• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

FETÖ, Gençleri köleleştirmiş

Yeniakit Publisher
2017-10-16 08:09:00 - 2017-10-15 21:11:02
FETÖ, Gençleri köleleştirmiş

Türkiye genç nüfus bakımından önemli bir ülke. Bu durumu lehine çevirebileceği gibi sağlıklı politiklar uygulanmadığında aleyhine de olabilecek bir durum.

FATMA GÜLŞEN KOÇAK / PAZARTESİ SOHBETLERİ  Günümüzde gençlerle ilgili sağlam çalışmalar yapılması etkili projeler üretilmesi gerekiyor. Meydan boş bırakıldığında zararlı akımlar ve fikirler gençliğimizi elimizden alıyor. Gençlik meselesi bu ülkenin her zaman temel meselelerinden birisi. Bu hafta milli manevi değerlere sahip bir nesil yetişmesi için ciddi bir mesai harcayan Gençlik ve Spor Bakanlığı Müşaviri Selim Cerrah ile gençlerimizi ve geleceğimizi konuştuk. Hayırlı haftalar efendim...

İTİDALLİ bir GENÇLİK

Günümüz gençlerinin temel problemleri nedir?

Birincisi bağımlılık. İkincisi radikalizm, aşırılık. Herhangi bir fikre, şahsa, tarikata, cemaate vesaire örnekleri çoğaltabiliriz. Sorgulamadan mutlak itaat kültürü ile bağımlı hale gelmek, bu bir anlamda köleleşmek. Herhangi bir fikrin veya şahsın kölesi haline gelmek. Bundan uzaklaşmak gerekiyor. İslam buna ilaç olarak itidali tavsiye etmiş. İfrat ile tefrit arasında bir denge, itidal. Bizim medeniyetimizin ve inancımızın ürettiği şey. Bir başka hastalık, sekülerleşme dediğimiz dünyevileşme. Dünyayı temel amaç haline getirmek. Yine ahlaksızlığın reklamı çok yapılıyor. Problemler çok ama çözümler de var.

İstikbal köklerde 
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Bu bağlamda devletin gençlik politikası nedir?

Köklü bir devletiz ama bozulmuş bir yapımız var. Gençlik ve Spor Bakanlığımızca bir şeyler yapılmaya çalışılıyor. Burada da Bakanlık kuruluş aşamasında FETÖ’ye ihale edildi gibi bir şey oldu, bürokratik açıdan baktığımızda. Bunun getirdiği sorunlar var. Bu yapının temel özelliği de zehri kusmak üzerine kurulmuş, bundan arındırılıyor. Bundan arındırılırken de yeni bir yapı oluşturulması gerekiyor, sürekliliğin sağlanması gerekiyor. Omurgalı, dik duran, medeniyet değerlerine bağlı, geleceği dünden ders alarak bir anlamda “istikbal köklerdedir” diyerek kuşanıp idrak edebilecek noktaya gelmeliyiz. Köklerine inecek olursanız ben derim ki, gençlik politikamızı fütüvvet politikasından esinlenerek ortaya çıkması gerekiyor. Yani aylak olmayacak, mesleği olacak, kültürü olacak, görgüsü olacak ve bununla beraber aidiyeti olacak ama mutlak teslimiyeti olmayacak. Kurala teslim olacak krala değil. 

DİNDAR NESİL AİLE İLE OLUR

Bir dönem Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği dindar nesil sizce nasıl yetiştirilir?  

