• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Çin Uygur Türklerini kobay olarak kullanıyor

Yeniakit Publisher
2017-03-13 00:12:00 -
Çin Uygur Türklerini kobay olarak kullanıyor

Çin yönetimi uyuşturucu üretimi ve ticareti için Uygur Türklerini kobay olarak kullanıyor. Daha öncede defalarca gündeme gelen bu gerçeği Uygur.Net yazarlarından Mehmet Emin Hazret yaşanmış örnekleri ile anlattı.

İşte o çarpıcı yazı;

''Şubat 2017 itibari ile Çin cezaevlerinde 146 Kolombiyalı uyuşturucu kaçakçısı  tutuklu ve hükümlü olarak yatmaktadır.  Kolombiyalı mahkumlardan   15 kişi idam ve  15 kişi de  ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Bütün bunların  hepsi Çin’den 17 bin kilometre uzaklıktaki bu Latin Amerika ülkesi  Kolombiya’dan gelen ve Çin’in değişik kentlerindeki  hava alanlarında kokain  başta diğer uyuşturucu maddeler  ile yakalanmış kiralık kuryelerdir.

Birleşmiş Milletler Örgütünün bir raporunda, 2016 yılında Çin merkezli Asya- Pasifik bölgesinde yakalanan  uyuşturucu  miktarı 10 yıl öncesine göre 3 misli artmıştır. Çine’e güneyden  komşu Myammar, Vietnam, Filipinler, Güney Kore ve  Japonya vatandaşları içinde Çin’deki uyuşturucu kaçakçılığı suçundan  Çin’de yakalanıp ömür boyu ve uzun süreli hapis cezaları ile  idam cezasına çarptırılan ve  hhalen hapiste olanların sayısı ise, Kolomsiyalı’lardan kaç misli fazladır.

Çin Ekonomisinin kalkınmaya başlaması ile beraber, Hong  Kong ve Makao merkezli uluslararası uyuşturucu baronları satış merkezi olarak Çin’i seçmişlerdir.  Uyuşturucu ve diğer keyif verici maddeler, yozlaşan toplumun elindeki paranın izini sürerler. Para uğruna ahlakını ve onurunu  kaybetmiş olan  Çin,  bugün dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi ve tüketicisi konumundadır. Çin’de şiddet içerikli tüm devrim ve kötü uygulamalardan  en fazla etkilenen ve  zarar gören  halk ise, Doğu Türkistan halkıdır.  Çini kasıp kavrayan uyuşturucu salgınlarında  da en ağır darbe alan bölge yine Doğu Türkistan olmuştur.

Uyuşturucu Uygurlara Nasıl Bulaştı?
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Çin,liberal ekonomiyi benimseyip  ticareti serbest bıraktığı 1980’lı yıllarda  Pekin,  Gungju, Sehenjen, Shanghay ve Doğu Türkistan’ın merkezi  Urumçi gibi büyük şehirlerde ticari faaliyeti ilk başlatan ve ticaret yapmayı  Çinlilere öğretenler  tarihi İpek yolu tacirlerinin günümüzde Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar olmuştur.  

Bu yıllarda Uygurlar ticarette büyük başarılara imçza attılar ve kısa zamanda  hızla zenginleşmeye başladılar. Çeşitli büyük Çin şehirleri ile üretim ve ticaret merkezlerinde  ilk  toptan satış merkezlerini Uygur tüccarlar kurumuşlardı.  Büyük mağazalar , oteller, lokantaları da ilk açanlar Uygurlar olmuştur. Hong Kong, Makao’dan Çin’e kaçak  yollardan mal sokmada zorlanan  Çinli Patronlar bu konuda  Uygurların ticari becerilerinden cömertçe yayarlanıyorlar ve Uygurların bu maharetlerine de çok  bayılıyorlardı. Onlar  bu ticaret işinde  maharetli, korkusuz ve  gözü pek Uygurları buldular. 1980 -1985 yılları  arasında  ingiliz sömürgesi Hong Kong ile   Guangju  kenti arasındaki tekstil, hazır giyim, elektronik  eşya kaçakçılığının kontrolü tamamen Uygurların elinde bulunuyordu.

