük fetihler sahibi sahabelerin torunlarına onlar ki dedeleri yeryüzünü İslam’ın nuruyla aydınlattı Kureyşe temime harb'e ve vechiyye Zehra’nın şahinlerine ve Ğamad ve ben-i Şehr ve el-Havalıd’ın aslanlarına ve el-Devasır atmacalarına ve Şemır el-Kevasır yiğitlerine ve cesur Matir ve Kahtan ve bütün izzet sahibi şerefli kabilelere ve aziz şeyhlere ve her konuda gayretli olan gençlere...

Es Selam alaykum ve rahmetullah ve berekatuhu

Yüce Allah'ın kuvvetinizi artırmasını, rızkınızı genişletmesini, ihtiyaçlarınızı gidermesini ve sizi Firdevs’i âlâ ‘ya yerleştirmesini diliyorum. 

Size olan bu konuşmam, Haremeyn’de ki ehlimize karşı uygulanan tuğyan ve zulmün artması, iktidar rejim tarafından işlenen büyük şeri ihtilaflar hakkındadır. Kâfirleri dost, müminleri düşman edinip, Allah'ın indirdikleri dışında hüküm koyarak, Allah’ın haram kıldığı faizi helal kılmakta ve Allah gerekli kıldığı halde Allah yolunda cihadı yasaklamaktadırlar. Bunun dışında ülke genelinde büyük günahlar ve afetler görülmüştür.(Hasbinallahu ve ni'mel vekil) Üzerinde durulmasını istediğimiz husus, ciddi ve gayretli bir şekilde ülkeyi bu gidişattan kurtarmak ve Allah’ın hükmünün dışındaki yargı esaslarının değişimine ve düzeltimine davet etmektir.

Rasülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Utbe ibni Rabia’ya müşrik ve kâfir olmasına rağmen ''bitirdin mi Ya Ebu Velid'' 

''Evet'' dedi 

O halde sen de beni dinle dedi. O da" öyle yapacağım’’ dedi.(1) 

Bu konuyla alakalı hadis ile birlikte sizlere insanların en hayırlısının (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) sözlerinden iki hadis daha takdim edeceğim. O ikisi Müslümanlar için kurtuluştur. İmam Müslim sahihinde Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem )’den şöyle rivayet eder:" Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir." Gene İmam Müslim Nebi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’ in şöyle dediğini rivayet etmiştir:" Benden önce Allah’ın hiçbir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin, ümmetinden havarileri ve sünnetine tâbi olan, emrine uyan ashabı olmasın. 

Sonra onların ardından, yapmadıklarını söyleyen ve emrolunmadıkları şeyleri yapan bir takım kötü nesiller ortaya çıkar. İşte kim ki onlara karşı eliyle cihad ederse o mümindir. Kim ki onlara karşı diliyle cihad ederse o da mümindir. Kim ki onlara karşı kalbiyle mücadele ederse o da mümindir. Ama bunun ötesinde imandan bir hardal tanesi dahi yoktur.” 

Unutmamalıyız ki bu mesajımız sevdiklerimize; hâkim rejime nasihatte temiz ve mübarek bir çaba ile bizi geçen hayırlı kişilerden sonra ulaştı. Bu yüzden raporlar yazıldı ve imzalar toplanıldı. Komisyonlar ve heyetler kuruldu. İktidar ailesinden herkes güzel nasihati ve hikmetli daveti tutuklama, caydırma, işkence ve ölüm hükmü vererek karşıladı. Davetçilerin yüzüne tüm kapılar kapatılıp haçlılara tüm desteğin, havaalanlarının, gemi limanlarının açılması üzerine davetçiler Resullerin en hayırlısının:" Müşrikleri Arap yarımadasından çıkartın."(2 )vasiyeti ile amel etmek istediler. Hicaz'daki Amerikan haçlılarını hedef almaya başladılar. Haçlıların amacının güvenliği engelleyen ve alıkoyan adamlarla savaşmak olmadığını ifade ettiler. Rejim haçlıları savunarak bunu reddetti. Onların temsilcisi olarak savaşa giriştiler. Afganistan kamplarında eğitim alan mücahid gençlerin en hayırlılarından mümin, muvahhid bir grup öldürüldü. Onlardan içlerinde fazilet sahibi ilim talebeleri ve alimlerin olduğu başka bir grup ise tutuklandı. Hapiste tanıştığım en hayırlı kardeşleri rejim sonunda idam etti. Allah onlara sonsuz rahmet etsin ve onları ferah cennetlerinde barındırsın.

