• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ahmet Anapalı
Ahmet Anapalı
TÜM YAZILARI

18 Mart Zaferi Koca Bir Yalandır… Zaferin Gerçek Tarihi 18 Mart 1915 değil, 9 Ocak 1916’dır...

14 Mart 2016
A


Ahmet Anapalı İletişim:

4 gün sonra yine bir 18 Mart Çanakkale Zaferi günü. Kapitalist sömürgeci kan emici Avrupa, dünyanın sömürülememiş tek ülkesi olan Osmanlı’ya 3 Kasım 1914’te Çanakkale boğazından saldırdı. Bu saldırıda Avrupa kadar bizim içerideki “beyinsiz” tayfasının da etkisi çok büyüktür. Şahsi menfaatleri uğruna memleketi, kumarbaz bir elin içindeki  “zar”  misali kumar masasının tam ortasına fırlatan Enver’ler, Talat’lar, Cemal’ler, Sait Halim’ler velhasıl topyekûn  “İttihat” kadrosu ...

Çanakkale Savaşı, 3 Kasım 1914’de başladı ve 9 Ocak 1916’da bitti yani toplam 16 ay sürdü. Peki, biz okullarda ne öğreniyoruz? Ne biliyoruz toplam 16 ay süren bu savaş hakkında? Cevabı gayet basit;  

Çanakkale Savaşları 18 Mart’ta başladı ve Mustafa Kemal Paşa’nın olağanüstü gayreti ile aynı gün bitti.  Türkiye’de yaşayan ve Türk okullarından mezun olan hemen hemen herkes Çanakkale Savaşları hakkında sanırım bu bilgiyi bilmektedir. Fakat kitaplara kadar geçen bu bilgi baştan aşağıya kadar yanlıştır. Zira; 

Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915’te değil, 3 Kasım 1914’de başlamıştır.

Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915’te değil, 9 Ocak 1916’da bitmiştir.

18 Mart 1915’te Mustafa Kemal Paşa, paşa değil yarbaydı.

18 Mart Deniz Zaferi’nde Yarbay Mustafa Kemal Bey’in hiçbir etkisi yoktu. 

Evet evet yanlış okumadınız. Okuduklarınız göz yanılgısı değildir. Mustafa Kemal Bey’in “yani Atatürk’ün” 18 Mart Çanakkale Zaferinde hiçbir katkısı yoktur. Şaşırdığınızı inanmak istemediğinizi görür gibiyim. Zaten mantık gereği Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nde olmaması, görev almaması gerekmektedir. Zira, 18 Mart zaferi bir deniz savaşıdır. Mustafa Kemal ise piyade sınıfına mensup bir yarbaydır. Dolayısı ile sınıfı ve ordudaki kategorisi itibari ile bir karacı olduğu için deniz savaşında vazifesi yoktur. İşte can alan soru;

Peki o halde biz ülke olarak neden şanlı bir deniz zaferi olan 18 Mart’ta bir karacı piyade olan Mustafa Kemal Atatürk’e ağıtlar yakıyoruz. Neden, bu destansı zaferin hakiki kahramanları olan Çanakkale Genel Komutanı Cevat Paşa’yı, ya da yaveri Selahaddin Adil Bey’i, döşediği mayınlarla boğazı işgal güçlerine mezarlık haline getiren Nusrat Mayın Gemisi’nin kaptanı Tophaneli İsmail Hakkı Bey’i, ya da mayıncı Yüzbaşı Nazmi Bey’i hiçbir resmi törende hayırla yâd edip ruhlarına dua okumuyoruz? Ne yazık ki yaşanılan tarihle bizlere öğretilen tarih arasındaki fark bu kadar farklı.

Emrindeki bir avuç askerle, bir tümen düşman askerine kök söktüren Ezineli Yahya Çavuş’un askerlerine verdiği şu emri hangi “Çılgın Türk” hangi mantık yapısı ile izah edebilir; 

“Arkadaşlar düşman çok mermi az. Mümkünse bir mermi ile birden fazla düşman öldürün. Allah bizimle beraberdir.”