Yeterince eğitim alamayan, ancak doğuştan   ticari  becerisi ve zekası ile  kısa zamanda para babası oluveren Uygur gençler, uyuşturucu maddeler  ile gökten adeta  para yağan Hongkong – Guangju  ticaret yollarında  tanıştılar. 1985’de  merkezi Çin’in  büyük kentlerinde lüks arabaları ile  dolaşan zengin Uygurları hazmedemeyen  ve onları kıskanan Çin mafyası Uygurlara karşı  topyekün saldırıya geçtiler  ve ardından Çin polisleri devriye girdiler. 1986’de sadece  bir yıl içinde Çin’in iç bölgelerinde ticaret ile uğraşan Uygurlar  döverek,ezerek ve servetlerine zorla el koyarak onları soyarak gasbettiler ve onları soyup soğana çevridiler.

Bu uygur Tücarların bir  çoğu  çeşitli bahaneler yakalanarak tuklandı ve Çin’in  cezaevlerine atıldılar.   Muazzam rüşvetler karşılığı   polislerin elinden kurtulanlar  bu  Uygur Tüccarlar derhal soluğu Doğu Türkistan’da aldılar. Ancak, bu sıralarda  genç ve ergenlik  çağında ve hatta çocuk yaşındaki  Uygur  çocuklar arasında uyuşturucu bağımlısı sayısının Urumçi’de hızlı artmakta olduğu gözlemleniyordu.

Uyuşturucu ile Beraber Doğu Türkistan’ın Kabusuna Dönüşen AİDS

Urumçi’de ilk AİDS vakası 1995 de ortaya çıkmıştır. Çin’deki uyuşturucu ve organ mafyası Uygurların peşini bırakmamıştır. Çinli mafyalar, Urumçi’de Uygurlar ile iç içe yaşayan  ve onların din kardeşleri olan Döngen (Çinli Müslüman)ları kullanmış ve onların eli ile Uygurlar arasında daha yaygın bir şekilde uyuşturucu dağıtımını yaymaya  başladılar. Bu defa Müslüman Uygur din  adamları tebliği yolu ve   Uygur aydınlar ise basın   yolunu kullanarak   uyuşturucu ve uyuşturucu mafyasına karşı  savaş açtı. Uygurların bu girişimine karşı, Doğu Türkistan’daki Çin yönetimi, Çin fuhuş sektörünün Doğu Türkistan’da yatırım yapması için büyük teşvik ve destek sağlamaya başladı.

Çok kısa zaman içerisinde Doğu Türkistan’ın tüm şehir, kasaba ve köylerine kadar otel, bar, kuaför, fizik tedavi , mesaj  ve  eğlence merkezler  tabelası altındaki genelevler mantar gibi çoğaldı. Bu batakhanelerin sermaye ve işçileri olan Etnik Çinli AİDS’lı  fahişelerin  tamamı Uygurlardan oluşan müşterilerine uyuşturucu da temin etmekte serbest idiler. Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurların soyunu tüketme projesi değişik bir çok kanaldan  ama koordineli ve paralel  bir şekilde yürütülüyordu.

Ancak, bu en sinsi, en aşağılık  ve  en alçak  insanlık düşmanı iğrenç uygulamalarda Çin işgal yönetiminin  çok ustaca ve   parmak izi bırakılmayacak başarılı bir şekilde icra ettiği Uygurları toplu imha yöntemi ile yok etmeyi amaçlayan asrın vebası  AİDS’e bulaştırma uygulaması olmuştur.

Sözde Uygur Özerk Bölge Sağlık Bakanlığı tarafından 01 Ekim 2014 tarihinde dünya AİDS günü dolaysıyla açıkladığı raporda, Doğu Türkistan’da resmi kayıt  altında bulunan  AİDS hasta sayısının  43 bin 500 kişi olduğunu bildirmiştir.  