Öyleyse bu mesajımız;

Davetçiler tüm çabalarını sarf ettikten sonra tağutlara karşı durmak için bir davettir. 

Amerika'nın temsilcilerine karşı ayaklanmak için bir davettir.

Toprakları Amerika'nın desteğini bekleyen, toprakların iç ve dış siyasetini kontrol eden haçlılardan özgürleştirmek için Zengine, yöneticiye, başkana, güçsüze, zayıfa, fakire İslam şeriatı ile Rabbimizin eksiksiz indirdiği gibi tastamam hükmetmek için 

Hâkimiyet Tevhidi de beraberinde Tevhidin tamamıyla ikame edilmesi ve kralların saraydaki şirkleri de beraberinde tüm şirke savaş açmak için 

Mürtet tağutları düşürmek ve korkak münafıkları ifşa etmek için Müslümanları değişim için teşvik etmek ve buna sözleri, yazıları ve medyaları aracılığıyla destek olmalarına davet için

Omuzlarımızda İslam ümmetinin emaneti olan Haremeyn-i şerifi koruma vazifesini ve hakkı yerine getirmek için

Ümmeti özgürleştirmek onu şeref ve yüceliğe eriştirmek ona dünya düzeni üzerindeki hâkimiyetini geri verme yönünde ciddi bir adımdır. 

Ve bu mesajımız; 

Temiz, iffetli esir kadın ve erkeklerin özgürleştirmek için

Akılları Suud ailesinin medya prangasından özgürleştirmek için 

Haremeyn’i Kayser ve Kisra memleketine çeviren, güzelliklerine el koyan, halkına haksızlık edip zulüm eden ve ikinci plana atan, ülkeyi kendi malı gibi gören mücrim Suud ailesine karşı isyana teşvik etmek için 

Toprakların servet paylaşımının hak sahiplerine geri verilmesi ve ümmetin mallarını haksızca harcayıp israf eden har vurup harman savuranları hesaba çekmek için 

Fakirlerin gülümseyişini geri getirmek, borçlunun üzüntü ve kederini kaldırmak içindir.

Haremeyn’deki değerli halkımız; Şüphe yok ki bizim mübarek topraklarımız insanlar için kurulan ilk ev olan, Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’nın evini bina etmek için seçtiği yerdir. Onun her Müslüman için saklanmaz değeri ve önemi vardır. O öyle bir yerdir ki kalpleri onu özler. Namazda yüzleri ona yönelir. Hacılar ve Umre yapanlar onun için kasideler yazar. Ruhlarını onun için feda ederler. Ona saldıran herkesi tehdit edip korkuturlar. Buna ek olarak bu mübarek topraklar birçok ayrıcalıktan da yararlanmaktadır. Coğrafi, stratejik, İktisadi yönü itibariyle de dünyanın kalbi konumundadır. Birçok denize yakın, çoğu boğaza, dünya deniz ticareti yollarına ve de hayati petrol yataklarına hâkim olabilecek konumdadır. Ve bunun dışında birçok imtiyazlara da sahiptir. Ki bunlar bize bu hassas bölgenin seçiminde gizliyi de açığı da bilen Hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’nın yüceliğine işaret eder

Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’nın tüm insanlara gönderdiği semavi mesajların sonuncusunu, evrensel Muhammedî mesaja, sonsuz İslam mesajına merkez olması için bu mekân seçilmiştir.

Allah (azze ve celle)'nin buyurduğu gibi:" Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik Fakat insanların çoğu bilmezler.’’ Haremeyn’i şerif Kur'an ve Vahyin indiği yer, İlk İslam devletinin başkentiydi. İslam oradan tüm yeryüzüne yayılmış ve arz edilmişti. Onun hoş esintisi ve bereketi birçok topluluğa yayılmıştı.