Din bu toplumun dibinden akan bir dalga. Yani bu toplumu kendi halinize bıraktığınızda bu ırmak doğal olarak İslam havuzuna akar. Başka bir yere gitmez. Bunun önüne ne kadar barajlar çekilse ne kadar setler yapılsa ne kadar bu ırmağın yönünü değiştirmek için mücadele edilirse edilsin bu toplum tarihi akışı içerisinde gelip İslam havuzunda birikecektir. Ama bu bir mücadele ve özellikle dış güçler dediğimiz güçler ve onun uzantıları bu ırmağın yolunu değiştirmeye çalışıyorlar. Anadolu’da bir söz vardır “su akar yolunu bulur”. Bu akış esnasında bir ferde bir yağmur damlası olarak baksak damla gökten indiğinde bir başınadır ve kendi özelliklerini taşır. Sonra arka girer, arktaki su ile birleşir, kendi özelliğini korur onun özelliklerini de alır. Dereye gider derenin özelliklerini alır. Irmağa gider ırmağın özelliklerini alır. Sonra denize gider. Her gittiği yerde hem kendi özelliklerini taşır hem de oradan özellik alır. Böyle bir doğal akış olması gerekiyor. Bu akışın doğal olabilmesi için evin ev olması gerekiyor. Biz suçu hep okullara, devlete buluyoruz. Evdir insanı yetiştiren, ailedir ocaktır, kültürdür, toplumdur insanı yetiştiren. Biz evi kaybettik, ocağı kaybettik. Sonra da okullar çocuğumuzu bozuyor diye tartışıyoruz. Evlerimizi böldük. Özellikle çekirdek aile dediğimiz aile toplumda kuşaklar arası geçişi ortadan kaldıran bir ailedir. Yeniden büyük aileye dönmek gerekiyor. 

FETÖ, VELİLERİ KORKUTTU

Kuşaklar arasında ne gibi farklar görüyorsunuz? 

Bugünkü gençler bizden daha ilerideler ve şanslılar. Biz çekingendik, bir kere daha cesurlar. Eğitim imkanları fiziki şartlar daha iyi. Biz yokluk zamanlarında büyüdük. Büyükler olarak biraz geleceğe dönük plan yapmamız gerekiyor. Kime hedef verdiğinizde o, o hedefe koşmadı ki... 

Sivil toplum, gençlik çalışmalarında ne yapıyor? 

Bu nereden baktığınız ile ilgili. İmkânlar ile mukayese etmek gerekir. Bugün Türkiye’de sivil toplum adına iş yapıyor olmak 15 Temmuz sonrasında başlı başına bir risk haline geldi. Toplumun hafızasında FETÖ’nün ihaneti çok diri ve güçlü. Dolayısıyla sivil toplum şüpheli hale geldi. FETÖ’nün eline geçenler köleleştirildi. Toplumda benim çocuğum da köleleşebilir endişesi var. Böyle olunca gençleri sivil topluma yönlendirebilmek bile bayağı bir zorlaştı. Yine de Ama sivil toplumumuz iyi çalışıyor. İyi şeylere de mümkün mertebe katkı vermeye çalışıyoruz. 

SOSYAL MEDYANIN İYİ TARAFı

Sosyal medyanın gençler üzerindeki etkisi nedir? 

Her şeyden önce bizim klasik gençlik tanımlarımızdan vazgeçmemiz gerekiyor. Sosyal medyanın besleyici taraflarının zayıf olduğunu düşünüyorum. Yönlendirici tarafları olabilir. Daha çok tüketici tarafı ön plana çıkıyor. Hemen ardından bağımlılık önümüze geliyor. Ayrıca dili kuşa çeviriyor. Ancak zamanda bir imkandır da. Mesela 15 Temmuz gecesini düşünelim. Gezi olaylarını organize edenler sosyal medya üzerinden örgütlendiler. İyilik için de, kötülük için de örgütlenebilme imkanı var. 

Peki sizi gençlerle ümitvar kılan sebepler nelerdir?

Bir kere 15 Temmuz’a baktığımızda ben o gece sokaklardaydım, çocukları gördüm. Gözlerindeki o ateşi, kıvılcımı, öfkeyi gördüm. Onlar üzerlerine bu vatanın tapusunu aldılar. Güvenmek gerekiyor. Çünkü Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda bize genç profili olarak sunulan örneklerin tamamının büyük kahramanlıklar sergilediklerini görüyoruz. Bizim öğretmemiz gereken temel bir değer var, iffet. O iffetin üzerine her şeyi bina ederler, gerisinden ise korkmayalım.

‘Bir mum başka bir mumu tutuşturmakla ışığından 

bir şey kaybetmez!’

Bir dönem vakıflar gençlerin kalbine dokunuyor ve kazanıyordu. Mesela bir ara MGV esaslı çalışmalar yaptı. Günümüzde bu motivasyon var mı?