Çin’in 2009 yılında  Çin’deki  etnik gruplar arasındaki AİDS’a yakalanma oranı  hakkında yayınladığı bir raporda Her 100 bin etnik Han Çinlisinden, 56 kişi ADİS’lı hasta  iken, bu sayının Uygurlarda her 100 bin kişi içinde 335 kişi olduğunu bildirmiştir.

Aynı raporda yine Uygurların soydaşları olan Türk dünyası ile ilgili rakamlar çok  enteresan ve çok farklıdır. Kazakistan’da her 100 bin kişiye denk düşen AİDS sayısı 74, Kırgızistan’da 77, Özbekistan’da 58, Türkiye’de ise 5  kişi’ mertebesindedir.

Doğu Türkistan’da AİDS’le mücadele,tedvavi ve bu hastalıkıla ilgili araştırmalar  yapan  uzman Uygur doktorlar, Uygurlar içinde resmi kayıta alınan AİDS rakamlarının buz dağın görünen kısmı olduğunu, Uygurlar içinde açığa çıkmamış HİV virüsü taşıyan hasta sayısının 200 bin kişiden  fazla olduğunu, köyünden hiç çıkmamış olan Uygurlar arasında (kadın- erkek)  AİDS’e yakalanma nisbetinin çok yaygın olduğunu,  HİV virüsü taşıyan ve AİDS’li  doğan  bebek sayısının korkunç boyutlara ulaştığını  açıklamışlardır.  Doğu Türkistan’da AİDS’e yakalananların ezici çoğunluğunun 18-45 yaş arasındaki kişilerden  oluştuğu tesbit edilmiştir.  

Çalışarak ailesinin geçimlerini sağlaması ve ekonomik yükünü üstlenmesi gereken bu insanlar, aileler için kaldırılamayacak kadar ağır ekonomik yük ve manevi  dert ve ıstırap kaynağı olmaktadır. Çin genelinde nüfus oranına göre AİDS sayısı sıralamasında Doğu Türkistan ilk sırada yer almasına rağmen, Doğu Türkistan’da tek bir AİDS  ile mücadele eden bir kurum veya bu menhus illeti tedavi   edecek özel bin Hastane bulunmamaktadır.

 Uyuşturucu ve AİDS Neden Uygur Toplumun Yakasını Bırakmıyor?

Uygur toplumu içinde AİDS vakasının bu kadar yaygınlaşmasındaki diğer husus ise, 2000’li  yıllardan sonra ;

  1. Çin kimya sanayii’nin  sentetik yollardan uyuşturucu  ceşitleri  üretmeye yönelmesi ve Uygurları  kobay  olarak kullanmaları
  2. Merkezi Çin’de  bulunan ve Doğu Türkistan’da da faaliyet gösteren Çin Organ ve uyuşturucu mafyasının Doğu Türkistan’daki  kimsesiz, yetim  ve devlet korumasından yoksun çocuklar, sahipsiz dul kadınları  para tuzağına düşürerek akın  akın Çin’in iç bölgelerine  götürmektedir.
  3. Bu zavallı  Müslüman Uygur denekler, Merkezi Çin’deki  uyuşturucu deney ve  AR-GE merkezlerinde kobay  olarak kullanılmaktadır. Ayrıca,etnik Çinli gangster ve  uyuşturucu ve organ Mafyası tarafından imal edilen bu uyuşturucu maddelerin   taşınması ve pazarlanması aşamalarında  kurye olarak kullanılmaktadır.

 Uygur  Türklerinin Çin’deki   Toplumsal Dramının Küçük bir Aynası: Ruyli

Ruyli, Çin – Myanmar sınırındaki Kunming eyaletinde  bulunan  küçük bir Çin kasabasıdır. Dünya uyuşturucu üretiminin 3/4     yıllardan beri bir askeri cunta yönetimindeki  Myanmar’da üretilmektedir.  30 Mart 2009 tarihinde  “ Ruyli’ da oluşan ve Genişlemekte olan Uygur Mezarlığı”  adında yayınladığım bu konudaki yazım Doğu Türkistan’da büyük yankı uyandırmıştır. Ayrıca bu yazı  daha sonra Uyghurnet.org sitesinde de yayınlanmıştır. 