Haremeyn’in kutsiyeti, önemi, coğrafi, stratejik, iktisadi konumundan hareketle; içinde Haremeyn’in değişiminin Allah'ın izniyle ümmete fayda sağlayacağını beyan eden "Ümmetlerin en hayırlısını liderliği Haremeyn ehlinin ayaklanmasında " adıyla bölümler halinde bu mesajımız iletildi.

Önceden olduğu gibi toprakları tekrar İslam ümmetinin yönetmesi, ümmetimizin yeniden hâkim olabilmesi ve tüm ümmetlerden üstün olması, İslam sancağını tüm doruklara yükseltmek ve Allah (Subhanehu ve Teâla)’ nın şeriatı ile hükmedip dinin tamamen Allah'a has kılınması ayrıca değişim için çağrıda bulunan davetçilerin, kardeşlerimizin, kendisine iman ve hikmet bahşedilen değerli şeyhlerimizin çabalarına bizim çabalarımızı da ilave etmek bu mesajın gelme sebebidir. Ki zulüm saçan despot iktidar rejimin ortadan kaldırılması için birleşelim omuz omuza verip birlik olalım. Çünkü acı gerçektir ki Suud Ailesi bu toprakların hâkimidir. Onlar ümmetin düşmanıdır. Ümmeti sevenlerden değillerdir. Bunun yanı sıra ona yönetici oluyorlar. Onların dostlarının kim olduğunu soruşturun. Medyaları en iyi cevabı verecektir. Ensar ve muhacirlerden oluşan mücahidler mi? Abdullah Azzam, Enver Şuayb, Ahmet Yasin Komutan Hattab, Usame bin Ladin, Molla Muhammed Ömer, Ebu Musab ez Zerkavi gibi Allah tümüne rahmet etsin. Yoksa dostları Haçlılar ve mürtetler mi? Hillary Clinton, Bush, İngiltere kraliçesi, Tony Blair, Obama, Hüsnü Mübarek, İbni Ali es Sisi gibi.

Ümmetin mukaddesleri arasındaki en kutsal yerin yönetimini, ümmetin düşmanlarına ve ümmetini düşmanlarının dostlarına teslim etmemiz akıl alır bir şey midir?

Değerli halkımız; iyice idrak etmemiz gerekir ki Haremeyn’i Şerif ve Mukaddes şiarlar İslam ümmetinin bize emanetidir. Onları garanti altına almalıyız. Ve üzerimize düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmeliyiz.

Ve emaneti hakkıyla yerine getirme yolunda bu saldırganları korkutmak ve tuzak kuranların tuzağını önlemek için öncelikle yapmamız gerekenler ise onu müdafaa edip düşmanlardan korunmak ve bunun için malı ve canı feda etmektir. Sürüngen Rafızilerin içeriden ve dışarıdan pek çok cepheden Haremeyn-i Şerife doğru uzanma tehlikesi herkes tarafından biliniyor. Bu Rafızi uzantısı yeni ortaya çıkan bir şey değildir. Bunun başlangıcına örnek Yemen'deki partizanlık ve örgütçülüktür. 20 yıldan fazla bir süredir tuzak kurarak yavaş ama sık adımlarla ilerlediler hatta Başkent Sana'ya ve birçok şehre yerleştiler. (Hasbinallah ve ni'mel vekil)

Onlardan biri şöyle beyan ediyor:" İki seneye kadar Mekke-i Mükerreme'ye ulaşacağız.

Ne yazık ki Suud Ailesi 20 yıl boyunca aralıksız devam eden bu saldırıyı engelleyemedi ve Amerika'nın emrine boyun eğen idarelerinin zayıflığını kesinleştirdikleri gibi tüm dünyaya ordusunun güçsüzlüğünü ve Rafızi cemaatlerinden bir cemaati bile önlemekten aciz olduğunu kesinleştirdiler. Öyleyse devletlerine savaş açılsa halleri nasıl olurdu?

Suud'lu Ordu Komutanlarının savaş meydanlarındaki süratli yenilgileri kanıtlandığında politikacılar Amerika'ya Kuveyt'teki politika salonları ve koridorlarında kendilerine yardım etmeleri için siyasi baskı uygulamaya çalıştılar.