Yahya çavuşun verdiği bu emir bazı maneviyat yoksunlarının dediği gibi “Şu Çılgın Türk’ün”  değil,  “Şu İmanlı Türk’ün” vereceği bir emirdir. 101 sene evvel kanı ile, canı ile, dudağında eksik olmayan duası ile yiğitlik, mertlik, erkeklik nedir âleme gösteren ve kahramanlık tarihinin şiirini yazan Mehmet’e, Muhammed’in  (S.A.V.) can askeri Mehmet’e bugün “Milli Şuur” fakirleri çıkmış “Şu Çılgın Türkler” diyor. Hadiseyi dışarıdan görüldüğü kadar zanneden bu güruh babasının yılbaşı akşamları yaptığı çılgınlıklarla karıştırıyor, “Şu İmanlı Türk’ün” şanlı destanını…   

Yahya çavuş’un bir avuç askerle saldırdığı düşman çıkartma tümeninin komutanı arkadaki birliklere gönderdiği yardım çağrısı telgrafında; 

“Dikkat, Türk’ler üzerimize uçarak geliyor, Türk makineli tüfekleri bize göz açtırmıyor. Çok fazla kayıp veriyoruz.” diyecektir. Ne o yoksa “Şu Çılgın Türkler” uçmayı da mı öğrendi… Ve Genel Kurmay Başkanlığının verdiği bilgiye göre o gün ne Ezineli Yahya Çavuş’ta, ne askerlerinde makineli tüfek yoktur yalnızca “çakar almaz” piyade tüfeği mevcuttur…!   

Hayal mi görmektedir düşman komutan yoksa insan aklının aciz kalacağı başka şeyler mi oldu oralarda. O kana doymuş topraklarda…. 

18 Mart Deniz Zaferinin şanlı kumandanı Cevat Paşa, Kurmay başkanı Selahattin Adil bey, İlk şehitler Üsteğmen Hasan ve yardımcısı Mevsuf, Boğaza mayın döşeyen “Nusrat Mayın gemisi” nin kumandanı Tophaneli Hakkı, Yüzbaşı NazımAttığı bir top mermisi ile boğaza bir tesbih gibi dizilen dev savaş gemilerini birbirine çarptıran şanlı asker Mehmet Seyid onbaşı, tonlarca ağırlığındaki topları kalelerden sahile indirme başarısını gösteren 65 yaşındaki Yüzbaşı Ramazan Ağa, 3. Kolordu Kumandanı Esat Paşa, Cafer Tayyar Paşa, Mareşal Fevzi Çakmak, Tümen kumandanı Kazım Karabekir, Vehip Paşa Albay Ali Rıza Bey, 25 Nisan sabahı çıkartma yapan ilk Anzak birlikleri ile ilk çatışmaya giren 27. Piyade Alay Kumandanı Yarbay Şefik Aker, Din için, devlet için can çekişen millet için son nefesine, son neferine kadar tüm alayını geride bir kişi kalmamacasına feda eden ve en sonunda kendisi de Allah’ına kavuşan 57. Piyade (Şehitler) alayının kahraman kumandanı Şehit Yarbay Hüseyin Avni Bey, Anası tarafından genç yaşında bu vatana kurban seçilen Yozgat Sorgunlu Kınalı Hasan ya da, “Düşman taarruza kalkarsa saldırın. Yaralı ya da ölüler ile uğraşmayın. Ölülerin üstüne basın ve ilerleyin. Ben yaralanırsam benim de üstüme basın ve ilerleyin. Zira ben size öyle yapacağım” diyen kahramanlık heykeli Yüzbaşı Atıf’ı ve bu toprakları kanı ile sulayan 250.000 vatan evladını bugün kim tanıyor ve hatırlıyor…? Hiç kimse… 

Muhabbetle….

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23