O yazıda kullandığım  bilgileri  Ruyli’da yaşayan  ve bu uyuşturucu işi ile direkt meşgul olan Uygurların ağzından  dolaylı olarak almıştım. O  tarihlerde Ruyli’da 3 bin  civarında Uygur yaşıyordu.  O yıllardaki Ruyli adeta küçük  bir Uygur kasabasına dönüşmüştü. Bu  Kasaba’da yaşayan Uygurların tamamı   Çinli uyuşturucu  mafyası için çalışan insanlardı. Çin’in Myammar’a sınırı olan Yünnan eyaletinin merkezi Kunming  ve çevresinde Ruyli’deki uyuşturucu nakli ve ticareti  ile bağlantılı Uygurların sayısı  6 bin civarında idi.  

Bu eyalette uyuşturucudan zehirlenerek hayatını kaybeden , Myammar sınırından  kaçak yollardan  uyuşturucu  naklederken vurularak öldürülen ve  bu  bölgedeki domuz ahırlarından beter  Çin usulü   pis ve iğrenç  cezaevlerinde işkence  sonucu ölen veya  idam cezasına çarptırılan ve   kurşuna dizilerek  infaz edilen  Uygurların cesetleri  bu  Ruyli Kasabasındaki Uygur Mezarlığı’na defnediliyordu.

  Ruyli Uygur Mezarlığında her hafta 3-5  Uygurun cenazesi toprağa veriliyordu. Ruyli’da   Çinli Uyuşturucu Mafyasına çalışarak  aniden zengin olan bazı Uygur gençler Doğu Türkistan’daki köylerine dönüyor, aile, akraba, ve yoksullara para dağıtıyordu. Bazıları köylerine mescit yaptırıyor, köy cemaatinin duasını alarak  tekrar Ruyli’ye dönüyordu. Bu Hayırsever Uygur gençleri bir daha evlerine dönemiyordu. EVlerine dönme yerine  bu uyuşturucu işinden  bir şekilde   hayatını kaybediyor ve Ruyli’daki  Uygur mezarlığındaki  yerini alıyordu.

Doğu Türkistan’da Çinli Memlekette uyuşturucuya para bulamayan bağımlılar da Ruyliya akın ediyordu. Çin ve Doğu Türkistan’da  Çinli Uyuşturucu Tacir,Mafya ve Gangsterler Çetesinin   uyuşturucu ticareti ile direk bağlantılı Uygur sayısı 25 bin civarında olduğu tahmin ediliyordu. Kendi topraklarındaki  işsizlik, yoksulluk ve  açlığa zorla mahkum edilen  ve işsizlikten bunalan her genç Uygur kendisine bir şekilde  iş ararken kendini Çin’deki   bu Suç şebekelerinin içinde s buluyordu. Müslüman Uygurlara Doğu Türkistan’da ve Çin’de  iş ve aş  kapısı kapalı,  uyuşturucu kaçakçılığı  ile diğer her türlü Suçların  kapısı sonuna kadar  açık bırakılmıştır.

Çin’in diğer bölgelerinde Uygurlara otellerde oda  vermek, ev kiralamak ve  iş vermek genelgelerle yasaklanmış iken,Uyuşturucu ticaretinin merkezi Çin’in  Yünnan eyaletinde, bilhassa onun Myanmar sınırındaki Kaçakçılık ve Uyuşturucu  Kasabası Ruyli’de Uygurların  uyuşturucu kullanması, uyuşturucu ticareti içinde yer alması, kuryelik yapması ve  kaçakçılıkta kullanılması sonuna kadar serbestti.

Çin ceza kanunlarına göre 50 gram uyuşturucu ile yakalanan kişi  en az 15 yıldan başlayan  cezalara mahkum ediliyor ancak,  Uyuşturucu ve Kaçakçılığın  merkez üssü  ve serbest bölgesi  Ruyli’de  ise,  Çin’in bu ceza yasaları uygulanmıyordu.Aksine,  daha fazla Uygur’un uyuşturucuya bulaşmasına ve ilintilenmesine göz yumuluyordu.