Kuveyt müzakereleri ve ateşkes hazırlıkları sırasında Suud ailesi ve Haliç'teki müttefikleri ile Amerika'nın doğrudan katılımıyla Mukalla şehrindeki kardeşlerimiz Ensaruş Şeria mücahitlerine saldırıya başladılar. Ki o sırada Ensaruş Şeria Husiler ile çarpışma, savaşma, onların tuzaklarını ve saldırılarını geri çevirmekle meşguldü. Kardeşlerimiz orada büyük fedakârlıklar ortaya koydular. Mukallada Müslüman halkın hizmeti için birçok çaba sarfettiler.Uzak yakın herkes onların bu çabalarına şahid oldu. Allah onların çabaları kabul etsin. Hayırla karşılıklarını versin. Fakat Suud ailesi ne Müslümanlara hizmet etmelerinde ne Müslümanlar arasında şeriatı uygulamalarında ne de Husiler ile savaşta onları kendi haline bırakmadı. Mücahitlere saldırdı ve istilacı Husileri mücahitlerin vuruşlarından korudu. Böylece Müslümanlar Yemen'de iki kez ihanete uğramış oldular. Ne Husileri korkutmaya güçleri yetti ne de onları korkutup savaşanları kendi haline bıraktılar. Yukarıda geçenler iki önemli ve tehlikeli gerçeği ortaya çıkarıyor. Birincisi Suud Ailesi Haremeyn-i şerifi korumaya ehil değildir. Yemen'de farklı zamanlarda Husiler tarafından ard arda gelen hezimetler ve hedeflerini yerine getirmekten aciz kalan Asifetu'l Hezm (Kararlılık Fırtınası) olarak bilinen Suudi askeri operasyonunun süratli yenilgisi bunun en iyi delilidir.

İkinci gerçek ise siyasette ve medyada söylenenlere rağmen Rafızilerin aralıksız olarak Haremeyn-i Şerife doğru ilerleyişleridir.

Öyleyse bizim tutumumuz ne olmalı? Omuzlarımızdaki da ki emaneti nasıl koruyacağız? Kendimizi ve topraklarımı nasıl koruyacağız?

Sevgili kardeşlerimiz! Sahabe kiramın torunları. Bizi bekleyen görev büyüktür ve emanet ağırdır. Örnek alınacakların en hayırlısı ve haberlerini dikkate almamız gereken en hayırlı kimseler Rasülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabıdır ki onlar nübüvvetin medresesinden çıkmışlardır. Onlar dini öğretip onunla amel etmeye onu sünnet ve dille, davet ve cihatla tebliğ etme gayeleri vardı. Onlar sadece Arap yarım adasıyla yetinmediler nasıl ki dil ile davetle yetinmedilerse. Evet, onların önünde hak olan Allah (subhânallâhi ve Teâlâ)’nın yollarını aydınlatan şu ayet vardı ''Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve ölçüyü indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın dinine ve peygamberlerine görmeden yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.''(Hadid/25)

Hidayete erdiren bir kitap ve koruyan bir kılıç. Yol gösteren ve yardım eden Rabbin yeter!

Onların gayretleri büyüktü. Bulutlarla çarpışırdı. Yıldızların da üzerindeydi hatta tarihten bu günümüze kadar kalıcı olan kelimeler kısa ve sayılı kelimelerdir. Çünkü onların yüce ve izzetli kelimeler olduğu söylenmiştir. Eğer izzet konuşabilseydi bu ince manayı dile getiremezdi. Kadisiye savaşında Sahabe Rabia bin Amr (ra) Allah'a davet etmek için İran komutanı Rüstem'in yanına girdiğinde eski bir kıyafeti, eğri bir kılıcı, yer yer eğilmiş bir kalkanı ve çelimsiz bir atı vardı. Aslında bakılırsa, gördüğü şatafat Rabi’ bin Âmir’i hiç mi hiç cezbetmemişti. Halılarla örtülü yere varınca atından indi ve hemen oraya atını bağladı. Silahı, zırhı üzerinde ve miğferi başında idi. Buna karşılık Rabi'nin sarsılmaz bir imanı, yol gösterici kitabi ve koruyan bir kılıcı vardı.