Ben son bir buçuk iki ay içerisinde 2 bin civarında genç ile farklı farklı yerlerde bir araya geldim. Onlarla hasbihal edip söyleşiler yapıyorum. Gözlerinde ışığı görüyorum. Gençlerimizde bu azim ve bu irade var. Fakat bizde şöyle bir psikoloji oluştu: “Bu gençlerden adam olmaz.” Biz de o yaşlarımızdayken bizim büyüklerimiz de bize böyle bakıyordu zaten. Bu bir algı yanılması, aslında kirli bir bilgi. Ben imkan verildiğinde gençlerin çok güzel işler yapacağını umuyorum, dua ediyorum ve her zaman da yanlarında olmak istiyorum. Gençlikten umudu kestiğinizde kendinizden umudu kesin. Gençlik gelecektir. Bu geleceği kim inşa edecek, bizim güvenmediğimiz beğenmediğimiz gençler. Bizler örnek olma vasfımızı kaybettiğimiz için kendimize olan güvenimizi kaybettiğimiz için fedakarlık duygumuzu da yitirdiğimiz için oturduğumuz yerden eleştirmek çok kolay oluyor.

YETİŞMİŞ İNSANA İHTİYAÇ VAR

Gençliğin elinden tutan, gönlünden yakalayan, zihnini inşa eden ağabey diyebileceğimiz vakıf şahsiyetler hangi dönem daha etkiliydi? 

Bugünkü tabiri ile söyleyecek olursak İslam rol model üzerinden gider. Irmak örnek şahsiyetler üzerinden akmıştır. Tutunacak bir dal her zaman lazım. Bu çağlar boyunca böyle olmuştur. Toplumların önünde rehberlik yapan, Kur’an-ı Kerim’i okuduğumuzda bize anlatılan kıssalarda inşa edilen insan prototipleri var. Bunlar bize neyi öğretiyor, buraya iyi odaklanmak gerekiyor. Amacı kaybettiğinizde her şeyi kaybediyorsunuz. Az önce MGV’den bahsettiniz. MGV’de uzun yıllar mücadele edip o yapının içerisinde bulunmuş birisi olarak atlarsam kadirşinaslık yapmış olamam diye düşünüyorum. Bizim dönemimizde ağabeylerimiz vardı. Ali Soylu’yu, Adnan Demirtürk’ü, Nevzat Laleli’yi ve onların emeklerini yok sayarsanız hangi yere bağlanacaksınız. Bir aidiyetinizin olması gerekiyor. Bu insanlardan Demirtürk’ü ve Soylu’yu rahmetle yâd ediyorum. Çok şey öğrendi bizim kuşağımız o ve benzeri insanlardan. Hazreti Mevlana der ki: “Bir mum başka bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.” Bu insanlar bir ışık kaynağıydı ve önümüze düştüler. Bizimle beraber çok çileler çekti bu insanlar. Biraz çile azlığı var. Ama bu çile azlığı gençlerde değil. Bizde çile azlığı var, biz çileye talip değiliz. Biz rahatlığa alıştık, arabalarımız lüks, gittiğimiz yerlere uçaklarla gidiyoruz. Eskisi kadar yorulmuyoruz. Şikâyet ederken de eskisinden daha çok şikâyet ediyoruz. Bundan vazgeçmek gerekiyor. Bugün dünyada neye ihtiyaç vardır diye baktığımızda tabii ki insanlığın ihtiyaçları bitme ama dünyada bir şeye çok fazla ihtiyaç var; kâfi miktarda iyi yetişmiş insan. Bir insan yetiştirilmez, yetişir. Ama ona önderlik etmek lazım.

LGBTyi eleştireni linç ediyorlar

Gençlik ve Spor Bakanlığı Müşaviri Selim Cerrah ile gençlerin problemlerini masaya yatırdık. Ahlaki çöküntüye dikkat çeken Cerrah şu ilginç örneği veriyor: “Ahlaksızlığın reklamı çok yapılıyor. Bugün Türkiye ve dünyada LGBT aleyhine bir şey söylediğinizde dünyayı başınıza yıkabiliyorlar. Ahlaksızlığın savunulması bu kadar doğallaştırıldı ki, ahlakı savunmak suç görülür hale geldi.” 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23