Doğu Türkistan ve Çin’deki Organ Ticareti, Çin Organ Mafyasının  Kontrölündedir 

2000’lı yıllara gelindiğinde  Doğu Türkistan’daki Çin  Ceza evlerinde 100 binden fazla siyasi tutuklu  ve hükümlü Uygur Türkü  bulunmaktaydı. (Günümüzde ise,  bu sayı 200 bini  aşmıştır.) Sokağa terk edilen 100 bine yakın  dul kadın ve 150 -200 bin  arasında  korunmaya ve  bakıma muhtaç sokak çocuğu  vardı. Bu dul kadın ve sokakta kalan kimisesiz ve sahipsiz çocukların babaları hapistedir.  

Kimse onlara yardım etmiyor, yardım edenler ise “Terörcu ve Teröristlere  yardım, yataklık” yapmakla suçlanıyor ve anınıda  tutuklanıyordu. (Bu uygulama şimdi daha da sıkı şekilde ve şiddetini artırarak devam ediyor). Çin işgal yönetiminin  sinsice hazırladığı  böyle bir ortamda  bu kez Çin organ mafyası devriye giriyor . Uygurlar arasındaki adi suçluları satın alan mafya, sahipsiz küçük sokak çocuklarını onlara toplatıp Çine götürüp izini kaybettiriyor.  Kocaları cezaevlerinde olan  aç biilaç zavallı ve muhtaç genç kadınların  bazılarını çoluk çocukları ile beraber, ergenlik yaşındaki kız, erkek çocuklarını   iş vaadi ile para tuzağına düşürmek suretiyle Çine götürüyorlardı.

Bu zavallı Müslüman Uygurlar  Çin’in gelişmiş sahil şehirlerine götürülerek  içlerinden çocuk yaştaki genç kızlar ile çocuksuz genç kadınlar arasında işlerine yarayacaklar   seçiliyor  ve bu seçilenler  fuhuş mafyasına satılıyordu. Diğerlerini  ise, Yünnan eyaletinin  Uyuşturucu ve kaçakçılık üssü Myammar sınır kasabası Ruyli’ye götürüyorlardı.

Dünyanın dört bir yanından organ nakli için gelen zengin hastalar Çin’in çeşitli hastanelerinde bekletiliyordu. Gerçi Çin’de idam edilen mahkumların iç organlarının çıkarılıp satılması, devlet tarafından desteklenen “ Sağlık Turizmı Programı ” çerçevesinde değerlendirilmesi ve resmen destekelenemesine rağmen,  organ  bekleyen yabancı hastaların ihtiyacını karşılamada  bunlar yetersiz kalıyordu. Çin’e kaçırılan on binlerce kimsesiz Uygur çocuk  habersiz ve izsiz bir şekilde ortadan kayboluyordu.  

Bu zavallı çocukları arayıp soracak olan babaları Hapiste ve Anneleri ise.kendi ve diğer küçük çocuklarının derdi ile meşgul idi. Bunları arayıp soracak ne imkanları vardı ne de takatları.

Pekin  Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. İlham Tohtı, 2006  yılından  başlayarak  bu konuyu kendi kurduğu  Uygurca başta bir çok dilde  yayın yapan “uyghutbiz.com” portalı’nda gündeme getirdi ve Çinin iç bölgelerinde  Etnik Çinli Organizatörlerin  ile organ ticareti, uyuşturucu mafyası, Hırsızlık çetelerinin  elinde bulunan  ve sayıları 35 binden fazla  olduğu tahmin edilen kimsesiz Uygur çocukları kurtarmak için bir kampanya başlattı.

Bu çocukların yerlerinin tespit edilmesi, memleketlerine gönderilmesi  için  vicdan sahibi her bir  etnik Han Çinlisi Çin Vatandaşlarına çağrıda bulundu.Çin vatandaşlarından  bu çocukların kurtarılması için  maddi ve manevi yardım talebinde bulundu. Bu  kampanyanın uygulanması  için  geniş bir yardım  kampanya başlattı.  