Ona, “Silahını bırak.” dediler

O da, “Ben kendiliğimden buraya gelmedim. Böyle kabul ederseniz ne âlâ, yoksa döner giderim!” diye, gayet vakur bir cevap verdi. Rüstem, “Bırakın onu.” dedi. Rabi’ ilerledi ve Rüstem’in yanına yaklaştığında mızrağını yere sapladı. Rüstem, “Ne diyorsan, anlat bakalım.” dedi.(3)

“Allah bize, dilediği kimseleri, kula kulluktan Kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, batıl dinlerinin zulmünden kurtarıp İslam adaletine ulaştıralım diye bir peygamber gönderdi. Kim bu dini kabul ederse bizden olur, biz de döner gideriz. Kim de kabul etmezse, Allah’ın vaat ettiğine kavuşuncaya kadar onunla savaşırız''

''Allah’ın vaat ettiği nedir?

“Kâfirlerle savaşırken ölen için cennet, geride kalanlar için ise zaferdir.”(4)

İşte bu yüzden hakkıyla davet etmeliyiz.

Andolsun ki onların bütün gayeleri İslam’ı tebliğ etmek ve yeryüzünde davet ve cihatla onu yaymaktır. Onlar dünyayı önemsemediler yoktan saydılar. Onlar ticaret peşinde koşmadılar. Ne gurur duyulacak evler nede güzel arabalar nede prestijli bir işin peşinde koştular. Çünkü bu dar olan dünyalık şeylerdi onlar dünyayı değil geniş olan ahireti seviyorlardı insanı oraya çekiyorlardı. İzzet ne tatlı ve kıymetli. Lakin bu tadı alan için! 

Özet olarak: devletin zaruri bir değişime ihtiyacı vardır. Büyük günahkâr hırsızları ve Amerika’nın yardımcılarını düşürmek için, vahyin indiği yeri haçlılardan temizlemek ve Haremeyn’i Şerifeyni safarilerden korumak, Allah’ın hükmüyle hükmeden yeni bir nizam tatbik etmek, adaleti dağıtmak, şurayı kolaylaştırmak ve cihadı canlandırmak için Aynı zamanda emirlik ve liderliğin tekrar Müslümanlara dönmesi ve büyük devrim olan devletlerin fakirlere, yoksullara ve ezilenlere bölünmesi ve hepsine izzetin, hürriyetin haysiyetin Naim edilmesi için Allah'ın izniyle biz sizi genel olarak Arap yarım adasındaki bütün Müslümanları dilleriyle kalemleriyle haberleriyle ve beyanlarıyla ortak olmaya davet ediyoruz.

Onları seçkin ve bilinçli bir oluşuma davet ettiğimiz gibi (bu seçkinlerin en önemlileri olan ) kıymetli sadık âlimlerin temsil ettiği ve devlet başkanlarına destek vermeyen ihlaslı davetçilere, ihtisas sahiplerine, sosyal ağlara hâkim bilinçli gençlere davet ediyoruz. Değişime teşvik, insan hakları hakkında bilinçlendirmeye çalışmak ve hükümetlerin uyguladığı yolsuzluğu kaldırmak ve aşağılanmayı, kendilerine kul etme gerçekliğini açığa kavuşturmaktır. Savaşa muktedir olup ta sistemin sıkıştırdığı gençleri hikmetli ve imanlı olan yemende ki mücahit kardeşlerine katılmalarına davet ediyoruz. Gerekli olan bir deneyim kazanmak için. ‘Kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde çok yer de bulur, genişlik de bulur. Ve kim Allah'a ve peygambere hicret etmek maksadıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, muhakkak ki onun mükâfatı Allah'a aittir, Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir''(Nisa/100)

Ve bitirmeden önce / nefsime sonra size hatırlatırım kesinlikle hak olan kelime üzere olmak ihlaslı ve doğru olmayı gerektirir. Cabbar olan Allah'ın hesaba çekeceği günü hatırlayın ''O gün (hesaba) çıkarılacaksınız, sizden hiçbir şey gizli kalmaz'' hepimiz Allah'ın (subhânallâhi ve Teâlâ)'in önüne getirileceğiz ''O gün kişi kardeşinden kaçar''. ''Ve annesinden ve babasından''... Ve eşinden ve oğlundan (kaçar)''... Onların hepsinin, o gün (izin günü), kendilerini meşgul eden bir işleri vardır.'' (Abese/34,35,36)

O gün ülkemizde işlenen günahlar karşısında sustuğumuz için Allah'a ne cevap vereceğiz? Andolsun ki çok geciktik ve bizi çok kişi geçti. Kitabın bazı kısımlarına davet edip bazılarına gözlerini kapatanlar nasıl Cabbar olan Allah'ın önünde durabilecekler? Allah (subhânallâhi ve Teâlâ) demiyor mu? ''Yoksa siz Kitap’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Allah’u Teâlâ demiyor mu? ‘Bugün kâfirler dininizi söndürebilmekten ümitlerini kestiler; onlardan korkmayın, yalnız benden korkun! İşte bugün dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak Müslümanlığa razı oldum'' Allah (subhânallâhi ve Teâlâ)’dan korkmuyor muyuz? Hay ve Kayyum olana mahcup olmuyor muyuz? Ölümden ve kabrin vahşetinden korkmuyor muyuz?

Biz başıboş yaratılmadık. Biz Allah ibadet etmek ve onun hükmünü yeryüzüne ikame etmek için yaratıldık. Peki, ülkemiz Allah'ın hükümleriyle mi hükmediliyor? Yoksa fısk günahkâr ve asilik barındıran, Allah ve Resulüne savaş açmış kâfirleri misafir eden bir yer mi? Neden hakkı söylemekten korkuyorsunuz neden insanlara Allah'ın indirdirdiğiyle hitap etmiyoruz? Allah (subhânallâhi ve Teâlâ)'nın önünde şeriatla hükmetmeyi terk ettiğimiz, sapıklara, mürtetlere ve bilad-ı harameyn'in haçlı erkek ve kadınların, haçlı fahişelerin kirletmesine sustuğumuz için hesaba çekilmeyi hak etmiyor muyuz? Böyle mi Rasülullah'ın emanetini koruyorsun? Böyle mi sahabe kiramın (radıyallâhu anhum) topraklarını koruyorsun? Haçlıların fahişeleri bu topraklar üzerinde gezerken biz dünyanın ve güzelliklerinin peşinden mi koşacağız? Niye bu sapıkların zilleti ve emri altında olmaya razı oluyoruz hiç düşünen var mı hiç hesap günün hatırlayan var mı?

Erkekler nerede? Hürler nerde? Asık suratlı ve katı bir günde Rablerinden korkanlar nerede? Dış görünüşleriyle insanları cezbeden, haddi aşmış münafıklar karşısında korkmadan hakkı söyleyecek olanlar nerede? Tıpkı münafıkların başı Abdullah ibn Selüle söyledikleri gibi ‘’Otur ey Allah düşmanı! Sen buraya lâyık değilsin ‘ (5) deyip Allah yolunda çıkanlar nerede? Canlarını Allah’a satıp şehadet isteyenler nerede? Şehitlerin efendisi olmak isteyenler ve kıyamet gününde şehitlerin efendisi Hamza bin Abdulmüttalip’le haşrolmak isteyenler nerde?

Bu günler sizin Ey Müminler! Bu fırsatlar sizin Ey Müslümanlar! Allah’ın sizden razı olacağı şeyleri gösterin. Allah sizi ve bizi bağışlasın ve Kaçmadan kendi yolunda canımızı şehit olarak alsın.

Allah’ım Bu ümmete doğru, (sağlam, istikamet üzere) bir durum ortaya çıkar ki onunla itaat ehli izzet bulsun masiyet ehli zelil olsun. Onunla iyilik emredilsin, kötülükten nehyedilsin.

Rabbim Zalimleri başımıza musallat etme. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.

Rabbim günahlarımızı bağışla bizi affet. İşlerimizi düzelt. Ayaklarımızı doğru yolda sabit kıl. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.

Davamızın Sonu Âlemlerin Rabbine Hamd Etmektir.

Kaynak: MEDYA TİMES

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23