Uygurların Vicdanı Dr. İlham Tohtı’nın  bu  Kurtarama ve yardım organizasyonuna  binlerce vicdan sahibi  etnik Çinliler ile  Uygur Türkleri büyük desteek verdiler. Bu yardım kampanyası ile yaklaşık  5 bin kadar kimsesiz ve yetim Uygur çocuk kurtarılarak memleketleri Doğu Türkistan’a gönderildi. Ancak, Çin yönetimi buna dahi tahammül edemedi ve “uyghurbiz” internet sitesini bir kez daha kapattı ve Dr. İlham Tohtı  çeşitli bahanelerle dafalarca gözaltına alınarak tutuklandı  ve ceza evine kapatıldı ve başlattığı bu kurtarama ve yardım  kampanyası engellenmiş oldu.  

Uygur Demokrasi  ve Hukuk Hareketi Lideri Dr. Tohtı  ” Vatanı Parçalamak ve Bölücülük Yapmak ” ile suçlanarak Ocak 2014’te Pekin’de tutuklandı ve 23 Eylul  2014’te Urumçi’de göstermelik Çin mahkemesinde gizlice yangılandı  ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.  Böylece  Çin Organ ve fuhuş mafyasının Doğu  Türkistan’dan kaçırarak Çin’in iç bölgelerinde ölüme terk ettikleri  kimsesiz Uygur çocuklar ile ilgilenecek ve kurtaracak  kimse kalmamış oldu.  Çin işgal yönetimi bir iyilik ve Şafkat kampanyasını de böylece engellemiş oldular.

Çin’in   Sentetik Uyuşturucu Üretmine  Yönelmesi ve Uygurların Kobay Olarak Kullanılması

Çin’in resmi  “Devlet Uyuşturucu ile Mücadele Komitesi” (中国国家禁毒委员会)’nin açıkladığı rakamlara göre , 2016 yılınde ele geçirilen uyuşturucu miktarı 102,5 ton olup,   yakalanan bu uyuşturucu maddelerin   % 77’si  Çin’de üretilmiş olan  sentetik uyuşturucu tabletlerdir. Reuters haber ajansı 2016 de Çin’deki uyuşturucu bağımlıları sayısının 14 milyon olduğunu Çin kaynaklarının verilerine göre  açıklamıştır.

Avustralya’da Misafir Araştırmacı olarak çalışan Zhang(张)adındaki bin Çinli Kimya profesörü Çin’e döndükten sonra bir Kimya Şirketi açarak “3,4-metilendioksi Metkatinon”  markası ile yeni bir  Psikotrop ilacını  üretmeye başlamıştır. Çin’de  kullanılması serbest ve yasak olmayan bu zehirli “Zombi İlaç ”  aşırı dozda   kullanıldığında  kullanan kişiyi  ölüme  kadar götürdüğü tıbbı olarak tesbit edilmiştir.

New York Times gazetesi Haziran  2015′ de yayımladığı bir araştırma  yazısında, Çinli  kimya Profesörü Zang tarafından 2014  yılının Mart- Kasım  ayları arasında   İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya’ya sokulan “ 3,4-metilendioksi Metkatinon”  adlı müsekkinin  toplam miktarı  193 kilo olup, bu ilacın  satışından milyonlarca  dolar kazanç  elde ettiği  belirtilmiştir.  Çin’in  ürettiği bu sentetik kimyasal uyuşturucuyu kullanana binlerce  ABD. vatandaşının hayatını kaybettiği ortaya çıkmıştır. Eroin’den daha fazla öldürücü etkiye sahip Çin menşe’ili  bu  sentetik uyuşturucuyu kaçak yollardan Türkiye’ye sokmaya çalışırken,  yakalanıp ceza evinde yatmakta olan veya mahkemesi devam eden   Türkiye Türkü, Uygur Türkü ve  etnik  Çinli Uyuşturucu kaçakçıları bulunmaktadır.  

Sadece uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaları için ailesi tarafından  Türkiye’ye gönderilenlerden, bir bölümü bu öldürücü illetten kurtulabilmişler ancak, burada da kurtulamayıp ve bu maddeyi bulamadıkları icin ülkelerine geri dönen veya dönemden  hayatlarını  kaybeden  Doğu Türkistanlı gençlerin  İstanbul mezarlıklarına  gömüldükleri de bilinen gerçeklerdendir.

Çin’in Shian, Shenyang ve Najinig gibi  şehirlerinde  bu sentetik  uyuşturucu maddeler  üreten dev Kimyasal  fabrikalar olduğu bilinmektedir. Çin’in resmi devlet medyasında bu  ölüm saçan maddelerin üretildiği üretim tesislerine  Çin polisince baskınlar yapıldığı sık sık yer almaktadır. ABD “Drug Enforcement Administration = DEA” (Uyuşturucu ile Mücadele İdaresi) 2013 de Çin genelinde toplam  309 uyuşturucu üreticisi fabrika,işletme ve   Atölyelerin  Çin Polisince  mühürlendiğini  açıklamıştır. “guidechem.com” internet sitesi, Çin’de A-PVP, Flakka adındaki zehirli uyuşturucu türü ilaç üreten 150 fabrika bulunduğunu yazmaktadır. Çin’de yasak olmayan, ancak batı ülkelerinde yasaklanan bu uyuşturucu tablet, sadece Kaliforniya’nın bir küçük kasabasında  kısa  zaman içerisinde 18 kişinin ölümüne neden olmuştur.

Shanghai’de “摇头丸- yaotuvan” (Coşku verici) adı altında ürettiği uyuşturucu hapı 57 ülkeye ihraç eden ve sadece ABD’ye 30 milyon dolarlık satış yapan 39 yaşındaki uyuşturucu mafya babası  Zhānglěi (张磊) ABD’nin baskısı  ile Çin Polisi tarafından  2013′ de tutuklanmıştır.Ancak,bu Zehir Tüccarı hapiste  olmasına rağmen, onun Sahanghai’daki fabrikası  kapasitesini  daha de arttırarak zehirli hap üretimini sürdürmektedir.Üstelik bu Zehir Fabrikası yeni ilave binalarla daha de genişletilmiştir. Çin’deki  mevcut bu devasa kimya endüstrisinin çarkı , Çin devlet yetkililerine verilen  rüşvet ile dönmekte ve şimdiki ÇKP.yönetiminin ve onun emrindeki  devlet mekanizmasının  bütün bunları önleyebilmesi imkansızdır.

Uygur Türklerine   Büyük Bir Töhmet  Ve Algı Operasyonu Yapılmıştır 

Çin’de  zehirli Uyuşturucu üreten Çin Kimya sanayii  ve bu ürünleri pazarlayan Çin’in Karanlık  Mafyası Çin’de ve Doğu Türkistan’da Uygurları  bu uyuşturucunun etkisini ölçmek için kobay ve nakledilesilmesi için  taşıyıcı  olarak yıllarca kullanmayı sürdürmektedir.  

Çin devletini arkasına alan  ve  onunla ortak çalışan uyuşturucu ve insan kaçakçısı  şebekeler kaçırdıkları Uygur çocukları deney olarak kullanmakla kalmadı. Uyuşturucu trafiğinde kurye, yan kesicilik, hırsızlık, fuhuş   gibi  aşağılık ve  adi  suçlarda  onları denek ve öncü olarak öne sürdüler. Çin merkezi ve yerel televizyonlarında Uygurların “suç üreten bir toplum” olduğu algısını planlı olarak aşıladılar.

Doğu Türkistan’a hiç gitmemiş, Uygur kültürü ile hiç tanışmamış  ve hatta hayatlarında bir kez olsun Uygurları görmemiş ve tanımamış olan Han Çinli kitleleri arasında Uygurlara  karşı genel bir nefret duygusunu  aşıladılar ve etnik Uygur düşmanlığı,kin ve nefreti yarattılar. Böylelikle Doğu Türkistan’daki Çin işgal yönetimi Uygur toplumuna karşı kitlesel soykırım uygularken, Çin toplumunun  onayını,desteğini ve onların alkışlamasını sağlayarak bu lanetli ve aşağılık emel ve amaçlarına  da böylece   kolayca ulaşmış oldular.

Günümüzde, Çin’in Doğu Türkistan’da  bu  ülkenin gerçek sahip ve sakinlerini olan Uygurlara karşı yürüttüğü toptan imha savaşında, devlet mekanizması, yeraltına gizlenmiş  Çinli  karanlık  güçler ve ÇKP. emrindeki güdümlü Çin medyası ve devlet kontrölündeki Çin sosyal medyası paralel  bir şekilde, hep beraber sıkı bir koordinasyon ve işbirliği içerisinde  çalışmayı devam ettirmektedir.

Müslüman Uygurlar bin yıldan beri büyük bir iman ve cesaretle savunageldiği ve   İslam akidelerine  çok sıkı  bağlarla bağlı çok inançlı  Müslümanlardır. Aynı zamanda Uygurlar  Türk  ırkının en kadim ve Uygar  boylarından birisidir. Uygur Türkleri  Türk halkları ve Türk dünyasında dini inançları ve Türk kimliklerine her zaman  ve her şart ve şeraitte bağlı kalan  samimi  bir Halktır. Ancak,  günümüzde Türkiye Cumhuriyeti devletimizden başka bütün Müslüman alemi , Türk  devletleri  dindaşları ve ırkdaşları olan Müslüman Uygur Türklerine  karşı  onu  yer yüzünden toptan yok etmek isteyen bu halkın  can düşmanı  olan Çin’in safında yer almış bulunuyor.

Türkiye’miz dahil hiçbir Müslüman ve Türk devleti  Çin’in  Doğu Türkistan’da  uyguladığı  ve halen sıkı bir şekilde cereyan eden soykırım yöntemlerini Birleşmiş Milletler Örgütü nezdinde  gündeme getirme sorumluluğunu his etmemektedirler. Sadece Anadolu Türkü ve Müslüman ülkelerindeki bir kısım aydınlar Uygurların düştüğü duruma  çok zayıf ve cılız olsa da ses çıkarma  cesaret ve sorumluluğunu  ve çabasını göstermektedir.

Çin, Uygur Türklerini  kendi topraklarında toptan  yok etmek için insanlık dışı devlet terörüne baş vurmaktan çekinmemektedir. Uyuşturucu ve AİDS gibi  aşağlık,iğrenç ve insanlık dışı bulaşıcı hastılık salgınını  Çin yönetimi  gibi Çin devlet  terörü olarak tarihten bugüne kadar hiçbir devlet hiçbir azınlığa kullanmamıştır.

Çin, Uygur  Türklerini   bir yandan uyuşturucu ve AİDS terörü ile kitlesel ölümlere sürüklerken, günümüzde Sözde Çin halk Kurtuluş Ordusunu ve Doğu Türkistan’a yerleştirdikleri Paramiliter Bingüen adı verilen etnik Çinli Çeteleri kullanarak onların ağır silahları ve  kahredici insan  gücü ile  yok etmeye çalışmaktadır. İşgalcı  Çin yönetimi, Uygurları asker, polis kaba gücü  ve silahlarını kullanarak de  yok edebilirdi (zaten bu gücü acımasızca kullanmaktadır). Ancak, kadim bir  medeniyet ve kültürün sahibi olan  Uygur Türklerini yok etmede uyuşturucu, AİDS gibi iğrenç terör yöntemi kullanması çok, ama çok onur kırıcı, Faşist bir Nazi Yöntemi, sıra  dışı, Çin’in bir devlet olarak uyguladığı  af edilmez Uluslar arası bir insanlık suçudur.

Müslüman Uygur Türkleri Çinli işgalcılar tarafından uyuşturucu. AİDS,cehalet, dini ve milli kimliklerinden zorla ayırıştırma  ve diğer yönötemlerle yok ediliriken, günümüzde Taliban,Aşırı Dini Radikalızm, DAİŞ ve benzeri insanlık aleminin  ve uluslar arası toplumun nefret ve mahkum ettiği bu suçlamalar ile de ilişkilendirerek büyük bir töhmet altında da  bırakılmaktadır.'' 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23